Ne dediyse hepsi çıktı! Filmin içinde ABD ile Rusya var: 'İnsan eliyle yaratılan kâbus'
Bilim kurgu sineması gerek geçmişte gerekse de günümüzde sıklıkla gelecekte olabilecek senaryoları ele alır. Tabii ki bu durum oldukça olağan. Ancak bazı filmler, izleyici de ‘Gerçekten bu sadece bir film mi? Nasıl bunu öngörebildiler?’ şeklinde soru işaretleri uyandırırlar. İşte 1961 yapımı 'The Day the Earth Caught Fire' (Dünyanın Yandığı Gün) filmi de bu türde önemli bir örnek olarak öne çıkıyor. Peki, bu film gerçekten günümüzü tahmin etmiş olabilir mi?
Derleyen: Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr - 1961 yapımı İngiliz bilim kurgu filmi The Day the Earth Caught Fire (Dünyanın Yandığı Gün), aslında o dönemin en büyük tehditlerinden biri olan nükleer savaş korkusunu konu ediniyor. Filmde, Amerika ve Rusya'nın eş zamanlı nükleer bombalar patlatması sonucu Dünya'nın ekseni kayar ve gezegen, güneşe daha fazla yaklaşarak ekstrem sıcaklıklara maruz kalır. Bu kurgusal felaket, günümüz dünyasında art arda kırılan sıcaklık rekorları ve küresel ısınma gerçeğiyle ise oldukça dikkat çekici bir benzerlik taşıyor. Filmdeki karakterlerin kriz karşısındaki tutumları ve toplumların felaketle başa çıkma çabası da bugün yaşanılan iklim krizine dair önemli bir yansıma sunuyor. Bu da izleyicilere şu soruyu sorduruyor: 'Bu film, günümüzü gerçekten öngörmüş müydü?'
1961'DE ÖNGÖRDÜ, ÇAĞIN EN BÜYÜK SORUNU
'The Day the Earth Caught Fire', 1961 yılında İngiltere'de çekilmiş bir bilim kurgu filmidir. Val Guest'in yönettiği bu film, Soğuk Savaş döneminde çekilmiş ve Amerika ile Sovyetler Birliği'nin eş zamanlı nükleer denemeler yapması sonucu yaşanan nükleer patlamalar sonucu Dünya'nın ekseninin kaymasını, sonrasında yaşananları konu alıyor. Bu kayma, Dünya'nın Güneş’e yaklaşmasına neden olur ve ekstrem sıcaklıklar ortaya çıkar. Aslında ana tema, o dönemin gündem konularından birisi olan nükleer savaş korkusuna bir gönderme olsa da eksen kayması sonrasında yaşanan ekstrem hava koşullarını, günümüz sorunları olan küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle ilişkilendirmek mümkün.
Sıcak hava dalgaları, kuraklık ve su kıtlığı gibi durumlar, küresel ısınmanın sonuçları olarak ciddi bir problem şeklinde karşımıza çıkıyor. Film senaryosunun günümüzde yaşanmakta olan iklim değişikliği kriziyle şaşırtıcı şekilde paralellik gösterdiği de görülüyor.
FİLM KARAKTERLERİNİN İNKÂRI BİR YANSIMA MI?
Filmdeki karakterlerin kriz anında gösterdikleri tepkiler de oldukça ilginç karşılanıyor. Çünkü filmdeki karakterler sıcaklıkların giderek artmasına rağmen durumu inkâr ediyorlar ve kriz gerçekliğini kabul etmekte zorlanıyorlar. Günümüzde de iklim değişikliği karşısında inkârcı tutumlar sergileyen birçok insan var. Amerikalı Emekli Fizik Profesörü ve Bilim Kurgu Yazarı Leroy William Dubeck de bir kitabında bu filmdeki karakterlerin sergiledikleri davranışları günümüz insanlarında da gözlemleyebileceğimizi belirtiyor ve ekliyor: "Eşi benzeri görülmemiş olayların olduğunu görebiliyorlar ama gerçekten bir sorunumuz olduğunu kabul etmeye istekli değiller."
Filmde hükümetlerin belirli bir aşamadan sonra olağanüstü hâl ilan ettikleri de görülüyor. Günümüzde ise doğal afetlerin ve iklim krizinin artmasıyla, birçok hükümet bu tür acil durumlarla başa çıkmak için yeni politikalar üretmek zorunda kalıyor. Sıcaklık artışları ve kuraklık gibi sorunlar, pek çok ülkeyi acil tedbirler almaya itiyor. Bu açıdan filmde ele alınan kriz yönetiminin günümüz toplumlarının iklim değişikliği karşısındaki çabalarına da ayna tuttuğu düşünülüyor.
KONU NÜKLEER PATLAMAYDI AMA GERÇEKLER ÇOK BAŞKA
Filmde ortaya konan aşırı sıcaklıklar ve su kaynaklarının kuruması gibi felaketler, günümüz dünyasında oldukça sık karşılaşılan durumlar haline geldi. Örneğin 2023 yazında küresel sıcaklıkların rekor seviyelere ulaşması ve özellikle Avrupa ve Amerika'daki kuraklıklar, Grönland’daki buzulların hızla erimesi, Avustralya ve Kaliforniya’daki büyük orman yangınları gibi olaylar, filmin kurgusal anlatısının gerçeğe dönüşen unsurları olarak karşımıza çıkıyor. Temel olarak ise tüm bu olayların arkasında insan eliyle yaratılan çevresel tahribat kâbusu ya da o tahribatın uzun vadede var ettiği sonuçları var.
Film, 1960'ların nükleer savaş korkularını anlatırken, çevreye verilen zararın sonuçları konusunda güçlü bir uyarı niteliği taşıyor. Günümüzün iklim krizi ise filmi daha da zamandan bağımsız ve anlamlı bir hale getiriyor. Aslında genel olarak bilim kurgu filmlerinin geleceği öngörme yeteneği olduğu söylenir, ancak burada esas olan bu uyarıların ne kadar ciddiye alındığı.
Ünlü iklim bilimci ve aktivist Bill McGuire, The Day the Earth Caught Fire filmiyle ilgili şu şekilde bir değerlendirme yapıyor: "Nükleer patlama kısmı günümüzde pek de geçerli değil. Ancak aşırı ısınan bir gezegenle başa çıkma senaryosu yerinde ve gerçekten bir etki yaratıyor. Açıkça daha hızlı bir ölçekte gerçekleşiyor, ancak toplum ve ekonomi üzerindeki etkisi büyük bir uyarı."