Berna Laçin

Berna Laçin

Tüm Yazıları

Bu hafta kaybımız çok... Dinçer Sümer ve Süleyman Turan... Dinçer Sümer, Devlet Sanatçısı unvanı almış, tiyatroda yönetmenlikten oyun yazarlığına, oyunculuktan dramaturgluğa kadar pek çok alanda imzası bulunan, aynı zamanda da akademik olarak önemli araştırmacılardan biriydi. Süleyman Turan, Yeşilçam’ın en delikanlı dostuydu. Eski Türk filmlerinin, hani “Şöyle dostun olsun 1 milyon borcun olsun” dedirten karakteriydi. Aynı zamanda senaryo yazarı ve çizerdi. Her daim nüktedan, her daim zarif bir beyefendiydi. Hepimizin hayatına dokunan bu iki büyük yıldızın ardından başımız sağolsun; mekanları cennet olsun.

Haberin Devamı

YENİ ÇAĞIN YAŞAM BİÇİMİ

Dünyada ‘Minik Ev’ akımı başladı. İngilizce ismi ile Tiny House... Bir çeşit karavanın, ev formuna dönmüş hali olarak da düşünebilirsiniz. Yurt dışında bir iki defa gördüm ve bayıldım. Aslında, yeni çağın yaşam biçimi olmaya da aday. Son 10 yıldır dünyanın içine düştüğü ekonomik kriz, temel ihtiyaçlarda da yeni fikirlere ihtiyaç duyuyor. Hem ekonomik hem de yaşam yükü açısından küçülmeyi getiren ‘minik ev’ kavramı aynı zamanda özgür bir yaşamın da anahtarı gibi duruyor. Elbette içine girip yaşamadan, ne denli konforlu olduğunu ölçmek imkansız ama açıkçası oldukça ilginç görünüyor, şahsen ben deneyimlemek isterim. Tabii itiraf edeyim ilk etapta sadece yazlık ev alternatifi olarak bana cazip geldi. Bu satırları hâlâ Bodrum’dan yazdığım ve artık yeniden İstanbul’a göç vaktinin göründüğü şu günlerde, yazlığı kapama telaşı da benim bu minik evlere iştahımı kabartmış olabilir. ‘Yazlık’ dediğimiz yerleşme biçiminin sayısız keyfinin yanı sıra ciddi de bir maddi-manevi yükü var. O evin açılması başlı başına bir dert. Koca kış sırtından geçtikten sonra, tadilatı, temizliği, atıl halden yeniden işler hale getirilmesi büyük bir organizasyon gerektiriyor. Sonrasında da öyle yan gel keyfim yat bir yaz sizi beklemiyor; yatılı misafiri, gün içinde gelen gideni, bitmeyen pazar alışverişiyle bir koşuşturmadır gidiyor. Bu sebeple yazlıkta geçen dönem sadece hoş bir mekan değişikliği oluyor ama tatil ihtiyacını karşılamıyor. Ayrıca, eylül sonrası el ayak çekilince, ben ve benim gibi yazlıkçıların dönmemek için ayak direyip, “Aman en güzel zaman şimdi” dememiz sadece havanın bu mevsim hoşluğundan değil, tenhalaşan hanemize ancak şimdi tatil havası bastığından. Bu Minik Ev akımı işte tüm bu yazlık işlerin yüküne çare olabilir. Daha ekonomik, işi az, küçük olduğu için misafircilik de mümkün değil. Üstelik, tak arabanın arkasına, kafana göre hem seyahat et hem konakla; bugün bir koyda, yarın yaylada... Bence yakında bu akım, yurt dışında tatil anlayışına da yeni bir soluk getirebilir. Otel yerine bir arabaya bağlı minik ev kiralamak, çok keyifli bir seyahat fikri olabilir. Elbette bunlar benim fantazilerim. Şu anda Amerika, Yeni Zelenda ve yavaş yavaş Avrupa’da bildiğiniz yaz-kış oturum için kullanılmaya başlandı bu evler. Ben önce yazlık, seyahat vs gibi keyfi amaçlarla bir denemek isterim. Küçük bir araştırma yaptım, ülkemizde bu gibi minik evlerin fiyatı 90-200 bin TL arasındaymış. 20 metrekare civarındaki evlerin içinde tuvalet, sifon, gazlı ocak, su deposu, güneş panelleri gibi ihtiyaç olan her şey bulunuyor. Sanırım ard arda vagon ya da oda gibi iki minik ev de bağlanabilir. Tabii biz kat çıkmayı seven bir millet olduğumuz için amacını aşıp konvoy yapmaya kalkanlara da şaşırmayız. Bakalım şimdilik beklemedeyim, belki bir imkan olursa öncelik olarak kiralayarak bir ay filan deneyip nihai kararımı sonra vermek isterim.

Haberin Devamı

PİYANGO 2006’LILARA VURDU!

Haberin Devamı

Pazartesi günü okullar açıldı. Tüm öğrencilere sağlıklı, keyifli, eğlenceli ve geliştirici, velilere ise yine sabır dolu bir yıl diliyorum. Deneme-yanılma tahtasına dönmüş eğitimimizde bakalım bu sene hangi denemeler bizi bekliyor. Malum, liseye yeni başlayacak olanlar için önemli değişiklikler düşünülüyor. Bu sene hazırlık okuyan ve orta sonda olan öğrenciler, bu yeni denemeye maruz kalacaklar. Üstelik, şu an 8 yani orta son sınıfta olup bu yıl LGS sınavına girecek öğrenci sayısı, önceki senelere göre yüzde 50 artmış durumda. Daha önce denenmiş ve yanılgı olduğu anlaşılmış olan, ‘okula başlama yaşı olarak 60 ay’ uygulamasının neticesi bu birikme... Zorunlu okula başlama yaşı olarak şu an 66 ay olan yasa yeniden düzenleniyor ve 69 aya çıkarılıyor.
11 Nisan 2012’de yürürlüğe giren yasadan dolayı, bugünün 8. sınıflarında 60 aydan 72’e aya kadar farklı yaşlarda öğrenci var ve dikkat edin, her okulda orta son sınıflar diğer kadamelerden en az bir şube fazla. Bu sebeple, sınava giren öğrenci sayısı, yüzde 50 gibi ciddi bir oranda artmış durumda... Ve bu çocuklar üniversite sınavına girerken de yine aynı yığılma neticesinde çok daha keskin bir rekabet yaşayacaklar. Kısaca, ülkemizde her öğrenciye denk gelen bir deneme-yanılma vardır ama şimdiye kadar ki en büyük piyango 2006’lılara vurdu!