Amerika’da #MomScream etkinliğinde anneler bir araya gelip çığlık atıyor. Pandemi nedeniyle çocuklar ve ev işleriyle aşırı yük ve stres altında bunalan annelerin başlattığı etkinlik, önümüzdeki aylarda da sürecek. Peki, çığlık atmak psikolojik açıdan gerçekten etkili bir yöntem mi?
Sıkıldığınız, öfkelendiğiniz, kendinizi çaresiz hissettiğiniz anlarda avazınız çıktığı kadar bağırdığınızı hayal edin. Bu size nasıl hissettirir? Bağırmanın, öfkelenmenin ayıplandığı bir dönemden geçiyoruz. Hele ki bir ebeveynseniz, öfkenizi kontrol etmek ve bağırmayan ebeveyn olmak zorundasınız! Ancak bu ne kadar gerçekçi ve ne kadar sağlıklı? Duyguları genelde “İyi ve kabul edilen”, “Kötü ve kabul edilmeyen” olarak ikiye ayırıyoruz. Oysaki öfke, kızgınlık, çaresizlik, mutsuzluk gibi istenmeyen duygular da son derece insani ve sağlıklı bir şekilde ifade edilmeleri gerekiyor. Duygularımızı gören, fark eden ve anlayan birileri olduğu zaman iyileşiyoruz. Oysa ifade edilmeyen duygular, bedenden çıkmayan hareket, ağızdan dökülmeyen sözcükler ve çıkarılamayan sesler insanı hasta ediyor. Bugün bunu çok iyi biliyoruz. The Washington Post’tun haberine göre, son iki yıldır pandemi nedeniyle evde kalan, işinden olan, çocuklarıyla ve ev işleriyle 7-24 ilgilenmesi gereken, sağlık sorunları yaşayan ve sosyal destek alamayan anneler, streslerini boşaltabilmek umuduyla bir çığlık atma etkinliğinde bir araya geliyor.
Kırılma noktası
Charlestown’da yaşayan terapist Sarah Harmon, annelerin aşırı yük ve stres yüklendiklerini ve öfkelerini ifade edecek alan bulamadıklarını düşünerek, futbol sahasında topladığı bir grup anneyle MomScream etkinliğini düzenliyor. Harmon, önce kadınların stresi vücutlarında nasıl hissettiklerini sorarak alıştırma yapıp ardından herkesi çığlık atmaya davet ediyor. 20 dakika boyunca durmaksızın çığlık atan kadınlar, kontrolden çıkabilmenin kendilerini iyi hissettirdiğini söylüyor. Terapist Sarah Harmon, 2 yıl boyunca kadınlarla yaptığı görüşmelerde, birçok annenin yeterli desteği alamadığını ve kırılma noktasına ulaştıklarını fark ediyor. Mart 2021’deki ilk çığlık atma etkinliği hızla yayılıyor ve önümüzdeki aylarda Amerika’nın dört bir yanında gerçekleştirilmesi planlanıyor. Hatta terapist Harmon, annelerin kendi çığlık atma etkinliklerini nasıl planlayabileceklerine dair ipuçları içeren bir rehber de yayınlıyor.
Çığlığın terapideki yeri
Duyu bütünleme uzmanı, terapist Umut Aybarç, çığlığın terapideki yerini konuşabilmek için vücudun işleyişini anlamak gerektiğini söylüyor: “Anne karnındaki insanın gelişiminin en erken dönemlerinde hücre farklılaşmaları bizim şu an sahip olduğumuz vücut organ ve parçalarını oluşturur. Ses telleri ve pelvik taban kaslarına yapısal olarak baktığınızda ne kadar benzeştiğini görürsünüz. Gırtlak (larinks) ile kadın iç üreme organı (uterus) arasındaki yapısal benzerlik de dikkat çekicidir. Bu benzerlik embriyolojik olarak aynı hücrelerden köken almalarıyla ilişkilidir. Vücudun en uzun siniri olan vagus siniri de, yine bu iki organın sinirsel kontrolünden sorumludur. Bu nedenle pelvik taban rahatsızlıklarında pelvik tabandaki kanlanma bozulur. Kanlanması bozulmuş pelvik taban, kadınlardaki östrojen salınımını etkiler. Östrojen düşüşü ise serotoninin düşüşünü etkiler. Serotoninin büyük miktarda bağırsaklardan salgılandığını düşünürsek bağırsaktaki kanlanmanın bozulmasıyla serotonin salınımı da bozulur. Serotonin eksikliği, daha mutsuz, yorgun yani depresyona meyilli insan demektir.” Aybarç pandemi bu döngüleri etkilediği için özellikle annelerin birçoğunun yorgun ve mutsuz olduğuna işaret ediyor: ”Çığlık atmak pelvik tabandaki gevşemeyi destekleyip o bölgenin kanlanmasını artırdığı için terapide kullanılan tekniklerdendir. Çığlık atma, şarkı söyleme, ağıt yakma ya da yogadaki ‘Om/Aum’ sesleri de yine birçok alandaki sesin terapide kullanım şekillerine örneklerdir. Ses çıkarmayı vagus sinirini uyarması nedeniyle kullanırız. Bu yolla sinir sisteminin regüle olmasını destekleriz. Aynı zamanda çıkardığımız sesin göğüs kafesindeki rezonansı, yani titreşimi için terapide kullanılması önemlidir. Bu titreşim göğüs kafesinde kalbin hemen ön kısmında bulunan timüs bezinin uyarılmasını sağlar. Yakınlarını kaybeden annelerin göğsüne vurarak ağıt yakmalarını gözünüzde canlandırabilirsiniz. Timus bezinin uyarılması, vücudun üzüntü kaynaklı bağışıklığının düşmesinin önüne geçmeyi sağlar. Bu nedenle çığlık ya da ses çıkarma terapide kullanılan tekniklerdendir.”
Öğrencilerin çığlık ritüelleri
İsveç’in Uppsala kentinde, öğrenci bölgesi olan Flogsta semtinde, 22.00-23.00 saatlerinde, aşırı stresle yüklenen öğrencilerin rahatlamak için gelenekselleştirdiği balkon ve pencerelerden çığlık atma geleneği var. Bu ritüelin çıkış amacı tam olarak bilinmese de Amerika’daki bazı okullarda çok daha uzun yıllardır uygulandığına dair de kayıtlardan söz ediliyor.
Çığlık terapisi nedir?
Psikoterapist Dr. Arthur Janov tarafından kurulan “Çığlık Terapisi” ya da “Primal Terapi”, çığlık atmanın stresi azaltmaya yardımcı olabileceği fikrine dayanıyor. Çığlık terapisinde savunulan temel; öfkemizi anlamak ve bu öfkeyi ifade etmenin sağlıklı yollarını öğrenmek. Uzmanlar, teorik bakımdan çığlık atmanın iyileştirici bir etkisi olabileceğini, ancak tek başına endişe duygusunu azaltmakta işe yaramayacağını, bu nedenle bütüncül bir tedavinin parçası olarak kullanılabileceğini söylüyor.