Kudüs’te, 5 İslami dönem yaşandı: 1. Sahabe ve Emeviler Dönemi 2. Abbasi ve Fatimiler Dönemi 3. Eyyubi Dönemi 4. Memlûk Dönemi ve son olarak 5. Osmanlı Dönemi. Bugün tarihi yapıların çoğu Osmanlı izleri taşıyor.
Eyyubilerin Kudüs’ü Haçlılardan almalarının ardından sonra kısa bir süre Selçuklular, sonrasında Memlûk Devleti Kudüs’e hâkim oldu. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi ile Kudüs 1518’de Osmanlı hâkimiyetine girdi. 1518-1918 Osmanlı dönemi ve 20.yy’da Kudüs’e devam edelim. Kudüs’te, 5 İslami dönem yaşandı: 1. Sahabe ve Emeviler Dönemi 2. Abbasi ve Fatimiler Dönemi 3. Eyyubi Dönemi 4. Memlûk Dönemi ve son olarak 5. Osmanlı Dönemi. Bugün tarihi yapıların çoğu Osmanlı izleri taşıyor.
Osmanlı izleri
Şehrin surlarını tamir ettiren Kanuni Sultan Süleyman Eski Kudüs’ün El Halil Kapısı’nın alınlığına “La ilahe illallah İbrahim Halilullah” yazdırdı. Buradaki naiflik, Ehl-i Kitabın şehre olan aidiyetine hürmet gerçekten fazlasıyla gösterilmiş. Osmanlı bunu yaptığında ne Amerika vardı ne de onu buna zorlayacak başka bir güç. Şehri ziyarete giden Yahudi ve Hristiyanlardan yasadışı vergi alınmamasını bildiren çok sayıda padişah iradesi ile de Yahudi ve Hristiyan tebanın hakları elden geldiğince korundu. Devlet idarecilerince kurulan vakıflarla tüm Kudüs halkına yüz yıllarca hizmetler götürüldü ve şehir şenlendirildi. Ek olarak gayrimüslim vakıflarına da hakları tanınarak faal olmaları sağlandı.
Penceredeki Merdiven
Kudüs’te Hristiyanlar için en kutsal mekânlardan olan Kıyamet Kilisesi Osmanlılar tarafından Hristiyan mezhepleri arasında paylaştırılmıştı. Her mezhep belirlenen alanın bakım ve temizliğinden sorumluydu. Zaman içinde aralarında ayrışmazlık çıktı. İş artık kan dökülme noktasına varıyordu. Durumdan İstanbul haberdar edildi ve Sultan Abdülmecid ‘’Kudüs’e ben geleceğim ve paylaşımı ben yapacağım’’ dedi. Bu olana kadar bir taşın dahi yerinden oynatılması yasaklandı. O sırada bir Ermeni papaz kilisenin ön cephesindeki pencerelerden birini, dayadığı ahşap bir merdivene basarak temizlemekle uğraşıyordu. Papaz fermanla derhal aşağı indirildi ancak merdiveni kaldırmak istediğinde hayır denilerek müdahale edildi. Merdiven öylece yerinde kaldı. İşte kilisenin ikinci katında hala pencereye dayalı duran ve indirilmek için İstanbul’dan ferman bekleyen o merdiven; ‘’Kudüs Kimin?’’ sorumuzun somut gerekçelerinden sadece biri olarak halen yerinde duruyor.
400 Yıllık Hakimiyet
Osmanlıların 400 yıl süren Kudüs hâkimiyeti 09 Aralık 1917’de son buldu. General Edmund Allenby idaresindeki İngiliz ordusu tarafından alınan şehir İngiltere’nin himayesine geçti. İngilizler şehre Yafa Kapısı’ndan giriş yaptılar. Şehirde yapılan ilk işlerden biri Kudüs İbrani Üniversitesi’nin kurulması oldu. 1923’te burada ilk dersi veren isim ise oldukça ilginçti: ‘’Dünya Yahudi Öğrenciler Birliği başkanı Albert Einstein’’ Tabi bunun öncesinde, Osmanlıların son demlerinde, 1898 yılında şehre gelen ve sur duvarlarının dışında Alman Kralı II. Wilhelm ile şehir duvarları dışında buluşan ve siyonizmin, yani modern İsrail’in fikir babası olan Theodor Herzl’i de unutmamak lazım. Filistin ve Kudüs’te durumun vehametini anlayan Araplar 1920’de ayaklanmalar başlattı. 1922’de Hacı Emin el-Hüseyni 1948’e kadar sürecek olan Kudüs Müftülüğü görevine başladı. Muhammed Emin el Hüseyin Kudüs için mücadele etti. Nazi Almanyası ile yakın ilişkiler kurdu. Kasım, 1943’te Alman Nazi yönetimi ile görüşmeler yapmaya gitti. El-Hüseyni Nazi Ordusu’na bağlı Bosnalı Müslüman 13. SS Waffen Dağ Tümeni “Handschar”a bağlı gönüllü birliklerini de ziyaret etti.
King David Oteli Patlaması, İrgun ve Sonrası
1946’da Kudüs büyük bir gürültü ile sarsıldı: Yahudi silahlı terör örgütü Irgun King David Oteli’ni bombaladı ve İngiliz subaylar öldü. Aynı örgüt 1948’de Deir Yasin Köyü’ne saldırarak 107 masum sivil Filistinli Müslümanı şehit etti. Irgun’un politikası, Ze’ev Jabotinsky tarafından kurulan Revizyonist Siyonizm’e dayanıyordu: ‘’Her Yahudi, Filistin’e girme hakkına sahipti ve sadece aktif misilleme Arapları caydırabilirdi; Ancak Yahudi silahlı kuvvetleri, Yahudi devletini garanti altına alabilirdi.’’ 1948 - 1949’da ilk Arap - İsrail Savaşı yaşandı. Bu savaşı kazanan İsrail mevcut topraklarını 4 katına çıkardı. İsrail Batı Kudüs’ü ilhak etti ve 1949’da Kudüs’ü ebedi başkenti ilan ederek meclisleri olan Knesset’i Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdı. ABD büyükelçiliği bugün Kudüs’te. 5-11 1967’de meşhur ‘’6 Gün Savaşı’’ yaşandı. Mısır, Suriye ve Ürdün S.Arabistan, Tunus, Cezayir ve Fas’ın askeri - mali desteğinde İsrail’e kuzey, güney ve doğudan, yani üç cepheden birden saldırdı. İsrail Kudüs’ün tamamını işgal etti. Ek olarak Ürdün’den Batı Şeria’yı, Suriye’den Golan Tepeleri’ni, Mısır’dan da Sina Yarımadası’nı aldı. Zafer İsrail’in oldu. Araplar büyük şok içindeydi. Mısır daha sonra aniden yaptığı Yom Kippur saldırısı ile Sina’yı geri almayı başardı. 6 Gün Savaşı’ndan sonra Araplar bir daha toparlanamadı. Kendi iç çekişmeleri Kudüs meselesini çoğu zaman gölgede bıraktı. 2000 yılına geldiğimizde ise şehirde büyük bir provokasyon yaşandı: Beyrut Kasabı lakaplı Ariel Şaron Mescid-i Aksa Harem-i Şerif alanına girdi. Şaron ve beraberindeki radikallerin bu tahrik edici girişimi sonucu El-Aksa İntifadası başladı. Şiddet, kan ve ölüm Kudüs’ü sardı. İntifada hafızalarımızda asla çıkmayacak görüntülerle, Yaser Arafat’ın ‘’Benim minik generallarim’’ dediği cesur Filistinli çocukların en ön saflarda olduğu bir mücadeleydi. Adı bile batı merkezli olan ‘’Ortadoğu’’ sorununun en büyük başlığı kuşkusuz Filistin ve Kudüs meselesi bugün de olanca hızı, yıpratıcılığı ve karmaşıklığı ile devam ediyor.
Osmanlı Mescitleri
Kudüs ve civarındaki şehirlerde çok sayıda Osmanlı camii bulunuyor. Sadece Kudüs sur içindeki Osmanlı dönemi mescitlerinden birkaçı:
■ Bilal Bin Rabah Camii ■ Çorbacı Mescidi ■ El Disi Camii ■ Kırmızı Minare Camii ■ Rusasi (Kurşun) Camii
■ Küçük Ömer Mescidi ■ Küçük Pazar Camii ■ Mevlevi Camii ■ Musab Bin Umeyr Camii ■ Osman Bin Affan Camii
■ Şeyh Mekki Camii sayılabilir.