18.04.2022 - 14:50 | Son Güncellenme:
Savaş Sarıaltun | savassarialtun@gmail.com
Çayönü Tepesi Kazı Başkan Yardımcısı
Birden fazla karşılığı olan kültür, bir kavram olarak çok pencereli bir oda gibidir. Seçtiğiniz her pencerenin bakış açısı sizin o odanın nasıl olduğunu, düzenlenme biçimini, alan kullanımını ve renklerini farklı anlamlandırmanıza neden olur. Güneydoğu Anadolu Neolitiği, modern kültürün bugünkü şeklini almasında rol oynayan neredeyse tüm yaratımların, deneyimlerin ve hataların saptandığı bir kültür alanıdır.
Güneydoğu’daki gelişmelere geçmeden önce kısaca Neolitik (Neo=yeni, lithic=taş) Dönem’in özelliklerine değinmek yararlı olacaktır. Buzul Çağları yaklaşık 12 bin yıl önce sona ermiş. İnsanlar, yeni iklimsel ve çevresel koşullara karşı, milyonlarca yıllık deneyimleri ve zihinsel gelişimleri ile yaşam biçimlerinde değişiklikler gerçekleştirmeye başlamışlar. Anadolu’nun da içinde bulunduğu Önasya’da değişen yaşam biçiminin ilk yansıması, yerleşik yaşamın başlamasıdır. Bölgede yaşayan insanlar, daha önce besin kaynaklarına bağlı olarak kurulan mevsimlik yerleşmelerde barınırken, bu dönemde tüm yılı besin kaynaklarının zengin olduğu bölgelerde geçirmeye başlamış, böylece ilk kalıcı yerleşmeler oluşmuştur. Bu süreçte iklim ve coğrafya koşullarına uygun yeni yapı biçimleri, yeni taş ve obsidiyen aletler geliştirilmiş; kilden çanak çömlek üretilmiş, tarıma başlanmış, hayvanlar evcilleştirilmiş, yerleşik köyler oluşmuş, anıtsal boyutlarda heykel ve kabartmalar yapılmıştır. Ancak bütün bunlar bir anda ortaya çıkmamış, yaklaşık olarak M.Ö. 10.000 ile M.Ö. 6000 yılları arasında, belli bölgelerde aşama aşama gerçekleşmiştir.
Mihenk taşları
Geçmişte, Güneydoğu Anadolu coğrafyasının bir kısmını da içine alan Yakındoğu Neolitik kültür bölgesi için bazı genellemeler yapılmıştır. Oysa son dönemdeki yeni kazı ve araştırmalar farklı coğrafi bölgelerde, genelden çok farklı sosyo-ekonomik yaşam modellerine sahip toplulukların yaşadığını ortaya çıkarmıştır. Yakındoğu coğrafyası göz önüne alındığında bu normal bir oluşumdur. Son yıllarda kazılan Boncuklu Tarla (Mardin), Gre Fılla, Körtik Tepe (Diyarbakır), Taş Tepeler Projesi’ndeki birçok yerleşme (Şanlıurfa) ile Hasankeyf Höyük ve Sumaki Höyük (Batman) verileri Güneydoğu Anadolu Neolitiğini anlamamızda önemli mihenk taşlarıdır. Dolayısıyla Güneydoğu Anadolu Neolitik resmi, bildiğimizden çok farklı bir kompozisyona doğru ilerlemekte, birçok sorunu önümüze sermektedir.
Çayönü’nün benzersiz yanı
Tüm bu gelişim ve değişimlere rağmen Çayönü Tepesi Neolitik yerleşmesi kendine has özellikleriyle bu kompozisyonun önemli bir paragrafı konumundadır. Diyarbakır’ın Ergani Ovası’nda yer alan Çayönü’nün benzersiz yanı, M.Ö. 9720-M.Ö. 6474 yılları arasındaki yaklaşık 3 bin yıllık zaman diliminde, köyden günümüz kentine doğru evrilecek gelişme ya da dönüşümü bütün ayrıntılarıyla kesintisiz olarak sergilemesidir. Burada yerleşik avcı-toplayıcı bir düzenden tarım ve besiciliğe geçiş, ardından küçükbaş hayvancılık ile yarı göçebeliğe geri dönüş süreci adım adım izlenebiliyor. Kendi doğal akışında geliştirilen, insanlık tarihinin önemli ilklerinden sayılan bakır işçiliği, keten dokumacılığı, sepetçilik, dericilik ve özgün obsidiyen “Çayönü Aleti” gibi ürünler teknolojik gelişimi yansıtıyor.
Kamusal bir meydan
Mimarlık tarihi açısından da önemli bilgiler sunan Çayönü, dal ve kamışlardan yapılan basit yuvarlak çukur barınaklardan taş ve kerpiç taşıyıcı duvarlı dörtgen yapılara, çatı kurmadan yapı malzemelerine kadar her sorunun çözümlendiği, geleneksel Anadolu köy mimarisinin temellerinin atıldığı bir yerdir. Izgara Planlı Yapı, Terrazo Tabanlı Yapı, tinsel yaşamın önemli öğesi “ata/ölüm kültü”nün temsilcisi Kafataslı Yapı ve üzerindeki dikili taşlarıyla kamusal bir meydan düzenlemesinin ilk örneği niteliğindeki Plaza gibi özgün yapılar Çayönü Tepesi’ni ayrıcalıklı kılmaktadır.
Kültür bir bütündür
Gerek Çayönü Tepesi yerleşmesi gerekse yukarıda adları geçen diğer yeni yerleşmelerin verileri bizlere kültür odasının daha bilinmeyen çok yönü olduğunu gösteriyor. Daha bakılacak çok pencere, tanımlanacak çok veri ve gidilecek çok yol var. Güneydoğu Anadolu Neolitik toplulukları, ellerindeki tüm olanakları denemiş, yaşamın daha kaliteli olması adına çözümler üretmiş ve belki de çok fazla hata yapmıştır. Arkeolojik bağlamda kültürün hep ilerleyen yönlerini görüyor, toplulukların hataları, deyimlerindeki bireysel veyahut toplumsal trajedilerine pek değinmiyoruz. Kültür doğruları, hataları, olumlu ya da olumsuz deneyimleriyle bir bütündür. Çayönü Tepesi tüm bu doğru ve hataları en ince ayrıntısına kadar sunan Neolitik güzergâhta önemli bir duraktır.