'Keşke işten çıkarsalar' dediği gün hayatı değişti! Anadolu'nun çağrısıyla eve döndü
Dünyayı gezen insanların hikayelerini okuyup hayaller kuran Didem Mollaoğlu'nun hayatı, 'Keşke işten çıkarsalar' dediği gün değişti. Tek yön biletini aldığında korkudan titreyerek ağladığını söyleyen gezgin, 1.5 yıllık seyahatin ardından Anadolu'nun çağrısıyla Türkiye’ye döndü. İşte 160 şifacı kadınla bir araya gelen Didem'in yaşadıkları.
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Samsun'da doğan Didem Mollaoğlu (46), anne tarafından Konya Ereğli, baba tarafından ise Hataylı. Çocukluğu çok sevdiği Karadeniz Ereğli’de geçen Didem, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklam bölümünden mezun oldu. İstanbul'da 15 yıla yakın halkla ilişkiler ajanslarında ve Türkiye’nin önde gelen GSM operatör firmalarından birinde kurumsal iletişim uzmanı olarak çalıştı. 2016 yılında işten çıkarıldı ve 1.5 sene süren Güneydoğu Asya ve Avusturalya seyahati yaptı. Ardından Türkiye’de seyahatlerime devam etti. İki yıldır da Fethiye’nin İncirköy'ünde yaşıyor.
Üniversiteden mezun olup İstanbul'a geldiğinde sudan çıkmış balığa döndüğünü söyleyen Didem Mollaoğlu, küçük bir yerde büyüdüğünden İstanbul onun için dipsiz bir kuyu gibiydi. Çalışma ortamı, özellikle çalıştığı sektör çok yoğun ve yorucuydu. Ne kadar zorlansa da bunun doğru olduğuyla büyüyen, bu doğruyu da hiç sorgulamadan kabul etmiş biri olarak ne kadar İstanbul'da yaşamaktan ve çalışmaktan mutsuz olsa da devam etti. Çünkü başka türlü nasıl para kazanılır bilmiyordu. "Bize öğretilen sistemin içerisinde üniversiteye gidersin, mezun olursun ve sigortalı bir işte çalışırsın. Hayatı bundan ibaret zannediyordum. Mutsuzluğumun kaynağı da daha çok kendimde aradım. Kendi kendime 'Ne güzel işin var, şükredeceğine bir de şikayet edip duruyorsun' diyordum. Dolayısıyla mutsuzluğumu bastırarak, hiç sorgulamadan bana öğretilen neyse onu yaşadım” şeklinde konuştu.
'DÜNYAYI GEZENLERİN HİKAYELERİNİ OKUR, HAYALLER KURARDIM'
2014 yılında bir arkadaşıyla yaptığı iki haftalık Transibirya gezisinin dünyaya bakışını değiştirdiğini dile getiren Didem, "İlk defa bu gezide 1 yıldır gezen sırt çantalı kadınlarla tanıştım. Tek başına dünyayı dolaşıyorlardı ve bunu görmek benim için gerçek anlamda istediğim hayatın yaşadığım hayat olmadığını bana gösterdi. İşe döndükten sonra gezide tanıştığım gezgin kadınlar gibi nasıl gezerim diye araştırmaya başladım" diyerek ekledi:
"Bu arada da hayatı, düzeni, bize dayatılan sistemi sorgulamalarım başladı. İstanbul'da Budist bir hocayla tanıştım ve ondan meditasyon yapmayı öğrendim. Meditasyona başlamamla beraber hem kendimle hem de hayatla ilgili çok derin farkındalıklar yaşamaya başladım. Ben kimdim, ne severdim, ne mutlu ederdi? Bu soruları sordukça hayatı ne kadar da ezbere yaşadığımı fark ettim ve kendiliğinden bir arayış başladı. 7-8 yaşlarında Marmaris'te ailemle tatildeyken sırt çantalı yabancı gezginleri gördüğümde büyülenmiştim. O gün bugündür de hep dünyayı gezen insanların hikayelerini okur, hayaller kurardım."
'KEŞKE İŞTEN ÇIKARSALAR DEDİKTEN 5 SAAT SONRA ÇIKARILDIM'
Didem Mollaoğlu, istifa etmek istiyordu ancak maddi korkular ve kaygılar nedeniyle bunu yapamıyordu. Böyle bir geziyi kendi başıma finanse edecek maddi gücü de yoktu. Bir sabah işte gittiğinde çok yakın arkadaşına yine dert yanıyordu; işten ne kadar mutsuz olduğunu, ayrılmak istediğini ama parası olmadığı için bunu yapamadığını söylüyordu. Kendine süre vermişti, 1 yıl daha çalışıp para biriktirip sonra istifa edecekti. "Daha sonra arkadaşıma konuşmamızın sonunda şunu söyledim: Keşke beni işten çıkarsalar’ diyen Didem, 5 saat sonra yöneticisi tarafından odasına çağırıldı ve işten çıkarıldığını öğrendi.
Didem, "Her ne kadar bunu istesem de beni işten çıkarmalarını beklemiyordum. Bir yandan çok sevinmiş, bir yandan da egomun ezilmesiyle üzülmüştüm. İstediğim bu olsa da çok karmaşık, tarifi zor duygular yaşadım. Sonunda hayalim gerçek olmuştu ve yıllardır şikayet ettiğim ancak bir türlü cesaret edip de ayrılamadığım işimden ayrılmıştım. Artık çocukluk hayalimi gerçekleştirebilir, hikayelerini okuduğum insanlar gibi ben de dünya turuna çıkabilirdim. Ancak hiç de kolay olmadı” ifadelerine yer verdi.
2 HAFTA İÇİNDE EŞYALARINI SATIP TEK YÖN BİLETİNİ ALDI
Kurulu düzenini bozmak, gelecek ve para kaygısı hareket etmesine engel oldu ve yaklaşık 4 ay ne yapacağını bilemeden geçti. Başarısız olmaktan, yanlış karar almaktan, evsiz ve parasız kalmaktan çok korkuyordu. "Böyle zamanlarda tüm korkular insanın üzerine geliyor, ne yapacağını bilemiyor’ diyen gezgin, “Derken bir gün sonunda kendimi riske etmeden ev arayan bir arkadaşımı benim evi kiralaması için aramaya karar verdim. Arkadaşımı tam ararken eski ev sahibim aradı ve evi satışa çıkardıklarını söyledi. Korktuğum ne varsa hepsi bir bir başıma geliyordu ve artık zaman kaybetmemin de anlamı yoktu. Şems’in çok sevdiğim bir sözü var: 'Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını.' En sonunda çok korktuğum o kararı aldım. 2 hafta için tüm eşyalarımı sattım, kedimi bir arkadaşıma emanet ettim ve tek yön biletimi alarak Nepal'e yolculuğuma başladım. Hiçbir şey planlamadan yola çıktım ve yolculuğum yaklaşık 1.5 sene sürdü” bilgisini paylaştı.
Didem, işten çıkarıldığında ailesi İstanbul’da yanında kalıyordu ve onlara işten çıkarıldığını söyleyemedi. İlk önce 'İş toplantım' var deyip Ankara’ya gitti, daha sonra 'İstanbul’da içeride yıllık iznim var' diyerek onları gezdirme bahanesiyle biraz daha zaman geçirdi ancak kış mevsimi olduğu için dışarıda tüm gün vakit geçirebileceği bir alan yoktu. İki hafta böyle idare etmeye çalıştı ama yalan söylemek Didem için sürecin en zor kısmıydı. "Ne diyeceğimi bilmiyordum. Benden utansınlar, benim için endişelensinler istemedim" diyen Didem Mollaoğlu, "Sonrasında gelebilecek 'Ne yapacaksın, nasıl iş bulacaksın?' sorularından da korktum tabii. Derken bir gün bankadan aradılar, ben her ne kadar saklamaya çalışsam da annem konuşmamı duymuş. 'Sen bizden bir şey saklıyorsun' dedi, utancımdan yüzlerine bakamadım ve başım yerde işten çıkarıldığımı söyledim sessizce. Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Annem 'Düğünün, bayramın olsun' dedi. Benim adıma çok mutlu oldular. 'Hayallerin neyse gerçekleştir, biz her zaman yanındayız' dediler. Müthiş bir rahatlamaydı. Hem ailem hem de çevrem bu yolculuğa çıkmam için büyük destek verdiler, hep arkamda oldular. Bunun için hep şükrediyorum” şeklinde konuştu.
'NEPAL UÇAĞINDA HIÇKIRARAK AĞLADIM'
"İş ve mevcut hayat düzenimi bırakmaktan çok korkuyordum. Bana şimdi sorulan soruların hepsini o zaman gezen insanlara ben de soruyordum" diye açıklayan Didem, “Hatta Nepal uçağına binerken korkudan tirtir titriyor, hıçkırarak ağlıyordum. Bu korku ve çekinme o kadar normal ki… Çünkü bilmiyoruz… Bize öğretilen hayatın dışında bir hayat olduğunu, sonsuz olasılıklarla çevrili olduğumuzu bilmiyoruz. İlk yola çıktığımda çok fazla korkum vardı. İşten bir tazminat almıştım, bütçem vardı, ancak sonra ne yapacaktım? O yüzden itiraf etmek gerekirse tüm bu yolculuk boyunca zihnimin bir köşesinde hep bu korku vardı" ifadelerini kullanarak şöyle devam etti:
"Seyahat ederken tanıştığım insanların hikayeleri, bana hayatın öğrendiklerimizin ötesinde olduğunu, istediğimiz hayatı yaşamamız için sınırsız fırsatlar olduğunu gösterdi. Ancak Türkiye’ye döndüğümde aynı korkular ve endişeler geri geldi. Çünkü dönmüştüm ve ne yapacağımı bilmiyordum. Ben ne severim, ne yapmaktan hoşlanırım? Bunların cevapları yoktu. Tek bildiğim şey büyük şehre, kurumsal hayata dönmek istemediğimdi. Çevrenin 'Ne yapacaksın?' baskısı çok zorlasa da kimseyi dinlemedim. Çiftliklerde gönüllü çalıştım, pazarlarda tezgahtarlık yaptım, köylü teyzelerle günübirlik işlerde çalıştım. Ne istediğimi bulmak için denedim, sadece denedim, kendi yolumdan hiç vazgeçmedim."
İKİNCİ GÜNÜNDE DÖNMEYE KARAR VERDİ
Nepal’e ilk gittiğinde şahit olduğu kaos, Didem’i epey şaşırtmış ve korkutmuştu. İlk defa bir Uzak Doğu ülkesine gidiyordu, dolayısıyla onun için tam bir şok etkisi oldu. Didem, o anları, "O yüzden açıkçası hayalini kurduğum ve beklediğim gibi hisler yerine daha çok korku ve endişe vardı. İlk defa bu kadar uzak ve konfor alanımın dışına çıkmıştım ve gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. İkinci günümde 'Ben bu işi yapmayacağım' deyip dönmeye karar vermiştim ama Thamel Caddesi'nde yürürken Sevgili Coşkun Aral ile karşılaştım. Kısaca hikayemden bahsettim. Sözleriyle beni yüreklendirdi. "Karar vermek için çok erken, kendine biraz zaman ver. Eğer alışamazsan ve yine dönmek istersen o zaman dönersin” dedi. Benim yolculuğuma devam etme kararı almamda büyük etkisi olmuştur, kendisine bu yüzden müteşekkirim” sözleriyle anlattı.
SOSYAL MEDYADA GÖRDÜĞÜ MUTLU HAYATIN PEŞİNE DÜŞMÜŞTÜ
Gezgin Didem Mollaoğlu, yolculuğa çıkma motivasyonunun aslında tüm sorunlarından kurtulacağını düşünmesi olduğuna dikkat çekti. "O sosyal medyada hep gördüğümüz mutlu ve huzurlu hayat hayalinin peşine düşmüştüm" diyen Didem, “Yola çıkarsam, gezersem ben de hep mutlu olacağım zannettim. Ancak pek de öyle olmadı. Kendimle yüzleştiğim, kendimi keşfettiğim çok derin bir yolculuk oldu. Malezya’da kameram, bilgisayarım çalındı. Laos’ta motor kazası yapıp omzumu kırdım. Yolda başıma gelen iyi, kötü ne varsa hepsi çok şey öğretti ve çok şey kattı. Mutlu olmak için çıktığım bu yolculuk mutluluğun, huzurun ya da her ne arıyorsak uzaklarda olmadığını öğretti" dedi.
"Gittiğimiz her yere kendimizi götürüyoruz. Kalbimiz, zihnimiz nasılsa dünyayı da o pencereden görmeye devam ediyoruz. Kurumsal hayattan çıkmak, kırsala yerleşmek, dünya seyahati yapmak insanı mutlu etmiyor, hayatını değiştirmiyor. Dünyanın cennet bir köşesi birilerinin cehennemi olabiliyor. İlk yola çıkan Didem, yola çıkarak bir şeylerden kurtulacağını düşünüyordu, ne kadar uzağa giderse o kadar mutlu olacağına inanıyordu. Ancak yol, hayatın inişleriyle ve çıkışlarıyla ne kadar güzel ve kıymetli olduğunu öğretti. Şimdi nerede olursam olayım, nerede yaşarsam yaşayayım kalbimde huzur yoksa o gittiğim yerin beni mutlu etmeyeceğini biliyorum. Şikayet etmek yerine şükrediyorum."
'DOĞDUĞUM TOPRAKLARDA OLMALIYIM'
Yurt dışında dönme niyetinin olmadığını söyleyen Didem, Anadolu’nun çağrısını nasıl aldığını da anlattı. "Avustralya’daydım ve oradan Güney Amerika’ya geçecektim. Güney Amerika’ya gitmede Tazmanya’yı görmek istedim. 10 gün boyunca arabanın içinde uyku tulumunda uyudum. Bir sabah ıssız bir ormanın ortasında tek başıma uyandım. Güneş daha doğmamıştı, hava almak için arabadan çıktım ve içimden 'Bu gezi burada bitmiştir, dönüyorum' dedim. Hatta ailem devam etmem için çok cesaret verdi ama dönme vaktim gelmişti. Bu daha çok benim için Anadolu’nun çağrısı gibiydi. Doğduğum, ait olduğum topraklarda olmalıyım diye hissettim. Ve uzaklarda aradığım şifa da yine bu topraklardaydı. O yüzden köklerim, toprağım beni çağırdı ve hemen Türkiye’ye döndüm” şeklinde konuştu.
Türkiye’ye döndüğünde Didem’i en çok ne yapacağını, nasıl para kazanacağını bilmemek zorladı. Çünkü yola çıkmadan tüm eşyalarını satmıştı. Artık bir evi, eşyaları yoktu. Nerede, nasıl bir yaşam kuracaktı tam bir bilinmezlikti. Uzun yıllar tek başına yaşamış biri olarak 40 yaşından sonra aile evine dönmek, imkanları daha kısıtlı bir yaşam sürmek ama en çok da bilinmezlik onu çok zorladı.
'NE İSTEDİĞİMİ BULMAK ZAMAN ALDI'
"Döndüğümde ise hiçbir planım yoktu" diye Didem, “Açıkçası bu da çok zorladı. Çünkü bizim ülkemizde 'Nerelisin?'den sonra gelen ikinci soru 'Ne yapıyorsun?' Bunca yıl ünvanlarla, sıfatlarla var olduğunu zanneden biri olarak bu soruya cevap verememek çok değersiz hissettirdi. Çünkü bir şekilde bu ünvanlarla var olmayı öğrendiğimi fark ettim. Ne istediğimi bulmak zaman aldı. Her şeyi denedim. Kendi şifamı ararken şifa yolculuğunun içinde buldum kendimi. Çalışırken kırsalda yaşayan insanların hikayelerini okur, hayaller kurardım. Planım yoktu belki ama hayalim istediğim, mutlu olduğum şeyi yaparak para kazanmak ve kırsalda yaşamaktı. Çok şükür oldu” ifadelerine yer verdi.
Kendi şifasını ararken Anadolu’da çok gezme fırsatı olduğunu ve 2018 yılında bu seyahatlerden birinde "Anadolu’nun Şifacı Kadınları"nın gönlüne düştüğünü dile getiren Didem Mollaoğlu, "Yüzyıllardır süregelen sözlü aktarımla nesillerden nesle el verme usulüyle aktarılan şifa geleneğinin ve bu şifa geleneğini uygulayan şifacı kadınların peşine düştüm" dedi.
160 ŞİFACI KADININ SESİ OLDU
"2020 yılında pandemiyle beraber mecburen evlerimize kapandık. Ben de bunu bir podcast olarak yapmaya karar verdim. 4 yılı aşkın süredir yaptığım bu programa 160'ın üzerinde kadın konuk oldu ve hikayelerini paylaştı" diyen Didem Mollaoğlu sözlerini şöyle noktaladı:
"Cesurlar en çok korkanlardır, ancak korkularına rağmen adım atanlardır diye çok sevdiğim bir söz var. Tüm bu yolculuk süresince beni en çok şaşırtan ve bir o kadar da ilham olan şey erkeklerden çok yalnız seyahat eden kadınların olmasıydı. O yüzden kadınlar sanılanın aksine çok daha cesur ve güçlü. Bizi korkutan, baskı altına almaya çalışan bu düzene, dışarıdan gelen seslere kulaklarını kapatsınlar. Biz bu hayata başkalarının doğrularını yaşamak için gelmedik ve yaşam bize öğretilenin aksine sonsuz olasılıklarla ve güzelliklerle dolu. Sadece kalplerini dinlesinler ve dünyayı yerinden oynatacak, hayallerini gerçekleştirebilecek güce sahip olduklarını yeniden hatırlasınlar."