24.04.2023 - 04:58 | Son Güncellenme:
Dr. Pınar Kurşun Cengiz
Dr. Pınar Kurşun Cengiz | pkursun@ybu.edu.tr/ Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi- Hitit İmparatorluğu, M.Ö. 17. yüzyılın ilk yıllarında, Orta Anadolu’da doğup gelişen, bölgedeki ilk siyasi birliği oluşturan Hititler tarafından başkenti Hattuša (Boğazkale/Çorum) olmak üzere kurulan bir siyasi güçtür. M.Ö 2. binyıl Anadolu’suna damgasını vuran Hitit İmparatorluğu, kuruluşundan yıkılışına kadar geçen yaklaşık 500 yıllık süreçte, Anadolu’nun büyük bir kısmı ile Kuzey Suriye ve Mezopotamya’nın batısını da içine alan bir bölgeye hâkim olmayı başarmıştır. İmparatorluğun temel kaynakları olan çivi yazılı metinlerin devlet arşivine ait olması, çivi yazısının sadece devlet bürokrasisi tarafından kullanılması, Hitit toplum yapısı hakkında geniş bilgi sahibi olmayı engelliyor. Hitit sosyal hayatı hakkında bilgi edinilmesi, bürokratik bir bakış açısı ile oluşturulmuş devlet arşivinin irdelenmesini ve satır aralarından çıkarımlar yapılmasını zorunlu kılıyor. Hititlerde çok tanrılı inanç gereği tanrıların hayatın merkezinde konumlandırılması, hastalıkların, doğumların ve ölümlerin dinle bağdaştırılmasına sebep olduğu için ilgili konularda başvurulması gereken kaynaklar da ritüel, fal ve kehanet tabletleri gibi dinî metinler ve Hitit masallarından ibarettir. Çivi yazılı belgelerde baba “atta”, anne “anna-/anni”, çocuk “DUMU”, erkek çocuk “DUMU.NITA” ve kız çocuk “DUMU. SAL” ideogramları ile kayda geçirilmiştir. Hititlerde çocukların ebeveynleri hayatta iken ihtiyaç duydukları maddi ve manevi bakımı sağlayacağı, öldüğü zaman ise gerekli önemi göstereceğine inanılır. Bu düşünce yapısı, çivi yazılı metinlere ve Hitit mitolojisine de yansımıştır.
Gebelik süreci
“Appu ve İki Oğlu Masalı”, çocuk hasreti çeken Šudul kenti ileri gelenlerinden Appu’nun tanrılara yakarışını şöyle anlatır: “Bölgenin en zengini olan Appu adındaki bir adam, tek eksiğini çocuğunun olmaması olarak görüyordu. Bu sebeple Appu, Güneş Tanrısı’na gitti. Güneş Tanrısı gökten baktı ve onu gördü. Ona sormaya başladı: ‘Problemin nedir? Onu senin için halledeceğim.’ Appu bunu duyunca bütün içtenliği ile konuşmaya başladı: ‘Tanrılar bana iyi şeyler verdiler, bunun için hiçbir şeyim eksik değil; fakat bir eksiğim var: Hiç oğlum yok!’ Güneş Tanrısı bunu duyunca cevap vermeye başladı: ‘Git! İç ve sarhoş ol, eve git ve karınla birlikte uyu. Sonra tanrılar sana bir çocuk verecekler.’ Güneş Tanrısı, Appu’nun isteğini yerine getirmiştir ve Appu’nun karısı hamile kalır...” Kaynaklarda gebeliklerin 10 ay olarak hesaplandığı görülür. Ay takviminin kullanıldığı Hititlerde gebelik süresinin 280-290 gün civarı olarak hesaplandığı düşünüldüğünde bu rakamın günümüzde hesaplanan gebelik süresi olarak kabul edilen 40 hafta ile birebir aynı olduğu dikkat çeker. Gebelik sürecine ilişkin bilgiler veren belgelerde gebe kadının tanrıçalar onuruna aylık törenler düzenlemesi, kendisi ve bebek adına adaklar sunarak arınma ritüelleri gerçekleştirmesi, böylece sağlıklı bir hamilelik geçirmeyi, rahat bir doğum yapmayı garanti altına alması vurgulanır.
Doğum ritüeli
Bir ritüel metninde aralarında boşluk bırakılarak yerleştirilen taburelerin üzerine yastık konulduğu ve doğum yapmak üzere olan kadının bacakları birer tabureye denk gelecek şekilde oturtulduğu, ebenin oturması amacıyla yere yastık konduğu ve bir battaniyenin doğan çocuğu sarmak amacıyla hazır bulundurulduğu aktarılıyor. Doğumda ebeler, LÚA.ZU (doktor) ve patili rahibi gibi görevliler bulunuyordu. Ebeler dışındaki görevliler ortalık işiyle, dua ve doğumun daha kolay gerçekleşmesi için büyü ritüelleriyle ilgileniyordu. Doğumdan sonra “Bu çocuğu yukarı kaldırmalarına, ona bakmalarına ve onu annesinin memesine yerleştirmelerine izin verin” ifadelerinden çocuğun ciğerlerindeki suyun boşaltılarak nefes alışverişini kolaylaştırmak amacıyla baş aşağı tutulduğu, sonra annesinin kucağına verildiği anlaşılıyor. Doğumdan sonra günümüzde olduğu gibi toplumsal dayanışmanın varlığı da görülüyor. “İnek ve Balıkçı Masalı”nda dağda dolaşırken bir çocuk bulan balıkçı, çocuğu evine götürerek eşine verir ve ona yatağa çocukla beraber uzanmasını, çocuk doğururmuş gibi davranmasını ve bağırmasını ister. Bu davranışın nedeni, çocuğu olmayan balıkçının gerçekten çocuk sahibi olduğuna yöre halkını inandırmak olmalıdır. Kadının sesini duyan halk, balıkçı ve ailesine ekmek, bira ve başka ürünler getirir.
İsim verme
Metinlerde, doğum esnasında odada bulunmayan babanın, doğum gerçekleştikten sonra odaya geldiği ve ebenin belirli bir protokol uyguladığı anlaşılıyor. Bu konuda en kapsamlı bilgiyi veren kaynak yine “Appu ve İki Oğlu Masalı”dır: “Appu’nun karısı bir erkek çocuk doğurdu. Ebe çocuğu kaldırıp Appu’nun dizleri üzerine koydu. Appu çok neşelendi ve çocuğu dizleri üzerinde hoplatmaya başladı. Ve ona kötü bir isim verdi: ‘Tanrılar doğru yolu değil, yanlış yolu seçtiler öyleyse bunun kötü bir ismi/İdaluš olsun.’ Appu’nun karısı ikinci kez hamile kaldı. Karısı bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Ebe çocuğu aldı ve ona iyi bir isim verdi. ‘Onun iyi bir ismi olsun. Bu kez tanrılar doğru yolu seçtiler, öyleyse şu andan itibaren onun iyi bir ismi/Handanza olsun.’” Çocuklara isim verilirken doğduğu an yaşanan özel olaylar ile çocuğun dış görünüşü, karakteri veya alın yazısı gibi durumların göz önünde bulundurulduğu düşünülüyor. Nitekim Appu, ilk çocuğuna tanrıların yanlış yolu seçmesinden ötürü “yanlış/kötü” anlamına gelen İdaluš, ikinci oğluna tanrıların doğru yolu seçmesinden ötürü “doğru/haklı” anlamlarına gelen “Handanza” isimlerini uygun bulmuştur. Anlaşılan bu iki çocuğun isimleri doğdukları anda yaşanan olaylar ve alın yazıları ile alakalıdır.
Meslek eğitimi
Hitit kanunları, çocukların meslek edinmesi için aileleri tarafından zanaatkârların yanına verildiklerini ortaya koymakla beraber bu eğitimin içeriği ve süresi hakkında bilgi sahibi olmak mümkün değil. Kanun maddesi 200B’de kaydedilmiş olan “Eğer bir genci/bir oğlu bir eğiticiye biri verirse ya marangoz olarak ya demirci olarak ya dokumacı olarak ya işçi olarak ya keçeci olarak, o zaman eğiticinin altı šeqel gümüş versin. Eğer (o) onu kusursuz bir şekilde eğitmezse o zaman ona bir kişi versin” ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla çocuklar/gençler meslek eğitimi alırlar; eğitimin bedeli altı šeqel gümüştür, mesleği öğreten usta aldığı ücretin hakkını vermek zorundadır. Eğitim konusunda en geniş bilgi kâtiplik eğitimi üzerinedir. Anadolu’ya Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’nde Asurlu tüccarlar tarafından getirilmiş olan yazı, bu dönemde sadece yerel yöneticiler, tüccarlar ve karumlarda yaşayan Asurlu elit aileler tarafından kullanılmıştır. Kâtip eğitiminde kullanılan yazı ise Hitit Kralı I. Hattušili tarafından M.Ö. 17. yüzyılın sonlarında gerçekleştirdiği Kuzey Suriye seferleri sırasında Anadolu’ya getirilen kâtiplerden öğrenilmiştir. Başkent Hattuša, Tapikka/Tapigga (Maşathöyük) ve Šapinuwa (Ortaköy) gibi kentlerde bulunan, kâtiplik eğitimi veren okullarda gerçekleşen eğitiminin yöntemi bilinmemekle birlikte, öğrencilerin Sümer ve Akadca öğrenmek ve Mezopotamya kökenli metinleri okumak zorunda oldukları anlaşılıyor. Sınırlı imkânlarla bambaşka bir dilin çivi yazı işaretlerini ve dilini öğrenmenin kolay olmayacağı düşünülerek eğitime erken yaşlarda başlandığı tahmin ediliyor.
Çocuk sahibi olmak için özel karışım tarifi
Hitit toplumunda çocuk sahibi olamama nedeninin fizyolojik etkenler değil ruhsal ve bedensel kirlilik olduğu kabul edilmiştir. Bu kirliliğin çeşitli arınma ritüelleri ile ortadan kaldırılacağına inanılır. Ritüeller dışında üreme güçlüğüne karşı çeşitli karışımların yapıldığı ve üreme güçlüğü çeken şahsa içirildiği de anlaşılıyor. Tariflerden biri şöyledir: “Eğer bir erkeğin cinsel gücü nisan ayında tükenirse; bir erkek keklik yakala, kanatlarını yol, boğazını kopar ve onu yassılaştır, üzerine tuz serperek kurut. Dağ bitkisi ‘dadannu-otu’ ile ez, bira ile içmesi için ona ver. Ve sonra o cinsel gücüne kavuşacaktır. Eğer öyle ise; bir erkek kekliği kurut ve ez. Onu damda bulunan suyun içine at ve içmek için ona ver. Bu erkek güçlenecektir. Eğer o yukarıdaki gibi ise; erkek bir kekliğin başını kes, kanını suyun içine dök ve kalbini yut. Bu sıvıyı bir gece beklet. Ve güneş doğarken ona içmesi için ver. O cinsel kudrete kavuşacaktır. Aynı şekilde ise; erkek keklik penisini, bir boğanın salyasını, bir koyunun salyasını, bir keçinin salyasını su içinde içmesi için ona ver. O cinsel güce kavuşacaktır.”