Kendimizi enerjik hissetmediğimiz, yataktan çıkmanın dahi büyük külfet geldiği günler hepimiz için olmuştur. Belki bir önceki günün etkisinin hala üzerimizde olması, yeni günün sorumluluklarının ağırlığı gibi sebepler neden olmuştur buna. Ya da sadece yataktan çıkmak istemiyoruzdur işte o kadar. Eminim herkesin bu tip durumlarda enerjisini yükseltmek için başvurduğu çeşitli yöntemler vardır. Kimisi kendisine okkalı bir kahve demler, kimisi soğuk duşun altına atar kendisini. Kimisi pencereden kafasını çıkartıp derin nefesler alarak yükseltir enerjisini, kimisi dingin bir biçimde sessizliği dinleyerek. Liste böyle uzayıp gider. Hiç kimsenin yöntemine, isteğine çamur atacak değilim elbet. Bedenimiz ve ruhumuzun bizden talep ettiği her ne ise o, doğru olan yöntemdir zaten bizler için şüphesiz. Yeter ki duyalım onları, dinleyelim tüm hücrelerimiz ile…
Ben kendimi enerjik hissetsem de hissetmesem de güne başlamak için müzik dinleyenlerdenim. Ama müziği hareketsizce dinlemek, pek uygun değildir ruhuma. Zaten müzikten yayılan rezonans, bedenim ile temasa geçtikçe, bu titreşime cevap vermek için can atar bedenim. Önce küçük hareketlerle başlar tepkisi, daha sonra coşkulu bir biçimde artmaya başlar. Ta ki kendimi evin içinde oradan buraya zıplamaya başlamış bulana dek.
Bedenim dans etmeye başladığında, düşüncelerimi gözlemlemeye başlarım genelde, hareketten öncesini ve sonrasını düşünürüm. Hareket etmeye başlamadan evvel sadece yatakta biraz daha yatmayı düşünen ben, türlü hayallere dalmaya başlamışımdır. Hareket ettikçe, daha doğrusu kendimi harekete teslim ettikçe tabiri caizse hayata gülen gözlerle bakmaya başlarım. Gözlerimin önüne çizgi filmler gibi rengarenk görüntüler gelmeye başlar genelde. Benliğim, geleceğim, ülkem, Dünya’m ile ilgili olumlu hayaller kurmaya başlarım.
Başka bir yazımda, bir bulut olduğumuzu hayal ederek dans etmekten bahsetmiştim. Nasıl ki bir bulut olduğumuzu hayal ederek dans ettiğimizde bedenimizde bir hafiflik hissiyatı oluyorsa, kendimizi müziğe bırakıp dans etmeye başladığımızda hayal gücümüz çalışmaya başlıyor. Ve bir bulut, nehir, kuş, gezegen ve hayallerimizin erişebileceği nicesi oluyoruz.
Tabi bu kısım en yüzeyde gerçekleşen deneyim. Düşüncelerimizin belirli frekansları ve güçleri olduğuna göre, hayallerimizin de var. Ve bu hayaller zaman içerisinde gerçeğe dönüşmeye başlıyor. Bu doğrultudan bakarsak, şamanların yağmur dansı yaparak nasıl yağmur yağdırdıklarını anlamaya başlıyoruz.
Düzenlediğim atölye çalışmalarında, katılımcılara uygulattığım “hayal gücünü beden ile tetikleme” egzersizlerinde, insanların da buna benzer deneyimler yaşadıklarını gözlemledim. Çalışmanın başlarında egzersizleri yaparken Dünyasal kaygılar ve düşünceler içerisindeyken, hareketler ile bütünleştikçe düşsel yaratımlarının genişlediğini keşfettim.
Bir başka yazımda, sinir sistemimizdeki hafıza kayıtlarını hareket ederek açığa çıkartmaktan bahsetmiştim. Hareketin zihnimiz ile bağlantısı olduğu gibi, hayallerimiz, düşüncelerimiz ve ruhumuz ile de bağlantısı var. Bu bağlantıların nasıl işlediğini anlamak için, basitçe şöyle düşünebiliriz: Bütün gün omuzlarımızı kapatarak yere bakalım, suratımızı asalım ve iç çekelim. Herhangi bir sebebi olmasa bile, sadece hareketlerimiz öyle olduğu için kendimizi üzgün ve sıkkın hissetmeye başlarız. Ya da bunun tam tersi, gökyüzüne bakalım, gülümseyelim ve kahkaha atalım. Bedenimizin davranışlarının bizi etkilediğini ve kendimizi mutlu hissettiğimizi göreceğiz. Ruhumuzun manifestosu bedenimiz olduğuna göre, ruhsal halimiz ile bağlantılı olan bedenimizi kullanarak duygularımızı, düşüncelerimizi ve hayallerimizi de değiştirebiliriz pek ala.
Bedenimizden, ruhumuza uzanan bir ip var. Bu ipe asılı duran duygularımız, düşüncelerimiz, hislerimiz, hayallerimiz var. Ve bizler bu ipin üzerinde dengede durarak yürümeye çalışıyoruz. Bazen dengemiz bozuluyor. Hayallerimize tutunarak kalıyoruz ipin üzerinde. Bazen hislerimize fazla güveniyoruz, bazense düşüncelerimiz ile ilerlemeye çalışıyoruz sadece. Ama kendimize uzaktan bakabilirsek eğer, anlayacağız ki ruh da beden de hayaller de duygular da biziz. Bin ben var Benden içeri, hepsi de benim. O yüzden sahiplenmeliyim hepsini, kendim gibi.
Kendinizi çok sevin.
Astrolog Seçkin İlbuğa
31 Aralık 2024 Oğlak Burcunda Yeniay: Güçlü başlangıçlar, büyük zaferler zamanı
26 Aralık 2024
Dt. Pertev Kökdemir
Dişlerim neden sarı ve nasıl beyazlar?
25 Aralık 2024
Kişisel Gelişim Dersleri Eğitmeni Sevgi Keleş
Adım adım kontrollü büyümek
25 Aralık 2024
Astrolog Aslıhan Doktoroğlu
23 Aralık Haftası burç yorumları - Haftalık burç yorumları
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
Kış mevsimi haritasına bakış
21 Aralık 2024