28.02.2016 - 12:51 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin, gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için verdiği kararı değerlendirerek, “Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım ama onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 günlük Batı Afrika turu öncesinde Atatürk Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Anayasa Mahkemesi’nin, gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki tahliye kararını değerlendiren Erdoğan, “Bu olayın ifade özgürlüğü ile yakından uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Ve Cumhurbaşkanlığı sözcümüz bununla ilgili bazı açıklamaları yapmıştı. Biz defa biz şöyle bakar kör olmak durumunda değiliz. Bazı gerçekleri görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanı’na bugünkü göreviyle her türlü saldırı vardır. Basın mensubu kalkacak Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a istediği gibi saldıracak, biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Anayasa mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. Ortada bir gerçek var. Bu bir beraat kararı değildir, bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı Anayasa Mahkemesi’nin kararı boşa çıkacak, veyahut tahliye edilmiş bu kişiler AİHM’e gideceklerdi. AİHM’e gittiklerinde oradan alacakları netice bellidir. Bu süreç bu şekilde atılan adımlar bana göre doğru adımlar değil” ifadelerini kullandı.
13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştığını vurgulayan Erdoğan, “Bizim dönemlerimiz basın mensuplarının sürekli cezaevine doldurulduğu dönem değildir. Eğer samimilerse açsınlar o künyeleri baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevine tıkıldığı dönem bizden önceki dönemlerdir. Bizden önceki o insanlar hangi suçlardan dolayı oralarda yatıyorlardı. Biz önlerini açtık yasal düzenlemeler yaptık. Biz bu yaptıklarımızda demek ki yanlış yaptık herhalde. Hala bize saldıranlar bunları görmezden geliyor. Tayip Erdoğan olarak ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım. Ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında bu ülkeye saldırı hakkını kimseye tanınmasına taraftar değilim, çünkü bu bir casusluk. Hangi ülke olursa olsun istihbarat örgütleri herhangi bir savcının rahatlıkla müdahale edebileceği bir örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin adeta sınırsız yetkileri vardır. Zaten bu yetkiler olmazsa o devlet güçlü olamaz. Bayırbucak Türkmenlerine MİT yardım götürüyor. Bu yardım sebebiyle sen müdahale edeceksin. Oradaki şoförünü subayını hepsini yere yatıracaksın, onları adeta bir düşman ordusunun mensuplarını yakalamış, teröristleri yakalamış gibi yere yatıracaksın, silahları doğrultacaksın, bu ülkede yargı makamında olanlar o sürece yardım yataklık edenleri tahliye edecek. Kusura bakmayın. Ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum. Bu konuda inandığım doğrular neyse, sonuna kadar arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum” diye konuştu.