Bir tarafta ‘Biriciksin, sen özelsin’ dedikçe başkaları için üzülmeyi bırakan empati farkındalığından yoksun çocuklar diğer yandan sosyokültürel, ekonomik nedenlerden dolayı görünmez olan, ihmal edilmiş çocuklar... Sınırlar kalkınca zorbalığa giden yol açılıyor
Önceki gün İstanbul Ümraniye’de 7. sınıf öğrencisi bir kız okul çıkışı etrafını saran bir üst sınıftaki öğrenciler tarafından dövüldü. Neden mi... Şiddete uğrayan öğrenci üzerine yürüyen çocukları müdüre şikayet etmişti. “Tekme tokat döverken kameraya çekti, su hortumuyla dövdü, saçlarından çekip sürükledi” başlıkları son 3 aydaki akran şiddetinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Şiddetin boyutu ölümlü vakalara kadar vardı. Bunlar sadece medyaya yansıyanlar. Şiddete giden yolda taşlar nasıl döşeniyor? Zorbalığın temelleri ne zaman atılıyor? Çocuklar bu şiddet döngüsünün içinden nasıl kurtulacak? Psikolog Cihan Çelik’le en başa döndük akran zorbalığına giden yolun temelini konuştuk.
Zorbalığın işareti çocuk parklarında
Psikolog Cihan Çelik, çocuklar arasındaki zorbalığın en net biçimde parklarda görüldüğüne işaret ediyor: “Çocuk kaydırağın tepesine çıkıyor ve diğer çocuklar arkada bekliyor. Aile müdahale etmek yerine, ‘Şimdi kaymak istemiyor bekleyelim’ diyor. Bu şekilde çocuğa başkasının hakkına saygı duymamayı öğretiyorsun. Ebeveynin rehber olması gerek ama 2 yaşında çocuğa dahi bu sınırı çizemiyoruz. ‘Şimdi kaymalısın ya da istemiyorsan inebilirsin. Arkadaşlarına izin vermelisin’ diyebilmeliyiz.”
“Öğretmenler yorum yapmaktan korkuyor”
Anaokuluna gelindiğinde, ailelerin okul yönetimine çok müdahaleci davrandığını, çocuğu zorbalığa uğrayan velilerin anında okula geldiğini ama çocukları zorbalık edince bunu konuşmaya dahi yanaşmadıklarını söylüyor Çelik: “Çocuğun okulda yüzü çiziliyor, biri birini ısırıyor, itiyor, aile ertesi gün toplantı talep ediyor. Ama aynı aile kendi çocuğu bunu yapınca gelmiyor. Yapması gereken ‘Yarın okula gidip arkadaşından özür diliyoruz. Isırmak asla kabul edeceğimiz bir davranış değil” demek. Hep; hakkını savun, sana biri vurursa sen de vur deniyor, ama başkasının hakkına saygı duyacaksın, yemekte önüne geçmeyeceksin, istemediği bir şeyi ona yapamazsın, diyemiyoruz. Öğretmenler çocuklarla ilgili yorum yapmaktan korkuyor. Anaokulunda çocuk herkese vuruyor, tüm kâğıtları yırtıyor, öğretmen aileyi çağırdığında, ‘Benim çocuğuma nasıl bunu dersiniz, çocuk bu fırlatır’ deyip sorumluluk üstlenmek istemiyor. Bir tarafta çocuğun üstüne titreyen ve sınır koymaktan korkan bir aile profili, bir tarafta da ihmal edilmiş çocuklar var. Orada da sınırlar yok! Çünkü sosyokültürel, ekonomik nedenlerden dolayı aileler çocuklarının farkında bile değil. Acil olarak bir dengeye ihtiyacımız var.”
“Mutlu çocuk yetiştirelim dedikçe çocuklar mutsuz”
Danışan olarak gelen ailelerin bekleme salonuna girdikleri andan itibaren, çocukları ile ilgili ne tarz sorunlar yaşadıklarının anlaşıldığını belirtiyor Cihan Çelik: “Çocuk, bekleme odasında merdivenlere tırmanıyor, pencereyi açıyor ama anne baba elinde telefonuyla ilgileniyor, çocuğuna yapamazsın diyemiyor. Biz müdahale etmek zorunda kalıyoruz. Konforlu yetiştirmenin sonu çok iyiye gitmiyor. 10-15 yıldır modern ebeveynlik ediyoruz, ama sorunlar katlanarak artıyor. Mutlu çocuk yetiştirelim dedikçe çocuklar mutsuz; çünkü bu hedeflenecek bir şey değil!”
“Dijital ortam şiddeti tetikliyor”
8 yaşındaki oğlunun tabletle oynarken neler deneyimlediğini gözlemlediğini ve küçücük çocukların acımadan birbirlerini oyundan attıklarını, küfür ve hakaret ettiklerini anlatan Çelik, dijital ortamın şiddeti tetiklediğinin altını çiziyor: “Ailelerin bunu kontrol etmesi gerekiyor. Bazı çocuklar orada da zorbalığı başlatıyor. ‘O çocuğu almayalım, onu oyundan atalım’ diyor. Ben oğluma net bir şekilde bu tarz diyalogların içinde yer almaması gerektiğini söylüyorum.
Bunun adına ceza, korkutma diyemeyiz. Net sınır çizmekten ödümüz kopuyor. Çocuk ne zaman ki dışlanıyor, aile o zaman devreye giriyor. Hâlbuki o zamana kadar uyanık olmak gerek. Küçük yaşta sosyal medya hesapları açmamalıyız. Girdiği yerleri kontrol etmeliyiz. Bazen de aile ne yaparsa yapsın çocukların bu tarz davranışlarına engel olamaz. Çocuklar da belli bir mizaçla doğar. İnsan davranışı sadece anne baba eğitimi ya da okul ile açıklanamayacak kadar karmaşık. O nedenle sadece aileye yüklenmek de doğru değil. Ama yine de farkında olmalı ve mücadele etmeliyiz.”
“Empati sahibi çocuklar yetiştirmeliyiz”
“Çocuklar empati farkındalığından yoksun, üzülmüyorlar. ‘Biriciksin, sen özelsin’ dedikçe, başkaları için üzülmeyi bıraktılar. Saygı ve vicdan konusunda çok zayıflar. Empatik çocuklar yetiştirmeliyiz. Tamamen duygusal istismara açık çocuklar da yetiştirmek değil bu. Dengeyi kurmalıyız. Hakkını savunmak, kendini ezdirmemek başka bir şey, başkalarına saygılı olmak başka bir şey.”
Aileler ne yapmalı?
“Aileler bu konuda çok net sınırları belirlemeli ve izin vermemeli. Bir erkek çocuk, bir kız çocuğa vurunca, saçını çekince gülüyoruz. Bu bizim ailemizde asla kabul görmez diyebilmeliyiz. Alıp o ortamdan uzaklaştırabilmeliyiz. Bu ceza değil, şiddet değil. Bu çocuklar yarın ergen olacak ve geleceğin zorbaları yetişecek. Sosyal medyada yasak ya da ceza olmaz ama kontrol şart. Nereye giriyor, ne oynuyor, ne yapıyor bilmek şart. Saçma sapan, değersizleştiren videolarla dolu internet. Bunlara ne kadar vakit ayırdığını bilmek zorundayız. Ebeveyn olarak, zorbalığın, kötü davranmanın önüne geçebiliriz. Evin içinde iletişimde olmak çok kıymetli. Saygıyı öğrettiğimizde, toplumda karşısındaki insanı gören, empatik nesiller oluşturabiliriz.”
Okul ne yapmalı?
“Okullar da zorbalık konusunda net tavır takınmalı ve bu konuda ailelerle en baştan konuşmalı. Ne yazık ki 400 çocuğa bir rehber öğretmen düşen okullar var. Bu öğretmenlerin çocuklarla detaylı bir şekilde ilgilenmesi mümkün değil. Bölge bölge, ilçe ilçe detaylı analiz yapılmalı ve buna göre eğitim verilmeli. Hem ailede hem kamuoyunda sağlıklı iletişim kanallarını çoğaltmalıyız.”
Süreç nasıl işliyor?
“Zorbalık eden çocukla ilgili okuldan gelen forma bakıyoruz ve yaş grubuna göre ilgili terapiste yönlendiriyoruz. Çocukla çalışmaya başladığımız an, aileyi de işin içine dâhil ediyoruz. Terapist okulla da sürekli iletişim halinde bulunuyor. Öğretmene sınıf içinde nasıl bir düzenleme yapılacağını anlatıyor. Çocuk, terapist, aile, öğretmen dörtlü bir saç ayağı oluşturuyor. Bu şekilde çalışmaya başladığımız an bazı şeyler değişmeye başlıyor.”
Disiplin suçu sayılıyor
Akran zorbalığıyla mücadele etmek için önemli bir değişiklik yapıldı. Daha önce akran zorbalığı bir disiplin suçu değildi. Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği değiştirilerek ilk kez akran zorbalığını bir disiplin suçu olarak sistemin içine yerleştirilmiş oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’na bu konudaki çalışmaları sorduk: Bakanlığımıza bağlı okul/kurumlarda öğrencilerin gelişim dönemleri dikkate alınarak rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yürütülmektedir. Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde uygulanan akran zorbalığı farkındalık programı ile okulda güvenli iletişim ortamları oluşturmalarına yardımcı olmaya yönelik psikoeğitim programları da bulunmaktadır. 2022-2023 eğitim öğretim yılında 1 milyon 621 bin 865 öğrenci, 25 bin 954 öğretmen ve 115 bin 513 veliye ulaşılmıştır. Ayrıca zorbalık yapan ve mağdur öğrencilerin aileleri ile bireysel görüşmeler yapılmaktadır.