ArkeolojiAni Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

Ani Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

22.11.2021 - 13:39 | Son Güncellenme:

Ani Ören Yeri, Kafkasya’dan Anadolu’ya giriş noktasında, Türkiye’nin en doğusunda yer alır. Tarih öncesinden bu yana bir yerleşim alanı olan kent, Urartulardan Osmanlılara kadar birçok farklı medeniyetin izlerini taşır. 10. yüzyıldan sonra dinî ve ticarî bir merkez haline gelen Ani, 1605 yılındaki depremin ardından terk edildi. Kentin güzelliği ve önemi ise sürdürülen arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.

Ani Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

Cüneyt Sadıç  |  cuneyt@destinationsforever.com

Haberin Devamı

Ani... İmparatorlukların doğuşunu ve batışını gören, Türklerin Anadolu’ya ilk adımına tanıklık eden “40 kapılı”, “1001 kiliseli” şehir. Bir zamanlar insanları büyüleyen güzellikteki, dinî, ticarî ve askerî bir merkez olan bu şehirde, bugün artık sessizliği bozan tek şey sınır boyundaki derin vadide rüzgârın Ani’ye yaktığı ağıt. Rüzgârın yalnızlığının şahidi ise derin vadiyi sahiplenen Arpaçay. Ani adının şehre neden verildiği konusunda kesin bir bilgi yok. İki rivayet var bu konuda. İlki Ermeni mitolojisine dayanıyor. Ermeni mitolojisinde tanrıların babası Aramazd’ın kızının adı “altın saçlı” ya da “altın elli” anlamına gelen Anahit’tir. Ama ona bakan herkes, Ermenice “şu” ya da “en güzeli” anlamına gelen “Ani!” diye bağırdığından daha çok “Ani” olarak anılır Anahit. Ani şehri de Orta Çağ’ın en güzel ve ikonik şehirlerinden biri olduğundan bu adın verilmiş olması muhtemel. Bir diğer rivayet ise Ani isminin Urartuların Yer Tanrısı An ile Gök Tanrısı Ki’den türetildiği şeklinde. Ani, bugün Türkiye’nin en doğu ucunda bulunan, tarihin her dönemine şahitlik etmiş, çok önemli ama az bilinen, az gezilen bir antik şehir.

Haberin Devamı

Ani Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

İpek Yolu’nun giriş noktası

 Kafkasya’dan Anadolu’ya giriş kapısında yer alan Ani, her ne kadar sert bir iklimin egemen olduğu topraklarda yer alsa da Arpaçay ile Tatarcık ve Bostanlar dereleri arasında kalan derin vadi, üçgen biçimli doğal korunaklı bir alan yaratır ve bu alan her daim önemini korur. Tarih öncesi çağlardan beri bir yerleşim alanıdır Ani. Güçlü bir şehir olmak için ise Orta Çağ’a kadar beklemesi gerekir. Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Helenler, Partlar, Sasaniler, Bagratlılar, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi birçok medeniyet iz bırakmıştır burada.

10. yüzyılda gelişmeye başladı

4. yüzyılda Ermeni Arşak Hanedanı mensubu Kamsarakanlar, 643’te İslam orduları hâkim olur şehirde. 100 yıl kadar sonra yeniden Kamsarakanlar gelir. 8. yüzyılda bir başka Ermeni Hanedanı Bagratlılar (Bagratid) hâkim olur Ani’ye. Şehrin yükselişi de bu hanedana mensup Kral 3. Aşot’un başkenti Ani’ye taşımasıyla 10. yüzyılda başlar. Bagratlılar Dönemi’nde Ani, ibadet, ticaret ve mimarinin merkezi olur bu topraklarda. Sanatsal yapılarıyla, kuleli surları ve kiliseleri ile artık yaklaşık yüz bin kişinin yaşadığı, Kafkasya’nın en büyük şehirlerinden biridir. 11. yüzyıla kadar tarımın ve feodal bir sistemin hâkim olduğu şehir, 11. yüzyıl ile birlikte tarih sahnesinde bir ticaret şehri olarak ün kazanmaya ve ekonomik açıdan gelişmeye başlar.

Haberin Devamı

Ani Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

Depremlerde hasar gördü

Ani, 1045 yılına gelindiğinde Doğu Roma’nın kontrolündedir ama uzun sürmez bu dönem. 1064 yılında Sultan Alparslan’ın Ani’yi fethetmesiyle Selçuklular Dönemi başlar. 1200 yılına kadar süren bu dönemde Şeddatlı Menûçehr zamanı önemlidir. Menûçehr şehri ve surları tamir ettirir, ayrılmış olan Ermenileri Ani’ye davet eder, Ani halkı biraz nefes alır. 13. yüzyılda Moğolların hakimiyetine geçen şehir, yaklaşık 100 yıl boyunca çok zarar görür. Buna bir de 1319 depremi eklenince iyice harap hale gelir. 1534 yılında Kanuni tarafından Osmanlı topraklarına katılana kadar İlhanlılar, Karakoyunlular, Timurlular, Akkoyunlular kontrol eder Ani’yi. Şehre son darbeyi vuran ise 1605 depremi olur ve Ani terk edilir.

Haberin Devamı

Sıfır noktasında

1877 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Ayastefanos Antlaşması ile Ruslara geçen bölge 1917 yılında Çarlık Rusyası’nın dağılması sonrası 1918 yılında imzalanan Brest-Litowsk Antlaşması ile tekrar Osmanlı hakimiyetine girer. Ama aynı yıl İtilaf Devletlerinin istilası ile 1921 yılına kadar Ermeniler kontrol eder bölgeyi. 1921’de Moskova ve Kars’ta yapılan antlaşmalarda çizilen sınır ile Arpaçay’ın batı kıyısındaki Ani, sınırın tam sıfır noktasında topraklarımızda kalır.

Ani Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

1892’de kazılar başladı

 Ani’deki ilk kazı çalışmaları 1892’de yılında Gürcü asıllı Rus Arkeolog Nikolay Yakovleviç Marr tarafından başlatılır ve 1916’ya kadar sürer. Cumhuriyet Dönemi’nde 1940’larda Prof. Dr. Kılıç Kökten’in yüzey araştırmaları ve sondaj kazıları ile yeniden başlayan ve sonrasında Prof. Dr. Kemal Balkan, Prof. Dr. Beylan Karamağaralı, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu ve Prof. Dr. Fahriye Bayram tarafından sürdürülen Ani Ören Yeri’ndeki bilimsel arkeolojik kazılar, bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kafkas Üniversitesi ortaklığında Kafkas Üniversitesi’nden Doç. Dr. Muhammet Arslan başkanlığındaki ekip tarafından yürütülüyor. 2016’da UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilen Ani’deki kazılarla ilgili konuştuğum Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan, farklı üniversitelerden başta sanat tarihçileri olmak üzere arkeologlar, mimarlar, restoratör ve konservatörlerden oluşan geniş katılımlı bir bilim heyeti ile öğrencilerin katıldığı 2021 yılı kazılarında Anadolu’daki ilk Türk hamamı olarak kabul edilen Selçuklu Büyük Hamamı, Aslanlı Kapı’dan başlayarak Ebu’l Muammeran Camii’ne ve buradan da Ebu’l Menûçehr Camii’ne kadar ulaşan yaklaşık 700 metrelik yol üzerindeki Selçuklu çarşısı, Selçuklu konutları ve belki de Anadolu’daki ilk kümbet ve mezarlık olan alanda çalışmalara devam edildiğini söyledi. 2021 sezonunda ayrıca oldukça tahrip olan Selçuklu çarşısının konservasyonuna başlanmış ve özgün Horasan harcı kullanılarak çarşıdaki dükkân ve atölyeler de konserve edilmiş.

Haberin Devamı

Gezi rotası

Ani’de sizi ilk karşılayacak olan dikkatlice kesilerek birbirine geçirilmiş bej bazalt taşlardan inşa edilen beş kilometre uzunluğundaki muhteşem surlar. Muhtemelen ana giriş olan Aslanlı Kapı’dan geçtikten sonra, sırasıyla 13. yüzyılda varlıklı tüccar Tigran Honents tarafından yaptırılarak Aziz Gregory Lusavoriç’e adanan Tigran Honents Kilisesi, hemen aşağısında Azize Hrispime’ye adanmış Surp Hripsime ya da bilinen adıyla Bakireler Manastırı, bir zamanlar Anadolu’ya giriş kapısı işlevi gören İpek Yolu Köprüsü, 1036 yılında Kral III. Sembat tarafından yaptırılan Surb Amenap’rkitch Kilisesi, Büyük Katedral ya da sonraki adı ile Fethiye Camii, Anadolu’nun ilk Türk camisi olan Ebu’l Menûçehr Camii, içinde barındırdığı Bagratid Sarayı, Çocuk Prensler Kilisesi, Altıgen Kilise, Kamsarakan Kilisesi gibi Ani’nin ilk Hristiyan mimari örnekleri ile İçkale, Anadolu’daki ilk Türk hamamı olarak kabul edilen Büyük Hamam, ana cadde üzerinde sarımtırak kesme taştan inşa edilmiş Selçuklu Kervansarayı, Ebu’l Muammeran Külliyesi, 1. yüzyılın başı ile 4. yüzyılın ortalarına ait olduğu düşünülen Zerdüşt Ateşgedesi, Gürcü Kilisesi, Mimar Trdat’ın 10. yüzyıla tarihlenen eseri Kral Gagik Kilisesi, Kaya Şapeli, Selçuklu Sarayı, 980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılan Abughamrents Kilisesi’ni gezerek iki-üç saatte Ani ziyaretini tamamlamak mümkün. Bu arada 85 hektarlık alana yayılmış antik kentteki nüfusun önemli bir bölümünün yaşadığı bin 500’e yakın yer altı yapısının bir kısmı da gezi sırasında görülebilir.

Ani Ören Yeri: Güzelliğin sınırı

Çıkan eserler Kars Müzesi’nde

Yapılan arkeolojik çalışmalar, Ani’nin güzelliğinin ortaya çıkarılmasına, tarihi hakkında bilgi edinmemize, önemini anlamamıza yardımcı oluyor. Kazılarda ortaya çıkarılanları ise Kars Arkeoloji Müzesi’nde görmek mümkün. “Ani ile ilgili neler var, yakında neler eklenecek?” diye sorduğum Kars Müze Müdürü Yavuz Çetin’den ağustos ayından itibaren sergilenmekte olan altı adet aslan rölyefi, Sfenks/ Şahmeran kabartmalı rölyef ve toplu halde bulunan Selçuklu gümüş sikkelerine ek olarak geçici sergi ile 2022 yılı içerisinde Vaşak Biçiminde Altın Küpeler, altın kemer ve bilezikler ile Selçuklu çinisinin sergilenmeye başlanacağı bilgisini aldım.