MerkezTüketici uyuşmazlıklarında arabulucu ücreti alınmayacak

Tüketici uyuşmazlıklarında arabulucu ücreti alınmayacak

28.07.2020 - 17:02 | Son Güncellenme:

Tüketici uyuşmazlıklarında arabulucu ücreti alınmayacak

Tüketici uyuşmazlıklarında arabulucu ücreti alınmayacak

İSTANBUL, (DHA) – Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda artık, dava açmadan önce arabulucuya başvurmuş olmak zorunlu hale geldi. Konuyu değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Ender Demir, kararı yerinde ve olumlu bulduğunu söyleyerek, “Arabulucunun en temel amacı tarafların barışçıl yollarla anlaşmalarını sağlamaktır. Arabulucunun var olması gereken durumlarda ise tüketici hiçbir şekilde arabulucu ücretinden sorumlu değildir. Taraflar arasında anlaşma sağlansa da sağlanmasa da tüketici, artık herhangi bir ücret ödemeyecek.” dedi. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında konuşan Doç. Dr. Hülya Taş Korkmaz ise yapılan değişikliklerin isabetli olduğunu söyleyerek, “7251 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile bilirkişi raporuna karşı itiraz süresinin bazı şartlarla iki haftayı geçmeyecek şekilde uzatılabilmesi olanağı da düzenlendi” diye konuştu.

Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında hazırlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, geçtiğimiz günlerde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaşmıştı. Yasa, bugün ise Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

“ARABULUCUYA GİDİLMESİ ZORUNLUDUR”

Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda artık dava açmadan önce arabulucuya başvurmuş olmanın, zorunlu hale gelmesini değerlendiren İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Ender Demir, “Tüketici uyuşmazlıklarında da zorunlu arabuluculuk getirildi. 2012 yılında getirilen arabuluculuk isteğe bağlıydı. Taraflar arzu ederse arabulucuya gidip, sorunu orada çözebiliyordu. Yeni yapılan düzenleme ile ise arabulucuya gidilmesi zorunlu hale getirildi. Taraflar arabulucuda anlaşmak zorunda olmasa da arabulucuya gitmeden dava açarlarsa, dava usulden reddedilir. Bu hem zamandan hem de ekonomiden kayıptır” diye konuştu.

ARABULUCUYA GİTMEDE 10 BİN 390 LİRA SINIRI GETİRİLDİ

Dr. Demir, “Bütün tüketici uyuşmazlıkları için arabulucuya gidilmesi öngörülmedi, istisnalar var. Tüketici Hakem Heyetleri bu istisnalardandır. Uyuşmazlık konusu biraz düşükse yani 10 bin 390 liranın altında bir uyuşmazlık varsa tüketici, Tüketici Hakem Heyeti'ne gidiyordu. Yeni düzenlemeyle bu rakamı aşan uyuşmazlıklarda dava açmadan önce muhakkak arabulucuya gidilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

UYUŞMAZLIĞIN KONUSU 10 BİN 390 LİRAYI AŞACAK ŞARTI

Düzenleme ile yargı yükünün azaltılmasının amaçlandığını aktaran Dr. Demir, “Uyuşmazlığın konusu 10 bin 390 lirayı aşacak, uyuşmazlık bir taşınmaza ilişkin ve tespit veya tedbir niteliğinde olmayacak. Örneğin, bir mal aldınız değeri 11 bin lira, uyuşmazlığın konusu da 11 bin lira. Böyle bir durumda dava açmadan önce muhakkak arabulucuya gitmemiz gerekiyor. Tüketici Hakem Heyetleri aynı şekilde görevlerine devam edecek. Burada amaç tüketici doğrudan mahkemeye gitmesin önce arabulucuya gitsin. Normalde davalar çok uzun sürüyor, en basit davalar 4-5 yılda bitiyor. Yeni düzenleme ile yargı yükünün azaltılması ve uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesi hedefleniyor” dedi.

“ARABULUCU TARAFLARI ANLAŞMAYA ZORLAYAMAZ”

Düzenlemenin olumlu ve yerinde olduğunu söyleyen Demir, “Arabulucunun en temel amacı, tarafların barışçıl yollarla anlaşmalarını sağlamaktır. Çünkü taraflar anlaşabilirse ileride yine iş birliği yapabilirler. İşçi, işveren uyuşmazlıklarında yine aynı ortamda bulunabilirler. Ticari ilişkilerini devam ettirebilirler. Ama arabulucu tarafları anlaşmaya zorlayamaz. Tüketici, bazı büyük firmalardan ürün alıp sorun yaşadığı zaman yetkili birimlere, kişilere ulaşması zor oluyordu. Bu düzenlemeyle tüketici, arabulucu sayesinde yetkili kişilerle daha hızlı bir araya gelecek” diye konuştu.

TÜKETİCİ HERHANGİ BİR ÜCRET ÖDEMEYECEK

Arabuluculuk sürecinin bir ay süreceğini belirten Dr. Ender Demir, “Tüketici uyuşmazlıklarında güzel bir istisna uygulandı. Tüketici hiçbir şekilde arabulucu ücretinden sorumlu olmayacak. Taraflar arasında anlaşma sağlansa da sağlanmasa da tüketici herhangi bir ücret ödemeyecek” dedi.

İCRA, İFLAS VE TÜKETİCİNİN KORUNMASINA YÖNELİK DÜZENLEME

Yapılan değişlikler ile yargının daha etkin ve hızlı hale getirileceğinin amaçlandığını söyleyen İKÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülya Taş Korkmaz ise, “7251 sayılı Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile İcra, İflas Kanunu’nda da bazı değişiklikler yapıldı. Söz konusu değişikliklerden birisi; görevsizlik veya yetkisizlik kararından sonra dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine ilişkin iki haftalık sürenin başlangıcının artık kararın tebliği tarihinden itibaren başlayacağına ilişkin değişikliktir. Bu değişiklik, hak arama özgürlüğünün kullanımının kısıtlanmaması bakımından isabetlidir. Zira önceki düzenlemede, görevsizlik veya yetkisizlik kararı ‘verildiği anda kesin ise bu tarihten’ itibaren iki haftalık süre başladığından, bu düzenleme Anayasa Mahkemesince hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale kabul edilerek iptal edilmişti” dedi.

İHTİYATİ TEDBİR KARARINA İLİŞKİN DÜZENLEME

7251 sayılı Kanun ile HMK’nın (Hukuk Muhakemekmeleri Kanunu) ihtiyati tedbir kararına ilişkin 398’inci maddede de değişiklik yapıldığını aktaran Doç. Dr. Korkmaz, “Bu değişiklikle iptal kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda, ihtiyati tedbire muhalefet teşkil eden eylemlere ilişkin yargılama usulü, şikâyet olunanın hakları, yargılama sonucunda verilecek karar türleri, karara karşı itiraz süresi ve itiraz merci, kararın kesinleşmesi durumunda infazı yerine getirecek makam ve cezanın düşeceği hallere ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir” diye konuştu.

“TAHKİKAT SONA ERİNCEYE KADAR DA ISLAH YAPILABİLİR”

Doç. Dr. Korkmaz, “7251 sayılı kanunla HMK’nın ıslahla ilgili hükümlerinde değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğe göre, Yargıtay’ın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya, ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” ifadelerini kullandı.

BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ SÜRESİ 2 HAFTAYA KADAR UZATILABİLECEK

7251 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile bilirkişi raporuna karşı itiraz süresinin bazı şartlarla iki haftayı geçmeyecek şekilde uzatılabilmesi olanağının da düzenlendiğini belirten Doç. Dr. Korkmaz, “7251 sayılı Kanun ile yapılan önemli bir değişiklik de nihai kararın verilmesinden sonra ek karar verilebilmesi olanağının düzenlenmiş olmasıdır. Örneğin, nihai kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda taraflar ek karar verilmesini isteyebilirler. Bu düzenleme sayesinde, hâkimin unuttuğu bir talep hakkında karar vermesi mümkün olacak; bunun için kanun yoluna başvurmaya, hatta bazen yeni bir dava açılmasına gerek kalmayacaktır” dedi.