24.07.2023 - 01:00 | Son Güncellenme:
İklim Demir
İklim Demir / demir.iklim@gmail.com - Kültür Bakanlığı ve Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (VEKAM) desteğiyle devam eden “Kent Markalaşmasında Müzelerin Rolü” başlıklı araştırmanın detaylarını Doç.Dr. Burcu Zeybek, Doç. Dr. İlknur Doğu Öztürk ve VEKAM Proje Sorumlusu Arzu Beril Kırıcı, Milliyet Arkeoloji okurları için anlattı
Projenin amacı nedir?
Online panellerde hangi konular görüşüldü
Bu çalışmalarınızın ardından müzelerden nasıl bir geri dönüş aldınız? Aktif olarak dijitalleşme üzerine adım atan bir müze oldu mu?
Ankara, müzecilik alanında gelişmiş olsa da, kent ile müzelerinin adı birlikte anılmaz. Neden Ankara?
B.Z: Cumhuriyet Dönemi’nin ilk müzelerinin Ankara’da kurulmuş olması ve Anadolu’nun kültür mirasına da ev sahipliği yapmasından dolayı Ankara’nın öne çıkması gereken özelliklerinden birisi de müzeleridir. Gidildiğinde de ziyaret edilebilecek çok değerli müzeleri olduğunu ön plana çıkarmak ve bu farkındalığı artırabilmek temel amaçlarımızdan birisiydi.
Kültürel yönü geri planda
Ankara için kent markalaşmasında gerçekten müzelerin bir rolü var mı?
B.Z: Ankara’nın kent kimliği unsuru yokmuş gibi tanımlanan bir tarafı var.
“Kitlesini tanımalı”
Sıklıkla ziyaretçi deneyiminden bahsediyorsunuz. Müzelerde hizmet sektörüne bir kayış olduğunu düşünüyor musunuz?
A.B.K: Müzelerin en önemli unsurları ziyaretçiler. Müzeler bizler için varlar. Dolayısıyla hitap ettiği kitleyi tanımak zorunda. İnsanların orada neden vakit geçirdiğini bilmesi lazım ki sergilemesini ve mesajını ona göre düzenleyebilsin. Çünkü müzeler kapalı alanlar değil ve müzelerin kendilerini geliştirebilmeleri için hedef kitlesini tanımaları gerekir. Bununla birlikte 2010 yılında Avrupa Kültür Başkentliği de yapmış bir şehir. “Marka kent” kavramında aradığımız kültür iklimine sahip. Güçlü olan fakat herkesin bilmediğini ön plana çıkarmaktır asıl amaç.
A.B.K: Ankara Cumhuriyet’in başkenti. Dolayısıyla her yerinde sosyal, kültürel, politik ve ekonomik olarak düşünülmüş bir tasarısı var. Gelişmiş entelektüel bir altlık var. Müzeler açısından bakacak olursak, Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi tarihi-arkeolojik müzelerin yanı sıra somut olmayan kültürel miras ile ilgili müzeleri de mevcut. Başkent olmanın getirdiği farklı gündemlerden ötürü bu yönü geri planda kalmış gibi görünüyor olabilir.
Ziyaretçilerin paylaşımları
Araştırmayı besleyen veriler nedir?
İ.D.Ö: Müzeler, müze ziyaretçileri ve dijital ortam için içerik üretenler olmak üzere üç farklı kaynaktan müzelerle ilgili paylaşımlar yapıldığını tespit ettik. Müzelerin resmi hesaplarından yapılan paylaşımlarda daha çok “davet eden” bir yaklaşım olduğunu gördük. Zaten en önemli içerik üreticisi de müzelerin resmi hesaplarıydı. Bizi paylaşım hareketi başlatmaya iten de aslında bu sonuçtu. Daha fazla ziyaretçinin, müze deneyimlerini paylaşması bu noktada önem kazanıyor. Ankara’da etkinlik istiyorsanız “X Müzesi’nde şu var” gibi paylaşımlar ağırlıktaydı. Bu hesaplar hâlihazırda müzeleri bir çekim merkezi olarak konumlandırmıştı. Şimdi ulaşmak istediğimiz kesim ise, yerli ve yabancı turistlerin deneyimleri.
VEKAM’ın bu projedeki rolü nedir?
A.B.K: Biz Ankara ve çevresi üzerine araştırmalar yapan bir merkeziz. Müzelerin “marka kent” yaratmadaki rolünü özellikle sosyal ağlar üzerinden veri analiziyle inceleyecek olan bu proje, hem yöntem olarak hem de sağlayacağı içerik olarak daha yenilikçi ve özgün geldi. Elde edilecek verilerle farklı araştırmaların da beslenebileceğini düşündük. Çalışmanın konusu müzeler olunca Kültür Bakanlığı’nın onayını ve desteğini almadan ilerlemek olmayacaktı. Bizlere seve seve destek olabileceklerini ilettiler.
Projede müzelerin sürdürülebilirliğinden de bahsediyorsunuz. Müzelerde sürdürülebilirlik nedir?
B.Z: Bu yıl ICOM’un (Milletlerarası Müzeler Konseyi) da genel teması sürdürülebilirlikti. Tüm müzelerde aynı konsept üzerine etkinliklerini uyarladılar. Sürdürülebilirliği en basit tanımıyla, “mevcut ve yenilenemeyen kaynakların kamu yararı gözetilerek korunması” olarak tanımlayabiliriz. Kentin sürdürülebilirliği için kentin doğal kaynaklarının korunması çok önemli. Bunun kültür ayağı genellikle arka plana atılıyor. Müzeler bir ülkenin somut ve soyut kültürel değerlerine, köklü geçmişine ve belleğine işaret ettiği için yerli ve yabancı turistlerin belirli kentleri ziyaret etme kararlarında etkili oluyor. Bu yüzden etkileşimli sürdürülebilirlik ile ilgili bir alt başlık açmak gerekiyor. Sosyal ağlarda katılımcı kültür olarak adlandırılan bir etkileşim söz konusu. Katılımcıların kendi aralarında sosyal bir bağ olduğuna inandığı yeni kültürleşme süreci var. Müze yetkilileri ve ziyaretçileri bir araya getiren sosyal ağlar da ortamlar oluşturuyor. Bu nedenle etkileşimli sürdürülebilirlik için hashtag paylaşım hareketini başlattık. Bu sayede kültürel mekânları daha erişilebilir hale getirebiliyoruz.
“Müzelerin daha görünür olmasını sağlayacak
Ziyaretçi deneyimleri müzeler için neden önemli bir kriter?
İ.D.Ö: Kent markası içerisinde müzenin daha çekici bir unsur haline getirilebilmesi için nasıl algılandığı ve nasıl bir duyguyla kabul gördüğünü anlayabilmemiz gerekiyor. Ziyaretçilerin gitmiş oldukları müzenin koleksiyonu, binası, etkinlikleri vb. gibi unsurları ile ilgili düşünceleri önem kazanmakta. Müzelerin biraz daha görünür olmasını sağlayacak bir bilgi kaynağı olacak.