Her zaman ilk dansın nerede ve nasıl şartlar altında yapıldığını hayal etmişimdir. Dans kayıt altına alınması çok güç bir sanat olduğundan, tarihte bu konuya dair pek az veri bulunur. Mağara duvarlarındaki resimlerden, antik kitaplardan ve mitolojik efsanelerden ilk dansın nasıl olduğunu tahmin etmeye çalışırız.
Benim ilk dans tasvirim gece vakti ateşin etrafında toplanmış, ayaklarını yerlere vuran ilkel insanların, çıkardıkları sesler ve attıkları çığlıklar ile gerçekleşmekte. O günün avını gerçekleştirmiş olmak ya da yeni ve korunaklı bir yaşam alanı keşfetmiş olmak neden olmuş olabilir buna.
İlk dansın nedeninin böyle olabileceğini düşünmemin sebebi, dans etmenin her şeyin ötesinde bir kutlama olduğuna inanmam. Hayatta yaşanan küçük mutluluklardan, başarılan büyük başarılara kadar her şeyi kutlamak için dans ederiz. Bir bebeği gözlemlersek, mutlu olduğunda dans etmeye başladığını ve değişik seslerin bu dansına eşlik ettiğini görebiliriz. “Sevinçten havalara uçmak” tabiri de çok mutlu olduğumuz anlarda yaptığımız dansların genel tanımı olarak düşünülebilir.
Peki, neden dans ile kutsarız mutluluklarımızı? Bence ruhumuz o kadar engin ve sınırsız ki, çok coşkulu olduğumuz zamanlarda bedenimizden taşıyor. Bu hareketliliği hisseden hücreler içimizde titreşmeye başlıyor ve biz de bu etkiyle dans ediyoruz. Yani dans eden bedenimiz değil, ruhumuz. Bedenimiz sadece ona eşlik ediyor.
Bu doğrultuda düşününce, nasıl bedenimiz ruhumuza eşlik ediyor ve nasıl mutluyken dans ediyorsak, dans ettiğimizde de mutlu oluyoruz. Tarihin başından beri kutlama yapmak için kullanılan dans, genlerimize bu şekilde işlemiş. Ama bu mutlu olma hali, dışarıya kendini beğendirmek için yapılan dans ile değil, sadece kendimiz için dans ettiğimizde gerçekleşiyor. Bütün kalıplardan ve sınırlardan ötede, sadece kendimiz, keyfimiz ve ruhumuz için dans ettiğimizde, mutluluk tüm hücrelerimizde hissediliyor.
İlk dansı düşündükçe, kendi hayatımı ve dans etmeye nasıl başladığımı da düşünürüm. Dans ile ilk tanıştığımda, dans etmek ruhuma ve bedenime çok iyi gelmişti. Bu yüzden devam ettim dans etmeye. Zamanla, bu alanda profesyonelleşince, bazen iş için, bazen bir karşılaşma için dans etmeye başladım. Gitgide dans etmenin benim için bir tutku olmaktan çıkıp bir iş olmaya başladığını fark ettim. Dans tekniğimi eleştirmeye, kendimi daha iyi bir dansçı yapmaya o kadar odaklanmıştım ki, dans etmenin ruhuma ne kadar iyi geldiğini unutmuştum. Bunun farkına vardığımda yeniden sadece ruhum için dans etmem gerektiğini anladım. Bir iş, havalı görünmek ya da tekniğimi geliştirmek için değil sadece kendim için, sadece keyif aldığım için, sadece mutlu olduğum için dans etmeliydim. Eğer her nefes alışımız bayramsa, her yeni gün kutlanmayı bekleyen bir hediyedir bizlere. Eğer var olmak kırk trilyonda bir olasılıkla oluyorsa ve biz bunu başarmışsak, var olduğumuz her an kutlanmaya değer. Dans etmek bir eylem değil yaşamın her anının çok değerli olduğunu bizlere hatırlatan bir ritüeldir aslında.
Dansla kalın.
R.Hakan Kırkoğlu
Kısmet ve Niyet
23 Kasım 2024
Dt. Pertev Kökdemir
Dubai çikolatasının parlak ambalajının altında saklı tehlike
22 Kasım 2024
Astrolog Aslıhan Doktoroğlu
18 Kasım Haftası haftası burç yorumları - Haftalık burç yorumları
18 Kasım 2024
R.Hakan Kırkoğlu
Boğa’da dolunay gerçekleşiyor
16 Kasım 2024
Astrolog Seçkin İlbuğa
16 Kasım Boğa Dolunayı: Yaşam varmak değil, her adımın farkında olmaktır
15 Kasım 2024