AdvertorialTürkiye’nin ve İstanbul’un resmi
Sponsorlu

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

28.11.2023 - 11:58 | Son Güncellenme:

Türkiye İş Bankası, 1940’lardan bu yana biriktirdiği 2 bin 700’ü aşkın eserden oluşan koleksiyonunu, İstiklal Caddesi’nde açtığı Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde sergiliyor. Ücretsiz gezilebilecek müzede ilk olarak “Türk Resmini İzlemek” adlı geniş bir seçki ile “İstanbul’un Resmi”ni yansıtan geçici sergi yer alıyor.

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

Kültür sanat izleyicisi, Türkiye’nin erken dönem, modern ve çağdaş resim heykel hafızasıyla randevulaşmak adına yeni bir müzeye daha kavuştu. Türkiye İş Bankası’nın, İstiklal Caddesi Odakule noktasında kurduğu Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin (RHM) binası, 1900’lerin başında yapılmış. 1950’lerde Sigorta Han tabelasıyla İş Bankası bünyesine alınmış. Bir dönem İş Bankası Kültür Yayınları’nı da ağırlamış bu tarihî apartman ve yeni müze, üç yıl süren fiziksel bir dönüşümün ardından, Cumhuriyet’in 100’üncü yılına bir armağan mahiyetinde, ücretsiz gezilebiliyor. Milliyet Sanat’a kapılarını açan Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin (RHM) keşfi, eski apartmanın beşinci katındaki 501 No’lu odadan başlıyor. Türkiye İş Bankası RHM, Ertuğ Uçar’ın Teğet Mimarlık Ofisi’nin restorasyonuyla eski ve yeninin, ihtiyaç ve sahiplenmeyle kesiştiği bir kavuşma heyecanı yansıtıyor.

Biz de, dört katından sanat taşıran Türkiye İş Bankası RHM’yi “Türk Resmini İzlemek” ile “İstanbul’un Resmi” temalı kalıcı ve süreli müze açılış sergileri üzerinden, İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve Türkiye İş Bankası RHM kurucu küratörü, sanat tarihçisi Prof. Gül İrepoğlu ile geziyoruz. Koleksiyon ve müze, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın, kurumun sanat alanındaki 159’uncu kitabı “Türk Resmini İzlemek” adlı sergi yayınında da işaret ettiği gibi, Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin 1937’de açıldığı Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde, ilk eserlerini 1940 yılı başlarında Hikmet Onat’ın “Ortaköy Manzarası”, Şevket Dağ’ın “Rüstem Paşa Camii İçi” ve Vecih Bereketoğlu’nun “Kayık ve Evler” adlı resimleriyle kazanıyor. Kurum, bu yayına ek olarak müze envanterini de ikinci bir ciltle pek yakında arşivlere kazandıracak olmanın haklı gururunu tadıyor. Müzede bu kapsamda, koleksiyonun ‘bir numarası’ Onat tablosuna da ayrı bir yer ayrılıyor.

Türkiye İş Bankası RHM, beşinci kattan başlatılan iki ayrı sergili, dört katlı keşif dakikalarına İbrahim Çallı ve Feyhaman Duran’ın Atatürk resimleriyle başlıyor. Koleksiyonda, 900’ü aşkın sanatçının 2 bin 500’ü aşkın yapıtı bulunuyor. Üreten ve İrepoğlu’nun heyecanları, kalıcı ve süreli sergilerinde henüz yaklaşık 550’sini keşfedebildiğimiz bu görsel ziynetleri bizimle art arda paylaşma telaşlarından da anlaşılıyor. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed Paşa, Fausto Zonaro, Ali Arif Bey, Halil Paşa, Feyhaman Duran, Şevket Dağ gibi, Prof. İrepoğlu’nun da vurguladığı üzere 'Türk sanat tarihinin ateşleyicileriyle' kıymetlenen bu birikim, Türkiye İş Bankası RHM’deki tematik odalarda misafir ediliyor. Doğrusu, Üsküdarlı Cevat, Diyarbakırlı Tahsin, Hüseyin Zekai Paşa derken bu kadar çok başyapıtla bir anda üst üste yüzleşmek, izleyende tarifsiz bir coşku yaratıyor. İnsanın İstiklal’den geçen herkesi içeri davet edesi geliyor.

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

Türkiye İş Bankası RHM yönetimi, bu heyecanı da öngörmüş olacak; bu çok değerli koleksiyonun selahiyeti ve tatminkâr ziyaret hatırası için her kat başına belli sayıda ziyaretçi ve sergi turu tasarladığını bildiriyor. Buna, pek yakında ‘podcast/sesli rehber’ hizmeti de eklenecek.

“Karpuzlu Natürmort”uyla hayran kaldığımız Süleyman Seyyid Bey’in 1906 tarihli, sepya ile çalışılan “Genç Kız Portresi”ni romantik bir takdirle keşfettiğimiz "Türk Resmini İzlemek" isimli bu Türkiye İş Bankası RHM koleksiyon kalıcı sergisi, İrepoğlu için yüzleştiğimiz tüm bu ustaların Türkiye’ye ‘Yeni Resim’i kazandırmak üzere neler yaptıklarını da özetleyen, kıymetli bir giriş olma niteliğini taşıyor.

Bu bölüm ayrıca, sanat âşığı Şehzade Abdülmecid Efendi’nin, oğlu Ömer Faruk Efendi’yi resmettiği erken 19’uncu YY portresinin yanı sıra 1926 tarihli, harika günbatımı efektine sahip “Göl Peyzajı”nı da içeriyor. Müzenin mütevazı ama aynı zamanda kalıcı logosunu Emrah Yücel’in tasarladığını anımsatan Üreten’in de işaret ettiği gibi, Türkiye İş Bankası RHM’nin beşinci ve dördüncü katları, izleyende 360 derecelik devasa renk ve coşkuda bir sanat tarihi ‘fırıldağı’ esintisi yaratıyor. En önemli odalarına özel isimlerin verildiği müzenin, Osman Hamdi Bey’in yağlı boya çalışması “İftardan Sonra”nın da yer aldığı (beşinci kat) müze odalarının ilki, Gül Hoca tarafından “Başlangıcın Temel Taşları” olarak isimleniyor. Kronolojik olarak ilerlemekle beraber, ‘konsept’lerin de ağırlıkta olduğu müze turumuzda, natürmortlar, deniz coşkusu resimleri, gemi betimlemeleri, kadın fırçalar derken Türkiye’nin ulusal kurtuluş mücadelesi ve Atatürk devrimlerini öven simgesel eserlere de rastlanıyor. Tıpkı, Mehmed Ruhi Arel’in 1931 tarihli “Atatürk Köylülerle” isimli figüratif çalışması gibi.

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

Gül İrepoğlu: “Hepsi çocuğum gibi”

Gül Hoca bizleri, Türkiye İş Bankası RHM’deki serginin kitabını yazarken “Hepsi çocuğum gibi yani,” dediği bu yapıtlar karşısında ağladığını itiraf edecek kadar heyecanla gezdiriyor. Üreten ise ta 2009’da Mimar Sinan GSÜ Sanat Tarihi ile Konservasyon Bölümü Laboratuvarı desteğiyle çalışmalara başladıklarını ve Gül Hoca’nın teşhire uygun hâle getirilmiş 1000’e yakın eser arasından seçim yaptığını hatırlatıyor.

Türkiye İş Bankası RHM’nin “Öncü Kadınlar” birikiminde Belkıs Mustafa, Güzin Duran, Nazlı Ecevit, Fahrelnissa Zeid, Bedia Güleryüz, Maide Arel, Füreya Koral gibi saygın yetenekler tam anlamıyla resmigeçit yapıyor. Üreten, son üç yılı çok yoğun olmak üzere, en az 15 yıllık bir emeğin sonunda açılışın Cumhuriyet’in 100’üncü yılına denk gelmesinin mutluluğunu koridorlarda gezinirken, gizleyemiyor.  

Üreten, Türkiye İş Bankası RHM’nin iki yıllık bu hazırlık sürecinde banka personelinin İrepoğlu ile her randevusuna 'Derslerini deli gibi çalışarak' gittiğini ve kendisinden en azından bir 'Aferin almaya çalıştıklarını' tebessümle iletirken, Gül Hoca bununla beraber İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin de bu bilgileri öğrenmeye inanılmaz hevesli olduğunu, tüm kitaplarını da bu süreçte edindiğini aktarıyor.

Türkiye İş Bankası RHM, “Anadolu Esinlenmeleri” bölümünde, Eren Eyüboğlu, Abidin Dino, Nuri İyem, Sami Yetik, Hasan Vecih Bereketoğlu, İbrahim Çallı, Malik Aksel, Turgut Zaim gibi nice değerle izleyiciyi buluştururken bunlar arasında Eren Hanım’ın “Cevat Şakir”i, Dino’nun “Köylü Portresi” ve koleksiyoner Mustafa Taviloğlu’nun, müzeye 100’üncü yıl armağanı olarak sunduğu Fahrelnissa Zeid imzalı “Mevleviler” isimli eserini özellikle vurgulamak gerekiyor. 1914 Kuşağı’nı ziyaretçilerine “Gelenek Yerleştirenler” olarak sunan müze, envanterinden bilindiği kadarıyla sayıca en çok Hasan Vecihi Bereketoğlu, Eşref Üren ve Sami Yetik tablolarıyla karşımıza çıkıyor.

Müzenin en yeni alınan eseri ise Prof. Rahmi Aksungur’un “Özlem” isimli devasa, metalik kılıçbalığı heykeli. Aksungur, yapıtıyla bir zamanlar İstanbul açıklarında sıkça rastlanan bu canlıya selam duruyor.

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

Edip Hakkı’dan “Kumbaralı Çocuk” hatırası

Türkiye İş Bankası RHM koleksiyonu, pazara çıkıp da cebinize attığınız bir avuç paraya karşılık tüm tezgâhlarda gözünüzün kalmasına benzer bir coşku vadediyor. Para demişken müzedeki simgesel çalışmalardan birinde ise Edip Hakkı Köseoğlu, 1957 tarihli “Kumbaralı Çocuk” görülüyor. Eser, masum yüzüyle kız çocuğunun elindeki klasik İş Bankası kumbarası sebebiyle müzenin sembolü olmaya şimdiden aday görünüyor. Gül Hoca yine kumbarayı görüp duygulanarak, “Benim vaktimde, okul birincisine bu kumbaradan hediye edilirdi; benimki kimbilir nerede?” diyerek bakışlarını resme iyice daldırıyor ki Zuhal Hanım onu derhal teskin ediyor: “Yenisini veririz!”

Türkiye İş Bankası RHM yapısının girişinde müze dükkânı ve kafe de unutulmamış. En üst katta ise özel bir restoran düşünülmüş. Turumuzun devamında karşımıza, 1950’li yıllara ait bir apartman dairesinin ambiyansı çıkıveriyor. Üreten ve İrepoğlu, izleyicilerin kendilerini, halısı, eski Grundig pikabı ve mobilyasıyla bu müze-evin bir parçası gibi hissetmelerini arzu ettiklerini vurguluyor. Nitekim ilgili yerleşik mobilyalar, dönemi kucaklayan modern Türk sanat başyapıtlarıyla da iyiden iyiye kucaklaşıyor. Bu kapsamda dördüncü kattaki ‘D Grubu’ temelli tematik galeride, Füreya Koral’ın yeğeni Sara Aykar’ın yine Türkiye İş Bankası RHM’ye bağışladığı bir seramik çanak da görülebiliyor. İlgili bölümde ayrıca Mahmut Cûda, Cevat Dereli gibi ustalar karşımıza çıkarken bunu Eyüboğlu ailesine adanan bir diğer özel bölüm izliyor. Müzenin ilgili bölümünde bir sonraki koridora “Yaşantının Getirdikleri” adını veren İrepoğlu, izleyicileri yağmurdan balıkçıya, ibadethaneden Moda’da plajlara hayatın farklı yüzlerine bakan üstatlarla baş başa bıraktıklarını aktarıyor. Müzenin “Eski Bahçelerde” bölümü modern Türk sanatçılarının hayvanlar âlemi kompozisyonlarına adanmış. Kargalar (Ömer Uluç), keçiler (Cemal Tollu), kediler (Orhan Peker), eşekler (Fikret Otyam) ve Ferruh Başağa’nın geometrik dokulu lirik güvercinleri, kurumun bu tür üretime de ne kadar duyarlı, meraklı olduklarını ispat ediyor.

Üreten ayrıca Türkiye İş Bankası RHM’nin yeni yüzüne kavuşturulduğu esnada keşfettikleri eski apartman kapılarını da geri dönüştürmeye başladıklarını müjdeliyor. Müzede, Üreten’in fikriyle gelişen ve 80 kapıya ulaşan bu dönüşümün ilk hediyelerini, soyut fırça Fevzi Karakoç veriyor.  

Bu arada Türkiye İş Bankası RHM koleksiyonunda heykel de alanın öncülerinden Meriç Hızal, Mehmet Aksoy, Tankut Öktem, Mehmet Şadi Çalık, Ali Teoman Germaner, Koray Ariş, Saim Bugay, Müfide Çalık, Ender Güzey gibi pek çok sanatçıyla var ediliyor. Kurumun ayrıca seramik alanında da Sadi Diren, Beril Anılanmert, Ayfer Karamani, Ali İsmail Türemen ve Hasan Şahbaz gibi imzalarıyla geleceği şekillendirdiğini söylemek, yine yanlış gelmiyor.

Bu yönüyle müzenin “Bireyselliğin Yansımaları”na işaret eden diğer kesiminde ise isminden anlaşılacağı üzere bu biricik çalışmalar art arda izleniyor. Erol Akyavaş, Sabri Berkel, Adnan Turani, Turan Erol, Nur Koçak, Bedri Baykam, Mehmet Gün, Nuri İyem, Selim Turan, Nevhiz, Neş’e Erdok ve Cihat Burak gibi önemli ustalar, dört katlı müzede, hep bu koridorlarda, görülmemiş çalışmaları ile izlenmeyi bekliyor. Üreten, bu noktada özellikle İş Kuleleri’ndeki Kibele Galerisi’ni anarak 23 yıllık süreçte burada sergi açmış imzalar üzerinden de Türkiye İş Bankası RHM koleksiyonlarına katkıda bulunduklarını iftiharla söylüyor.

Türkiye İş Bankası RHM’de açılan “İstanbul’un Resmi” temalı süreli sergi ise, koleksiyondan yapılan seçki eşliğinde benzersiz anlar vadediyor. Türkiye İş Bankası RHM, Asya ve Avrupa manzaralı “İstanbul” sergisinin kitabını da okurlarla haritalar, şiirler ve semt bilgileri refakatiyle buluşturmayı hedefliyor. 

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

“Türkiye İş Bankası’nın kültüre katkısının temelleri Atatürk’ün vizyonunda”

İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve Türkiye İş Bankası RHM Kurucu Küratörü Gül İrepoğlu, Atatürk’ün vizyonu ile bankanın zihniyetinin buluştuğunu vurguluyorlar.

Türkiye İş Bankası’nın sanata duyduğu ilginin temeli nereden geliyor?

Zuhal Üreten: İş Bankası’nın kültüre yaptığı katkının temellerini aslında Atatürk’ün vizyonunda aramak gerekiyor. Cumhuriyetimizin kurucusu, aynı zamanda Türkiye İş Bankası’nın da kurucusu. Bizim diğer iki müzemize ışık tutan bu vizyon diyor ki, “Askeri zaferler iktisadi başarılarla güçlendirilmediği sürece başarılı olamazlar." Bunun ardından da hemen, kültürel ve sosyal yatırımlar başlıyor. Ve daha İş Bankası’nın kuruluş günlerinden başlayarak Cumhuriyet'in bu adımlarını bankanın nasıl desteklediğini görüyorsunuz.

İş Bankası, Devlet Radyoları’ndan önce radyo işine giriyor; sinemacılığa, yayıncılığa destek veriyor. Bankaya baktığınızda, Milliyet Gazetesi’nin o dönemki ortaklarından biri. Yine bir mizah yayını olan Karagöz Gazetesi ilk iştiraki. Böyle bakıldığında, kültürel yatırımlara dönük yaklaşımı daha kuruluş günlerinden başlamış. Plastik sanatlar için, maddi manevi destekle yürüyen süreçte, 1930’lu yıllardan itibaren bu katkı görülüyor. Bundan da önce, binaların güzelleştirilmesi adına resimler, vitraylar süslemeler, kurucunun heykelleri gibi unsurları görmek, mümkün. Ama bunları bir koleksiyonculuk maksadıyla almamış. 1940’lardan itibaren banka sanatçıyı desteklemek adına eser satın almaya başlıyor. Bunları önce şubelerinde sergiliyor. Çünkü sanata bakmayı ancak bakarak öğrenebiliyorsunuz. Banka bunu o dönemde benimsemiş ve ardından da parça parça Anadolu sergileri gelmiş. Bankanın İzmir, Adana, Ankara ve Trabzon’da galeriler açtığını görüyoruz. Bunların kimi zaman içinde fonksiyonunu yitirip, dönüşmüş. İşte bugün koleksiyonumuz, 950’den fazla sanatçısı, 2 bin 700’den fazla eseriyle bir çatıya kavuşmuş oldu. Bir Beyoğlu apartmanında; ki bu apartman da bankaya 1950’lerde şube olarak katılmış. Bugün artık, burası koleksiyonumuzun evi ve kültür sanat rotamızın önemli duraklarından biri.

Biz, 2008-2009’dan itibaren çalışmalara başladık. Bir tarafta, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile koleksiyonumuzun da bakım ve onarımını akademik koşullarda yapacak bir laboratuvar ve oraya eleman yetiştirecek lisans bölümü kurulmasına katkı sağladık. Bu da bizim çok gurur duyduğumuz bir projedir.

Türkiye’nin ve İstanbul’un resmi

Gül İrepoğlu: İş Bankası, 1930’ların sonlarından itibaren büyük bir bilinçle bu koleksiyonu oluşturmuş. Bankanın bu eserleri satın almasında dönemin ruhu ve sanatın, sanatçının desteklenmesi arzusu eğilimi muhakkak ki var. İş Bankası bu yönüyle toplumu eğitme görevini kendi kendine üstlenmiş. Bu müze, herkese açık olarak, kolay ulaşılabilir bir noktada olması itibariyla toplum eğitiminde önemli bir adım diye düşünüyoruz.

Ben, naçizane bu müzenin tüm sergileme kurgularını hazırlarken bir üstten bakış yerine herkesin kolayca anlayabileceği bir kavram geliştirmeye gayret ettim. Zaten İş Sanat ve Zuhal Hanım’ın da isteği buydu: Halkla paylaşmak.

Buraya bir kronoloji koyduk ama o kronolojinin içinde sanat dünyasından olmayan insanların da kolay algılayacağı, kendinden bir şeyler koyabileceği bir şeyler olsun istedik. Bütün bunları, koleksiyonun zenginliği ve geniş kapsamlı oluşu sayesinde yapabildik. İki kata da her müzede olduğu gibi bir geçici sergi yerleştirdik. İstanbul’u koleksiyondaki tablolarla adım adım, semt semt gezen bir sanat yolculuğu bu. Bu da beni çok heyecanlandırıyor.

Müzede en ‘olmazsa olmaz’ eseriniz ?

Zuhal Üreten: Benim favorim ilk günden itibaren hep İbrahim Çallı’nın “Gül Koklayan Kadın”ıdır.

Gül İrepoğlu: Ben de Feyhaman Duran’ın “Mavi Şalvarlı Kız”ı diyeceğim.

İlandır