ArkeolojiMasumiyetini yitiren çocukluk

Masumiyetini yitiren çocukluk

24.04.2023 - 05:23 | Son Güncellenme:

Çağımızda çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik arasındaki sınırlar belirsizleşirken, artık hayal kuramaz hale gelen çocuklar kendileri için kurulmuş hayal dünyalarını seyretmekle yetiniyor.

Masumiyetini yitiren çocukluk

Dr. Öğr. Üyesi Umut C. Karadoğan | umut.karadogan@sinop.edu.tr/ Sinop Üniversitesi Modern çocukluk kavramını ayakta tutan iki önemli kaynak burjuvazi ve bilimdir. Bu iki kavramın telaffuz edilmeye başlandığı dönemde çocuklar değerlenerek, anne ve babaları için ayrı bir kıymet görmesi gereken varlıklar haline geldi. Burjuvazi kavramının ortaya çıktığı zaman diliminde, Orta Çağ’da yaşananların aksine çocuk ve ebeveyn arasında duygusal bağlamda derinliği olan sosyal ilişkiler kurulmaya başlandı. Aileler çocuklarının sadece yaşama tutunmasıyla yetinmeyip toplumda saygın bir yer kazandırmak için de onların eğitimleri ile ilgilenmeye başladı. Modern çocuklukta ebeveyn tarafından gösterilen bu sosyal ve kültürel değerlerin sürekli olarak gündemde kalmasında burjuvazinin kendi sınıfsal değerlerinin üretimini ve kıymetini her geçen gün yükselten bir bilinçlenmeden söz edilmelidir. Burjuvazi bireysellik açısından oluşturulması hedeflenen yeni hayat tarzı içerisinde bilimle desteklenen bir çocukluk düşüncesini, kendi sınıfsal değerlerinin üretiminde vazgeçilemeyecek bir kavram olarak ön görmüştür. Aile, okul ve bilim süreci burjuvazinin değerlerine göre yeniden tanımlanmıştır. Burjuvazinin getirisi olan bu tavır ve davranışlara rağmen günümüzün çocukları oyuncaklardan, kitaplardan, gittikleri mekânlardan, giydikleri kıyafetlerden ve arkadaşlarından dahi artık çabuk sıkılıp vazgeçer oldu. Televizyon, tablet ve akıllı telefonlar işte bu noktada çocuğun değişken doğasına katkıda bulunmaya başladı.

Haberin Devamı

Masumiyetini yitiren çocukluk

Kitap kültürü kaybolurken, hızlı, renkli ve sesli akıp giden görüntülere bakmak çok daha kolay hale geldi.

Kültürel çöküş

Modern ifşa aracı olan televizyon, yetişkinler dünyasının bütün sırlarına çocukların denetimsiz ve fütursuzca girebilmesine, doğru veya yanlış biçimde gerekli ya da gereksiz tüm bilgi ile belgelere ulaşmasına imkân verdi. Yetişkinlere yönelik programları izledikçe büyüdüğü duygusuna kapılmaktan kendini alamayan ve haddinden erken ve hak edilmemiş bir olgunlaşma süreci içine giren, zamanla da diğer akranlarını ve onlara yönelik her şeyi hafife almaya çalışan, sonuçta onlardan da uzaklaşmak zorunda kalan toplum dışı bir birey meydana geldi. Yetişkinler dünyasına ilişkin sırlar ortadan kalkmaya başlayınca; çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik arasındaki sınırlar belirsizleşti, tüketime yönlendirilerek ya da bir tüketim metası haline getirilerek nesneleştiren çocukların duyguları, hayalleri, gerçek ya da gerçeküstü kavramlarla yok edilmeye başladı. Neil Postman’ın “kültürel çöküş” olarak nitelendirdiği bu durum, çocukluğu da derinden etkilemiş, çocuklara haiz duyguların, tavır ve davranışların, en önemlisi kitap kültürünün kaybolmasına neden olmuştur. Hızlı, renkli ve sesli akıp giden görüntülere bakmak çok daha kolay duruma gelmiştir. Kitap okumak zaman, emek ve dikkati toplamayı gerektiren bir eylemken, televizyon, bilgisayar gibi aletlerde bu tür zorunlulukların olmaması yazılı objelerin tılsımını yitirmesine de sebep olmuştur. Televizyon, sanal alem, kitabın oluşturduğu entelektüel ve zihinsel birikimi kökünden kazımaya başlamıştır. Renkli masal kitapları sahneyi çoktan çizgi filmlere, elektronik kitaplara, masal anlatan oyuncaklara bıraktı. Kitap raflarını artık modern zamanların teknolojik oyuncakları dolduruyor. Çocuk ile yetişkinlik arasındaki mesafe azalırken, “çocukluk kavramı” dünyamızdan biraz daha uzaklaşıyor. İşte bu ortaya çıkan yeni çocuk nesli de günümüzde “televizyon çocuğu” olarak adlandırılıyor. Eskiden bilinmeyeni anne-babasına, öğretmenine soran çocuklar, artık dünyayı internetten ve televizyondan keşfetmeyi tercih ediyor. Buna bağlı olarak çocuk-ebeveyn paylaşımları da giderek azalıyor. Ayrıca günümüzün postmodern ebeveynlerinde zaman baskısı oldukça fazla olduğundan çekirdek ya da parçalanmış ailelerde, her iki ebeveyn de çalıştığından, çocukla yeteri kadar ilgilenemediği hissine kapılan anne-baba bu açığı kapatabilmek adına çocuğa abartılı maddi imkânlar sunuyor ya da olmayacak durumlara, konumlara “izin vererek” vicdanını rahatlatıyor. Diğer yandan kendilerine vakit ayırmak isteyen ebeveynler de, çocuklarını televizyonun kontrolsüz dadılığına emanet ediyor, ailece geçirilen zamanlar bu vesile ile azalıyor. Ayrıca modern televizyon yayınlarında sanılanın aksine, çocuk merkezli yaklaşımlara yer verilmediği gibi yarışmalarda dahi çocuklardan yetişkin becerisi, başarısı ve bilgisi bekleniyor.

Haberin Devamı

Masumiyetini yitiren çocukluk

Kitap kültürü kaybolurken, hızlı, renkli ve sesli akıp giden görüntülere bakmak çok daha kolay hale geldi.

İstismar sorunu

Haberin Devamı

Çocuklukta bir diğer sorun ise onların yetişkinler tarafından hem ruhlarının hem bedenlerinin istismar edilmesidir. Çocukların cinsel obje olarak kullanılması, çocuk suçlarının yetişkin suçlarıyla benzer hale gelmesi, giyim ve kuşamıyla yetişkinler ile benzeşmesi, çocuk oyunlarının artık unutulmaya yüz tutması, çocukların fiziksel görüntüsünün değişmesi, çocukların yetişkin, yetişkinlerin de çocuklar gibi davranmaya başladığı tespiti konuyla ilgili bilim çevrelerince yapılmaktadır. Bunun çarpıcı örneklerinden birisi de günümüzde ebeveynlerin çocuklarına kendi giysilerinin küçültülmüş örneklerini giydirmeleridir ki, çocuklar bu yüzden etrafta küçük adamlar ve küçük kadınlar gibi dolaşmaktadır. Günümüz Amerika’sında 12-13 yaşındaki kız çocukları en yüksek ücretli modeller arasında yerlerini çoktan aldı. Bu kızlar reklamlarda bilmiş ve cinsel çekiciliğe sahip yetişkinlerin kılığında giysilerle, gayet rahat bir erotik hava içinde halkın beğenisine sunuluyor. Bugün belirli bir gelir seviyesine sahip ailede yaşayan ve kendisine ait gardırobu bulunan bir çocuk her gün yeni şeyler beğeniyor ve bunları ebeveynlerinden fütursuzca talep edebiliyor. Eskiden sokakta oynamanın, diğer çocuklarla etkileşime geçmenin, ağaçlara tırmanmanın bedeli yüzü, gözü ve dizleri yaralı çocuklarken, günümüzde sürekli ekranın karşısında oturmaktan duruş bozukluğu olan, obez, gözleri ve iletişim kanalları bozuk, “sanal otistik” çocuklar karşımıza çıkıyor. Çocuklar artık hayal kurmuyor, kendileri için kurulmuş hayal dünyalarına ekrandan nüfuz ediyor. Somut oyun/oyuncaktan çok sanal oyunları tercih ediyor. Çocuklar eskiden olduğu gibi evin dışında, sokakta oyun oynamıyor. Mahalle oyunlarının eğlencesi ve yüz yüze iletişimiyle arkadaşlık duygusuyla büyüyen çocukların yerini yalnız, odasına hapsolmuş, asosyalleşmiş çocuklar alıyor. X kuşağı ya da Z kuşağı gibi kavramlarla adlandırılan bu kuşağın çocukları genelde iletişim aracı olarak internet, e-posta, fotoğraf çeken cep telefonu gibi araçları kullanırken; sosyal paylaşım ağlarını ise iletişim kurabilmek için kullanıyor. Geleceğin çocuğu, giderek kablosuz ağlarla irili ufaklı ekranlarla bağlantılı bir kuşak olma yolunda. Elektrikler kesildiğinde artık çocukların oyun oynayamaz hale geldikleri de görülüyor. Günümüzde bir çocuğa hediye almak için oyuncak dükkânına girip raflardan birini seçmek beyhude bir uğraş halini aldı. Seçilen oyuncağın animasyon filminin ve ürünlerinin popülerliği, alınan karakterin güçlü, sevilen bir karakter olup olmaması, kıyafet/aksesuarlarının uygunluğu vb. ayrıntıları bilmek paketi açacak çocuğun mutluluğunu etkileyen unsurları belirliyor. Körebe, saklambaç, elimsende, beş taş, yakan top vesair oyunları oynayan nesillerin yerini alan ve çocukluklarını doyasıya yaşayamadan, ister istemez hızla büyüyen çocuklar, gelecekte yetişkinlik evrelerinde toplum içerisinde yeni yaratacakları sorunlarla tarih, sosyoloji, eğitim ve pedagoji bilimlerinin sorunu olmaya devam edeceği izlenimini veriyor.