20 yaş altı gençlere uygu-lanan sokağa çıkma yasağı, ergen çocukları olan aileler için de oldukça zorlayıcı. Normal şartlarda, aile ile çatışmaların olabildiği, sosyalleşmesinin ve arkadaş ilişkilerinin önem kazandığı bu dönemi, salgın ve yasaklarla birlikte evde geçirmek gerilimi artırıyor. Çocuğun mizacı ve ailenin tutumu ile doğru orantılı, bu süreç her evde farklı yaşanıyor. Bazı evlerde çatışmalar şiddetlendi, bazılarında ise çocuklar içe kapandı, tüm gün odalarından çıkmıyor.
Öncelikle çatışmaların, düzen değişikliklerinin, duygu dalgalanmalarının normal olduğunu akıldan çıkarmamak gerekli. Genel olarak bu dönemi daha yumuşak bir geçişle atlatmak için, ergen çocuklarımızı daha çok dinlemeliyiz. Dinlemek, sağlıklı bir iletişimin başlangıcı. Ebeveyn olarak kendi duygularımızın farkında olmak, bunları ergen çocuğumuzla samimiyetle konuşabilmek de kıymetli.
Klinik Psikolog Börte Özdemir’e ergenlerin bu süreci nasıl yaşadığını ve neler yapılabileceğini sordum:
“Ergenler sanılanın aksine aileleriyle iletişim kurmaya ihtiyaç duyarlar. Onları yargısız, eleştirisiz dinlemek, duygularını anlamak ve onlara güvendiğinizi hissettirmek gerekir. Buradaki hata ebeveynlerin sadece merak ettiklerini öğrenmeye çalışması ve ergenin kendi anlattıklarını es geçmesidir. Haftalardır evde kalan ergenlerle hayatlarındaki değişikliği, bunu nasıl yaşadıklarını, durum ile ilgili bilgilerini, fikirlerini konuşmak, güncel ilgilerini dinlemeyi denemek, bu dönemin getirileri ya da götürülerinin neler olduğunu sormak iletişim için bir başlangıç olabilir.
Ergenlik döneminin en önemli değişikliği, arkadaşlık ilişkilerinin ön plana geçmiş olmasıdır. Salgın dönemi, arkadaş ilişkisine ihtiyaç duyan ergenleri büyük bir kısıtlama altına sokuyor. Çevrimiçi görüşmeler bazı ergenlerin rahat etmesine sebep olurken, bazı ergenler açısından evlerini açmak istememeleri, grup aidiyet hislerinin önemli olduğu dönemde zorlayıcı olabiliyor. Özgürce hareket edemeyen ergenler, ilişkilerinde daha öfkeli olabiliyor. Yine de her ergen dönemi bu şekilde yaşamayabilir.
Ergenler ile salgın döneminden önce beraber vakit geçirmek konusunda iyi olan aileler bu dönemde avantajlı konumdalar. Daha önceki sıcak iletişimi devam ettirebilirler. Evin içinde ilişkiyi devam ettirmek, birlikte ortak etkinlikler yapmak, film izlemek, öğünlere beraber karar verip yemek yapmak iyi gelebilir. Ancak bir zorluk yaşandığında, ebeveynin kendi duyguları üzerindeki farkındalığına ve duygularını kontrol etmesine de ihtiyaç var.
Bu dönem ekran kullanımlarında artış olması normal. Kendilerini var edebilecekleri tek alan çevrimiçi alanlar olarak kısıtlandı. Evdeki aile içi iletişimin sıkı tutulması ergenin aile ilişkilerine yakınlığını sağlayabilir. Ancak çatışmalı ilişkiler onları daha fazla ekrana bağlayacaktır. Yine de erkan ile ilgili sürelerde artışın fazla olması ve ergenin işlevselliğini bozması durumlarında yardım alınmasında fayda var.”
Ebeveyn kaygıları her kültürde aynı
İstanbul Kültür Üniversitesi, Türk ve Çinli ebeveynlerin, Korona virüs sürecinde çocuklarıyla yaşadıkları deneyimlere ilişkin bir araştırma yapmış. Araştırma sonuçlarında dikkatimi çeken iki şey:
Bambaşka kültürlerde de olsalar, ebeveynlerin ortak derdi; kendilerini yetersiz hissetmeleri.
Bir diğer benzerlik ise; bu dönem çocukların davranışlarının değiştiği, daha hırçın ve ebeveyne bağımlı oldukları konusu.
Bunu neden yazıyorum? Çünkü hiçbirimiz yalnız değiliz. Ebeveynlik ortak kaygılarda buluşmaktır. Hele ki böylesi bir süreçte, kendimize haksızlık etmeyelim, elimizden gelenin en iyisini yapmaya odaklanalım. Çocuklar yeniden bize yapıştı diye korkmayalım, onlara bol bol sarılalım. Çünkü geçecek!
Ne yapsak?
Tek mi çift mi?
Çocuğunuzla karşı karşıya geçin ve yumruklarınızı uzatın. Tek veya çift diye tahminde bulunun. Sonra da aynı anda bir elin parmaklarıyla 0 ile 5 arasında bir sayı gösterin. El tamamen açılırsa 5, yumruk şeklinde yapılırsa 0 anlamına gelir.