04.12.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
ÇAĞDAŞ ERTUNA
Dot’u hâlâ izlemediyseniz, çok geri kalmışsınız demektir. Mısır Apartmanı’nda üç yıl önce başlayan tiyatro hareketi Dot, Tünel’deki Bilsar Binası’nda devam ediyor. Mark Ravenhill’in Vur/Yağmala/Yeniden eseri tam 18 kısa oyundan oluşuyor. İki ayda bir yeni iki oyun başlıyor.
Bil’s’i yaratan, Fred Perry ve Muji’yi Türkiye’ye getiren Bilsar, ilk günden beri Dot’un sponsoru. Bu iki marka birbirlerine çok yakışıyor. Dot’un kurucusu Murat Daltaban ve Bilsar’ın sahibi Selman Bilal’in anlattıklarını okuyunca siz de bana hak vereceksiniz.
Özel tiyatroların kapandığı bir dönemde çok iyi bir çıkış yaptınız, bunu neye bağlıyorsunuz?
Murat Daltaban: Aslında çıkış noktası tiyatronun eski, köhne bir sanat olmadığı, aksine bizde yapılan tiyatronun biraz eskilerde kaldığıydı. Nasıl güncelleneceği, bu tıkanıklığı nasıl çözebileceğimiz üzerine sohbet ettikçe şu anki Dot’u tasarlamış olduk. Türkiye’deki diğer özel tiyatrolara baktığınız zaman yeni bir hareketti. Kendi kitlesi oldu. Bir kulüp gibi birlikte üretilen bir yer haline geldi.
Seyirciler biraz çekiniyor ama.
M.D: Yok, seyirciler çekinmiyor. Bizim seyircimiz sorgulamayı ve sorgulanan şeylerin gözünün önüne serilmesini seviyor. Bundan hepimiz haz alıyoruz.
Selman Bilal: Dot değişen dünyayı yakaladı, güncel sorunlara çok farklı bir bakış açısı getirdi. Farklılığı orada yakaladı.
Dot’la Bilsar’ın dünyaya bakış açısı aynı diyorsunuz. Nasıl bir bakış açısı bu?
S.B: Bilsar hep kendi sektöründe öncü, küresel ve dünyaya açık olmayı tercih etti. Dot’un her projesi bizi heyecanlandırdı. Özellikle son eser sadece birkaç ülkede yapılabilmiş çok büyük bir proje. Binamızda olması bize daha da keyif katıyor. Her oyundan çok besleniyorum.
M.D: Çağdaş insan modelinde yeme-içme, uyuma, karnını doyurma ihtiyaçları dışında düşünme ihiyacı da oluştu, daha da fazlalaştı.
Çok iyi oyuncularla çalışıyorsunuz. Nasıl seçiyorsunuz ve neden hepsi konservatuvar mezunu?
M.D: İyi oyuncularla çalışıyoruz. Her oyun için arzu ettiğimiz oyuncuları davet ediyoruz. Bir yandan da tanımadığımız oyuncuları tanıyabilmek için audition düzenliyoruz. Son yaptığımız seçmeye 480 kişi katıldı. Özel tiyatrolar için çok büyük bir rakam.Özellikle konservatuvardan seçiyoruz çünkü oyunculuk dışarıdan gözüktüğü gibi kolay bir iş değil. Televizyonda yapabilirsiniz ama tiyatro farklıdır. Nasıl dört sene mühendislik okumak gerekiyorsa, tiyatro için de dört sene eğitim gerekir. Profesyonel hayata, sahneye bedeninizi ve beyninizi hazırlamak için bu süre şart. Bizim sıfırdan biriyle ilgilenecek ya da alaylı birinin problemlerini çözecek vaktimiz yok.
S.B: Burada tiyatroda ne kadar disiplin, organizasyon ve uzun çalışma olduğunu görüyorum. Bizim şirkete bakıyorum da buradaki tempo hiç fena değil.
Selman Bey siz hep Bülent Erkmen, Han Tümertekin ve Murat Daltaban gibi çok yaratıcı kişileri etrafınıza topluyorsunuz. Kendiniz de yaratıcı mısınız, yoksa öyle olmadığınız için mi onları çevrenizde istiyorsunuz?
S.B: Galiba ikincisi. Ben her zaman dünyaya daha küresel bakıyorum. Belli bir bakışı olanlarla bir araya geliyoruz. Bu bir tesadüf değil.
Kardeşiniz Süha Bey de Dot’un ortağı değil mi?
M.D: Evet Dot’un kurucularından. Özlem (Daltaban), ben ve Süha birlikte kurduk.
S.B: Özlem’le uzun zaman birlikte çalıştık. Bizi Bülent Erkmen tanıştırdı. Ama Dot’un bu kadar hızlı sürede buraya geleceğini bilseydik daha da farklı yatırımlar yapardık (gülüyor).
M.D: Bütün hisselerini toplardı (gülüyor). Ben söylemiştim ama.
Bekliyor muydunuz böyle olacağını?
M.D: Bu kadar kısa sürede değil ama bekliyordum. Beş seneydi benim öngörüm. Bizim bildiğimiz tiyatro geride kalmış. Genç enerji çok ciddiye alınması gereken, her şeyi değiştirebilecek, çok kıymetli bir güçtür. Biz onu harekete geçirdik.
S.B: Burada çok ağır bir işçilik var. İki ayda bir iki yeni oyun sahnelemek rekor gibi aslında.
Hiç pişman oluyor musunuz, nasıl girdik bu kadar işe diye?
M.D: Akşamları yorgun argın eve gidince evet, ama proje çok ciddi ve önemli. Altı oyun bir arada olduğu zaman daha da anlaşılacak.
Yazın tiyatrolar kapanır, siz haziranda altı oyunu birden sahneye koyuyorsunuz.
M.D: O bizde öyle. Onun sebebi de şu, eskiden tiyatro salonlarında havalandırma yoktu. Bilsar ve Mısır Apartmanı yazın oyun seyretmek için çok müsait. Pazar sabahı 11’de oyun oynuyoruz. Kahveler, kurabiyelerle seyirciyle birlikte zaman geçiriyoruz.
S.B: Kafe herkese açık, hep böyle kalacak. Kurabiyeler için organik un getiriyorum.
M.D: Selman çok istedi kafeyi, “Biz bununla uğraşamayız” dedik.
S.B: En iyisi olsun diye uğraşıyoruz.
Vur/Yağmala/Yeniden’in ikinci oyunu nasıl gidiyor?
M.D: İstanbul Devlet Tiyatrosu’ndan Veda (Yurtsever İpek) ve Uğur (Polat) oynuyor. Uğur çok usta oyuncudur. Öbür oyunda iki genç oyuncu Cem (Özeren) ve Tuğrul (Tülek) var, çok beğeniliyorlar. Bu liste bence önümüzdeki yılların oyuncularını belirleyecek.
İlk oyunu kaçıran ikinciden başlayabilir mi?
M.D: Hepsi birbirinden bağımsız ama ilişkili hikâyeler. Birinci oyunu seyreden ilişki kurabilir ama seyretmeyen de hiçbir şey kaybetmeyebilir. Başı sonu olan iki oyun. Senenin sonundaki ise altı saatlik.
Oyunları tek tek seyretmek mi, sonundaki altı saatliği seyretmek mi daha etkili?
S.B: Ben tek tek izlemeyi tercih ederim. Her oyundan çok etkilenip sonrasında çok düşünüyorsunuz. Altı saat çok fazla olabilir, şok etkisi yaratabilir.
M.D: Altı saatlik oyunun rejisi değişecek. Altı saat seyircinin dikkatini ayakta tutmak çok zor bir iş. Bir şenlik gibi olacak. 35 oyuncu bütün günü seyircilerle birlikte geçirecek. Sohbet edilecek, kahveler içilecek, sonra oyuncular ve seyirciler yerini alacak. Altı saat salona kapanıp buhran geçirmeyeceğiz.
‘Geç gelen seyirciyi almıyoruz’
Oyunlar çok kısa diye tepki alıyor musunuz?
M.D: Geçen gün Facebook’ta eleştirmişler çok kısa diye. Sanat kiloyla satın alınamaz. Mona Lisa küçük diye küçümsenemez. Geçenlerde bir seyirci oyuna yedi dakika geç kalmış, içeri alınmayınca öfkeleniyor. Alamayız, oraya gelene kadar seyirciyi her şeye hazırlıyorsunuz. Oyun başladıktan sonra seyircinin konsantrasyonunu bozamazsınız. Kimsenin buna hakkı yok. Bizde tiyatro görgüsüyle ilgili problem var. Eski köye yeni adet getirdik diye kızıyorlar. Ama bir disiplin bu. Hatta “9.00’da başlıyorsa 8.45 diye duyurun” diyor. Ne ayıp değil mi, bunu söylüyor bir de!
‘Sponsor illa maddi dönüş beklememeli’
Bilsar’da çalışanların tepkisi nasıl oluyor Dot’a?
S.B: Önce hafif şaşırdılar. Toplantı yaparken ilk oyunun provalarında çığlıklar geliyordu. O enerji bize olumlu yansıdı.
M.D: Sponsorlarla ilgili düşündüğüm buydu. Ciddi bir geri dönüş bunu görmek. Selman akıllı bir yönetici, bunu görüyor. Ama bunu herkese anlatamazsınız, illa maddi bir geri dönüş beklerler.