Günümüz dünyasında İngilizce bilmek olmazsa olmazlardan ancak yabancı dil öğrenimi, eğitim sistemimizin kanayan yarası. Prof. Dr. Cem Balçıkanlı ve Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen ile yabancı dil eğitiminde yapılması gerekenleri konuştuk
Hepimiz çocuklarımızın geleceğin zorlu dünyasına en donanımlı şekilde hazırlanmalarını istiyoruz. Yabancı dil öğrenimi de bunların başında geliyor. Pek çok aile tüm imkânını zorlayarak, İngilizce eğitimi aldırmaya çalışıyor. Ancak sonuçlar ortada. Küresel İngilizce Yeterlik Endeksi’ne göre, Türkiye bu yıl 69’uncu sırada. Nerede hata yapıyoruz? Kanayan yaramız yabancı dil eğitimini ve yapılması gerekenleri, “Çocuğum İngilizce Öğreniyor” kitabının yazarları, Gazi Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Cem Balçıkanlı ve Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen ile konuştuk.
Prof. Dr. Cem Balçıkanlı: “Ne kadar erken o kadar iyi”
Tüm dünya İngilizce konuşuyor, biz hâlâ neden yabancı dil konusunda zorlanıyoruz? Sorun nerede?
Buna neden olarak ders saatlerinin azlığı, öğretim yöntemlerindeki yetersizlik, ölçme ve değerlendirmedeki tutarsızlık, öğretmen niteliklerindeki eksiklikler ve öğretim materyallerindeki zayıflık gibi etkenleri sayabiliriz. Belki de en önemlisi eğitim sisteminin İngilizceyi diğer alanlar gibi sadece bir ders olarak görmesidir. İngilizce öğretilecek bir ders değildir.
Yabancı dil öğrenmek için illa yurt dışında mı okumak gerekiyor?
Bu bir şehir efsanesi! Bugün teknolojik araçlar sayesinde yurt dışına çıkmaya gerek kalmadan sanal dünyalarda sohbet edebilir, sevdiğiniz caddelerde sokaklarda yürüyebilir ve tanımadığınız insanlarla mektup arkadaşı olup onlarla iletişime geçebilirsiniz. İletişimin esas alındığı yabancı dil eğitim sürecinde teknolojik araçların varlığı eskiden daha da fazla olan yurt dışına gidip yabancı dili orada öğrenme baskısını bir nebze de olsa ortadan kaldırdı.
İngilizce çalışırken çocuğumuza nasıl yardım edebiliriz?
Türkiye’nin dört bir yanından gerçek vakaları toplayıp hem kuramsal bilgi hem de pratik uygulamalar açısından çocuklara nasıl yardımcı olabileceğimizi tartıştığımız kitabımızdaki en temel öneri şu: Onların dil öğrenme sürecinde yanında olarak, gerektiğinde oyun arkadaşı olarak ve en önemlisi eleştirici değil yönlendirici olarak bu sürece katkıda bulunabilirsiniz.
Ebeveynler yabancı dil için, yabancı hocalar, bakıcılar, kurslar derken tonla para harcıyor. Bunun en doğru yolu nedir?
Eğer bakıcının ana dili İngilizce değilse dil gelişimine katkıdan çok zararı dokunabilir. Çocuklar dili yanlışlarıyla öğrenir ve telafisi zorlaşabilir. Çocukların dili doğal ortamında duyacağı çizgi filmler, şarkılar her zaman daha etkilidir. Ama evde ana dili İngilizce olan bir bakıcı varsa bu elbette çok faydalıdır. En doğru yol ise iyi bir okul ve öğretmendir.
İkinci yabancı dil için en doğru zaman nedir?
Bunun en doğru cevabı “Ne kadar erken o kadar iyi”dir. Araştırmalar, bebeklerin anne karnında altı aylıktan itibaren iki farklı dili ayırt edebildiklerini söylüyorken bu süreci mümkün olduğu kadar erken başlatmak gerekir. 2 yaşından itibaren İngilizce şarkılar, İngilizce hikâyeler çocuklara dinletilebilir.
Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen: Şarkılarla, boyamayla etkinlikle desteklemeli
Çocuğumun dile yatkınlığını nasıl anlarım ve destekleyebilirim?
Özellikle okul öncesi dönemden başlayarak çocukların gözlemlenmesi önemli. Evde kendi kendine İngilizce bir şeyler söylemeye çalışıyor mu? Ya da dinlediği İngilizce şarkıları tekrar ediyor mu? Bu dönemdeki en önemli amaç, çocukların dile karşı olumlu duygu geliştirmesidir. Çocukların okul öncesinden başlayarak doğru bir yönlendirilmeyle gerekli miktarda dil girdisi alması desteklenmelidir. Çocukların şarkılarla, oyunlarla, el işi etkinlikleriyle, boyamalarla, drama etkinlikleriyle ve yarışmalarla bol miktarda girdiye maruz kalması altyapının sağlam bir zemine oturmasına yardımcı olur.
Bizde neden “Anlıyorum ama konuşamıyorum” durumu yaygın?
Kendimizi yabancı dilde ifade etmeye çalışırken etrafımızdaki insanların verdikleri olumsuz tepkiler, risk alıp konuşmamıza engel oluyor. Ayrıca dil eğitiminde, okuma ve dinleme becerileri anlama becerileri olduğu için, anlatma becerileri olan konuşma ve yazma becerilerinden yeterlilik düzeyi olarak daha önde ilerler. “Anlıyorum ama konuşamıyorum” diyen kişi karşısındakinin kullandığı kelimelerin yarısından azını anlıyordur. Fakat arada bazı kelimeleri yakaladığı için ne anlatıldığını biraz tahmin ediyordur. Aslında sadece anladığını sanıyordur. Biz buna “Dil Yeterlik Tuzağı” deriz.
Özel okullardan mezun gençler, işe girince neden İngilizceyi kullanamıyor?
Üç tür İngilizce kullanımından bahsediyoruz:
1) Temel iletişimsel beceriler: Günlük hayatta İngilizce,
2) Akademik iletişimsel beceriler: Eğitim hayatında İngilizce,
3) Profesyonel iletişimsel beceriler: İş hayatında İngilizce.
Özel okullar başta olmak üzere yabancı dil eğitimi veren tüm kurumların bu beceri düzeylerini dikkate almaları gerekiyor. Çünkü biz çocuklarımızın sadece günlük hayatta değil aynı zamanda eğitim hayatında ve iş hayatında da İngilizceyi bir tehdit olarak değil bir fırsat olarak görmelerini sağlamayı amaçlıyoruz