20.11.2023 - 03:12 | Son Güncellenme:
Mehmet Kervan
Mehmet Kervan | kervanmehmet@hotmail.com - Aydın’ın büyük ilçelerinden biri olan Nazilli ve içinde yer aldığı Büyük Menderes Havzası büyük uygarlıklara ve kültürlere ev sahipliği yapan önemli bir alan. Özellikle Antik Çağ yolu üzerinde yer alması, sulak ve bereketli topraklara sahip olması nedeniyle bu şehir, geçmişten bugüne her zaman dikkatleri üzerine çekmiş; binlerce yıldır havası, suyu ve toprağıyla insanlığa hizmet etmiştir. Bölgedeki antik yerleşimlerin yoğunluğu bu durumu kanıtlar nitelikte. Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda bölgede ilk iskânın bölgede Toygar Höyük ile başladığı anlaşılıyor. Prehistorik bir yerleşim olan Toygar Höyük dışında yörede Harpasa, Anineta ve Mastaura gibi önemli yerleşimler bulunuyor.
Antik kaynaklar
Mastaura Antik Kenti, Nazilli’nin üç km kuzeydoğusunda yer alıyor. Kent hakkında en eski bilgiler Antik Çağ yazarlarından Strabon, Plinius ve Bizanslı Stephanos’a ait. Mastaura ismini ilk olarak Roma Dönemi Antik Çağ yazarlarından öğreniyoruz. Kent isminin geçtiği, bugüne kadar bulunmuş en eski kaynak Coğrafyacı Strabon’un eseri. Strabon, Büyük Menderes Nehri boyunca bulunan şehirlerin ismini sıralar. Nehrin güneyinde Orthosia, Koskinia; diğer tarafta Nysa, Mastaura, Brioula hakkında bilgi verir. Mastaura ile ilgili antik başka bir kaynak olan Bizanslı Stephanos da “Ethnika” adlı eserinde kentin Lidya kenti olduğunu dile getirir. Mastaura ismine baktığımızda; Luwi dilinde “Ma” ana ve ana tanrıça, “asta” sözcüğü akıntı, akarsu; Hitit ve Luwi dilinde “ura” eki harika, büyük, muhteşem ve ulu anlamına geliyor. Şehrin ortasından geçen Khrysaoris Nehri de bu düşünceyi destekliyor. Bu yüzden şehir, “Ana Tanrıça’nın Ulu Akarsuyu “olarak anılmış. Bizanslı Stephanos da Mastaura isminin Ma’dan türediğini, mitolojik bir kökenden geldiğini belirtir. Yazara göre Ma, Zeus’un annesi tanrıça Rhea’nın yanında gezen perilerden biridir ve tanrı Dionysos’u yetiştirmiştir. Mastaura ve çevresi tanrı Dionysos’un büyüdüğü topraklardır. Dionysos şarap yapmayı burada öğrenmiş, insanlara da şarap yapmayı burada öğretmiştir. Bugün de Mastaura’da kutsal meyve, tanrının simgesi üzüm asmaları var. Üzüm geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir geçim kaynağı olmayı sürdürüyor. Günümüze ulaşan Mastaura sikkeleri üzerinde de üzüm salkımı bulunuyor.
Amfitiyatro
2020 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sedat Akkurnaz başkanlığında başlayan arkeolojik çalışmalarla kent tanınır hale geldi. Yapılan yüzey araştırmalarıyla ulaşılan en önemli keşif, gladyatör ve vahşi hayvan oyunları için kullanılan Amfitiyatro’dur. Oldukça sağlam bir şekilde günümüze ulaşan yapı, 100x80 metre ölçülerinde elips şeklinde bir plana sahiptir. Ortasında dövüş alanı ve etrafında tonozlarla çevrili oturma sıraları yer alır. Helenistik tiyatrolar gibi doğal bir yamaca yaslandırılan yapının Helenistik Dönem’de tiyatro olduğu; Roma Dönemi’nde ise amfitiyatroya çevrildiği düşünülüyor.
Roma Hamamı
Kentteki bir diğer önemli yapı Roma Hamamı’dır. İki katlı olarak inşa edilmiştir. Gösterişli bir yapı olan hamamın ikinci katı büyük oranda yıkılmışken, alt kat hâlâ toprak altında sağlam şekilde durmaktadır. Yıkılmadan günümüze kadar ayakta kalan kemerli pencereler, hamamın ikinci katına aittir ve yapının heybetini gözler önüne serer.
Atık su sistemi
Kentte yer alan kanalizasyon yapısı Khrysaoris Deresi’nin hemen doğusunda yer alır. Kanal giriş çevresi yoğun bitki örtüsüyle çevrilidir. Büyük ölçülerde yapılmış olan kanalizasyon yapısı, derenin doğusunda da yerleşimin devam ettiğini göstermesi bakımından önemli bilgiler sunar.
Bizans Kalesi
Khrysaoris Deresi’nin doğusundaki tepeler üzerine Orta Çağ’da, M.S. 12. yüzyılda büyük bir kale inşa edilmiştir. Kent halkı Haçlı Seferleri ve Türk akınlarından korunmak için inşa edilen bu yeni yerleşime taşınmıştır. Oldukça geniş bir alana yayılan kalenin surları yaklaşık dokuz metre yüksekliğe sahiptir. Büyük kesme taşlarla ve kırmızı tuğlalarla örülü, kalın duvarlı surların küçük bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Kazı çalışmaları devam eden kentimizin adını ajandanıza kaydedin. Yaklaşık 1800 yıl önce inşa edilen, Anadolu’nun en iyi korunmuş amfitiyatrosu “Mastaura Arenası” ilginizi bekliyor.
Bir Roma eğlencesi: Gladyatör dövüşleri
Latincede “gladius” sözcüğü, “kılıcı ustaca kullanan kişi” anlamına gelir. Gladyatörlerin kılıçla dövüşen kişiler olduğu biliniyor. Uzun bir geçmişe sahip olan gladyatör dövüşleri Roma’nın kuruluş yıllarında savaşlarda kaybedilen kişilerin onuruna düzenlenirdi. Bu oyunlar, savaş esirlerini dövüştürerek ölen askerlerin kanına karşılık düşman kanı akıtma geleneğine dayanır. Başlangıçta sadece cenaze törenleri için tertiplenen, düzenli olarak yapılmayan bu oyunlar, halk tarafından ilgi görmeye başlayınca düzenli yapılmaya başlanmış, Roma Senatosu da oyunları kurumsallaştırmıştır. Kurumsallaşan oyunlar çok geçmeden tüm Akdeniz dünyasına, Afrika’ya, Anadolu’ya ve Avrupa’ya yayılmış, zamanla İmparatorluğun en önemli sosyal faaliyeti haline gelmiştir.
Okullar açıldı
Anadolu’da Bithynia, Galatia, Kappadokia, Lykia ve Pamphylia gibi önemli bölgelerde gladyatör okulları açılmıştır. Bu gladyatör okullarına “ludus”, okulları kuran kişilere antrenör (lanista), gösterileri düzenleyenlere ise organizatör (editores) denirdi. Okulların idaresinden valiler sorumluydu. Bu oyunların gerçekleşmesi önemli bir itibar göstergesiydi. Çünkü oyunlar, düzenlendiği yerlerde büyük kalabalıklara, büyük bir hareketliliğe sebep oluyordu. Çevre şehirlerden bu tür gösterileri izlemek için çok sayıda izleyici geliyordu. Gladyatör yetiştirmek her zaman pahalı ve zahmetli bir iş olduğu için mücadeleler çoğunlukla ölümle sonuçlanmasa da bazen seyircilerin isteği üzerine kaybedenlerin yaşamına son verilmiştir. Kimi zaman da gösterinin heyecanını artırmak ve katılımcıları coşturmak için vahşi hayvanlar kullanılmıştır. Mastaura Amfitiyatrosu Anadolu’daki bugüne kadar ayakta kalan tek amphitiyatrodur. Kazılar devam ettikçe elde edilecek yeni bulgularla Anadolu’daki gladyatör oyunları hakkında daha fazla bilgi sahibi olunacaktır.