“Bebekler nereden geliyor”la başlayıp cinsiyetle ilişkili bedensel farklara uzanan sorular karşısında önemli olan çocuğunuzun küçük yaştan itibaren bu konuyu anne-babası ya da bakım verenleriyle güvenli bir ortamda konuşabileceğini bilmesi
ABD’de 42 eyaletin Meta’nın Instagram uygulamasına gençlerin ruh sağlığı krizine katkıda bulunduğu gerekçesiyle dava açması sosyal medyanın çocuklara uygun olmayan içerikleri hakkında çok şey söylüyor. Aşırı cinselleştirilmiş görüntüler, videolar, çizgi film görünümünde argo kelimelerin ve cinsel içerikli konuşmaların olduğu animasyonlar çocukların kolaylıkla ulaşacakları bir mesafede. Bu durum da çocuklarımızın çok erken yaşlarda cinsel içeriklere maruz kalmasına sebep oluyor. Çocuklarımızla konuşmakta zorlandığımız konulardan biri cinsellik. Uzman Psikolog Bengi Keskin Or’la bu hassas konuda doğru bilgilere sahip olmaları, duygusal ve fiziksel sağlıklarını koruyabilmeleri için çocuklarımızla nasıl iletişim kurmamız gerektiğini konuştuk.
”Bebekler nasıl oluyor, kızların ve erkeklerin vücutları neden farklı?” gibi sorular gelmeye başladığında panik oluyoruz. Bu soruları geçiştirmek yerine nasıl karşılamalıyız?
Genel kanının aksine, cinsellik konusu yalnızca kadın ve erkek bedenine dair bilgiler ile ‘Bebekler nasıl olur, nereden gelir?’ gibi soruların ötesinde, çok daha geniş bir perspektiften ele alınması gereken bir konu. Örneğin, bebeklikten itibaren çocuğumuzu kucağımıza alıp ona sevgi ve şefkat gösterdiğimizde ona duygusal, fiziksel yakınlık ve güvende hissetmekle ilgili pek çok sözsüz mesaj veriyoruz. Aile içinde yakınlığı, sevgiyi güvenli fiziksel temasla deneyimleyen, bedenlerine saygı duyulan çocukların, sınırlarını koruma konusunda farkındalığı daha yüksek oluyor. Çocuğunuz konuşmaya başladıkça, bedeniyle ilgili anne-babanın kullandığı kelimeleri ediniyor. Hem kendi hem de karşı cinsin cinsel organlarının gerçek isimlerini erken dönemden itibaren doğru kullanmalıyız; nasıl elimize, bacağımıza takma isimler koymuyorsak cinsel organlara da koymamak önemli.
Erken çocukluk döneminden itibaren, bedeninin ona özel olduğunu vurgulamak sadece konuştuğumuz değil, günlük hayatta modellediğimiz bir şey olmalı. Örneğin, çocuğumuzu hiç sevmediği bir şekilde gıdıklıyorsak ya da öpüyorsak burada ona sözsüz bir mesaj veriyor ve bedensel duyumsamalarını önemsemiyor ya da sınırlarını ihlal ediyor olabiliriz.
Çocuğun mizacı konuyu konuşma şekli değiştirir mi?
Belirleyici olan, çocuğun gelişimsel düzeyi, mizacı ve sosyal-duygusal ihtiyaçları. Aynı yaştaki çocuklar farklı olgunluk seviyelerinde olabilirler. Çocuğun mizacı da, çocuğu bilgilendirirken göz önünde bulundurulmalı; çok soru soran ve meraklı bir çocuk daha çok bilgi isteyebilir ve çevresini anlamaya çalışırken, resimli kitaplar gibi daha farklı kaynaklara ihtiyaç duyabilir. Ya da dürtüsel eğilimleri olan, yani kendini kontrol etmekte zorlanan bir çocuk ile kişisel sınırlar, bedenimizi korumak ve mahremiyet gibi konuların daha çok vurgulanması gerekebilir. Kaygılı bir çocuğa ihtiyacından fazla bilgi vermek kafa karıştırıcı olabilir ve kaygısının daha fazla artmasına neden olabilir.
Cinsellik eğitimine dair mitler neler?
Cinselliğe dair çocuklara verilecek eğitimin belirli bir zamanı olduğu ve o zamana dek konuşulmaması gerektiği en yaygın olanların başında geliyor. Oysa ki sağlıklı olan, bu iletişimin gündelik yaşamın içinde ihtiyaçlar ortaya çıktıkça ya da konuşma fırsatları bulundukça kurulması.
Bir başka yaygın mit, çocuklarla cinselliğe dair kurulan iletişimin çocukların bu konuda erken uyarılmalarına neden olduğudur. Aksine çocukların güvenli yetişkinlerle erken yaşlardan itibaren kurdukları sağlıklı bir cinsellik iletişimi, ileriki yaşlarda akranlarından ya da teknoloji aracılığıyla yanlış kaynaklardan öğrenecekleri sağlıksız ve yanlış bilgiler karşısında koruyucu bir kalkan görevi görür. Bir diğer mit; kız çocuklara anne ya da kadın bakım verenin, oğlan çocuklarına baba ya da erkek bakım verenin bilgilendirme yapması gerektiğidir. Çocuk bu konuları hangi bakım verenle rahat konuşuyorsa hangi yetişkin çocuğun aniden gelen sorularını ustalıkla yanıtlayabiliyorsa o yapabilir.
Teknolojinin çocukların cinselliği algılayışı ve yaşayışıyla ilgili etkileri neler?
Burası oldukça kontrolsüz ve sınırsız bir alan. Doğru kaynaklardan doğru bilgiler elde edilebileceği gibi çocukların yaşlarına uygun olmayan içeriklere ulaşımı oldukça kolay. Aşırı cinselleştirilmiş görüntüler, videolar, yazılar, cinsiyetçi ifadelerin sıklıkla yer aldığı capsler, çizgi film görünümünde argo kelimelerin ve cinsel içerikli konuşmaların olduğu animasyonlar çocukların kolaylıkla ulaşacakları bir mesafede. Cinselliği bu kaynaklarla bu şekilde öğrenen çocukların cinsellik algıları da gördükleri şekilde oluşuyor ve güvenli yetişkinler tarafından onay, güven, mahremiyet iletişimi, sağlıklı ilişkiler hakkında bilgilendirilmiş çocukların cinsellik algılayışları ile farklı oluyor. Burada hepimizin teknoloji okuryazarlığımızı gözden geçirmemiz ve çocuklara da öğretmemiz gerekiyor.
Hangi yaşlarda, hangi sorular geliyor?
Okul öncesi dönemde daha çok cinsiyet ve cinsiyetle ilişkili bedensel farklar, mahremiyet, bebeklerin nerede oldukları ve nasıl büyüdükleri merak konusuyken; ilkokulda daha çok ‘bebekler nasıl olur’ soruları başlıyor. Bu sorular anne-babaları hazırlıksız yakaladığında, geçiştirmek, stresli cevaplar vermek ya da yanlış yanıtlar vermek yerine çocuğunuza samimi bir açıklamayla ‘Biliyor musun, bunları merak etmen çok güzel, ben de seninle konuşmak isterim, ama bana biraz izin ver sana bu konuları en iyi nasıl anlatabilirim bir düşüneyim’ denebilir. Önemli olan, çocuğunuzun küçük yaştan itibaren bu konuyu anne-babasıyla ya da bakım verenleriyle utanç ya da suçluluk duymadan, güvenli bir ortamda konuşabileceğini bilmesi. Ebeveynlerin geçmiş hikayeleri ve deneyimleri bu konuda kaygı duymalarına neden olabilir, burada da uzman desteği alınabilir.