Sadece Meclis’in yeni yasama dönemine başladığı 1 Ekim günü yaşananlar bile bizlere birkaç haftalık tartışma malzemesi verdi. CHP’nin grubunun bir kısmının ayağa kalkmasından, diğer grubunun protestosuna, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna yönelik taziye ve tokalaşma hamlesinden, akşam resepsiyonda Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na sarf ettiği dostane sözlere ve tüm bunlardan sonra iç cephe kavramının içinin nasıl doldurulacağına uzayan bir çeşitlilikle döneme başlandı. Bu haftadan itibaren de verilen pasların nasıl karşılanacağını izleyerek tempoyu oturturuz. Kısa süre sonra başlayacak bütçe görüşmeleri de eldeki malzemeyi takviye edecektir.
CHP’nin iç tartışması olarak başlayan, kısmen diğer muhalefeti de kapsayan ayağa kalkma-kalkmama meselesinde, oklar özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelmiş durumda. Kamuoyunun bir kısmı meseleyi Özel’e, Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerce zaten açılmış olan cephenin tavrı olarak ele alıyor. Kılıçdaroğlu’nun bir yandan parti içi tartışmalara girmeyeceğini söyleyip, öte taraftan her fırsatta, üstelik sert bir üslupla Özel’e yüklenmesi de, görünümü tahkim ediyor. Lakin kişisel izlenimim farklı. Ayağa kalkmamanın arkasındaki motivasyonu salt Kılıçdaroğlu etkisiyle açıklamaya kalkanlar, ona ve çevresindekilere sahip olduklarından daha fazla güç tevdi ediyor. Diğer etkenlerin göz ardı edilmesi, sağlıklı çıkarımı engelliyor.
CHP grubunda, salona girdiği halde ayağa kalkmayan milletvekili sayısı sınırlıydı. Ben de salonda ve ayağa kalkmayan milletvekillerinin hemen arkasında oturduğum için bunu bizzat gördüm. Hatta Engin Altay ve Uğur Bayraktutan, salona girdikleri halde ayağa kalkmadıklarının kayıt altına alınması için özellikle basın locasına dönerek fotoğraf çekilmesi için beklediler.
Asıl çoğunluk salona girmemeyi tercih edenlerdi. Yaklaşık 50-60 kişi.
Peki bunların hepsi Kılıçdaroğlucu mu? Aralarında bağlılığının doğrudan Kılıçdaroğlu’na olduğunu özellikle ortaya serenler olsa da, hayır. Salona girmeyen milletvekillerinden bazıları Kılıçdaroğlu ile uzun süredir görüşmediğini belirtiyor.
Özel’in hesaba katması gereken
Salona girmeyen bazı milletvekilleri ile konuştum. Aralarında ayağa kalkma kararının kendileriyle istişare edilmeden, alelacele alınmış olmasına tepkili olanlar vardı. Bir kısmı saat 11.30 civarında atılan mesajı genel kurul açılmadan az önce görmüştü ve şaşırmıştı. Grubun karara hazırlanmamasına sitem yoğundu. Özel, “baskı yok” dedi ama bazıları bunu dayatma olarak algılamıştı, değişim denilirken ortaya konulan fikir demetine aykırı bulmuştu. Biri, “Bu partiye milletvekilli seçildiğimde grup kararıyla ayağa kalkmadık. Grup aynı grup, ben hâlâ aynı ben, cumhurbaşkanı hâlâ aynı cumhurbaşkanı, ne değişti? Kendime açıklayamadığımı yapmak istemedim” dedi. Bu arada Özel’e yakın bazı isimlerin bile ayağa kalkılmaması yönünde görüş bildirdiği kulaktan kulağa dolaştı.
Özel, izlediği stratejinin doğru olduğuna inanıyor, savunuyor ve sorumluluğu üzerine alıyor. Kararının sonucunu ölçtüreceğini de açıkladı. Sonucu kendine saklamayacağını düşünüyorum. Daha önce de defaatle partililerine AK Parti ve Cumhur İttifakı seçmenin küstürülmemesi gerektiğini vurgulayan Özel, geçen hafta yine “AK Parti seçmeni hakareti üstüne alıyor. O tartışmayı üstüne alıyor. Ve öyle olunca seçmenler arasında geçiş olmuyor” dedi.
Özel’in arkasından ayağa kalkanlardan bazıları aynı şekilde düşünüyor olmasa, genel başkanlarına uymamanın seçim bölgelerinde kendilerine fatura çıkaracağına söylemezlerdi. Bir milletvekili “sokakta rahat yürüyemem” demiş. Bunların AK Parti’nin gücünü koruduğu İç Anadolu Bölgesi milletvekili olduğunu söylemekle yetineceğim. Bir yetkili daha önce, normalleşmenin artık AK Partililerin kahvesine girmeyi, en azından birlikle çay içmeyi kolaylaştırdığını söylemişti. CHP’de normalleşme işe yarıyor belli ki.
Asıl sorun şu; CHP dışa dönük her açılımında kendi bakiyesinden yiyor ve içinde çatışıyor. Çözmesi gereken esas bu.