Elektrik faturasını ödemeyeceğini açıklayarak vatandaşa sivil itaatsizlik çağrısı yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu çıktığı bu yolda asla yalnız değil. Ya da yalnız kalacağını düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.
Tarih: 4 Ocak 2020. HDP’nin o dönemki eş genel başkanı Sezai Temelli partisinin Mardin İl Kongresi’nde konuşuyor: “Elektrik faturalarınızı ödemeyin, ödenen her 100 liranın 50 lirası Türkiye’nin silahına gidiyor!”
Tarih: 6 Şubat 2022. HDP’nin Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz ve Merkezi Örgütlenme Komisyonu Eş Sözcüsü Mahfuz Güleryüz imzasıyla parti örgütlerine yollanan talimat: Bazid’de (Doğubayazıt) halkın elektrik zammına sokağa çıkarak tepkisini kitlesel bir şekilde dile getirmesi, kamuoyunda geniş bir yankı yaratmıştır. Önümüzdeki dönemde sıkça karşılaşacağımız bu halk eylemlerini bulunduğumuz her yerde en güçlü katılımla sahiplenmeliyiz.
Asıl amacı bu muydu? Ya da çalıştığı ajans tarafından yine aldatıldı mı bilinmez. Ama Kemal Bey’in koca CHP’yi HDP ve Sezai Temelli çizgisiyle aynı noktada buluşturması nereden bakarsanız bakın skandaldır.
Kimsenin elektrik zammını savunduğu yok. Ama emin olun, aklı başında hiç kimse de en nihayetinde sokağı karıştırma amaçlı böyle bir çağrıya destek olmaz. HDP üst yönetiminin amacının elektrik zammını protesto olmadığını uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sezai Temelli yeterince açık konuşmuş zaten.
Peki, Kılıçdaroğlu ittifak ortağı İyi Parti’nin destek vermediği, kendi kurmaylarının bile “CHP’nin kurumsal kararı değil, kişisel protestosu” diyerek sahip çıkmadığı bu açıklamayı neden yaptı?
Son derece basit bir cevabı var bu sorunun. Hükümetin elektrik faturalarında vatandaşı rahatlatacak bir adım atmaya hazırlandığını gördüğü için ön alıyor. “Ben söyledim ve yaptırdım” demek için zemin oluşturuyor. Ne kadar tehlikeli bir oyun oynadığının farkında ama umursamıyor.
Keşke bu açıklamayı yapmadan önce belediye başkanlarına bir danışsaydı. Eminim başkanlar kendisine “Efendim, yarın biri de çıkar belediyenin yolladığı su faturaları çok yüksek, ödemiyorum derse ne yaparız? Otobüse, metroya kart basmazlarsa halimiz nice olur? En kötüsü İstanbul’da doğal gaz faturalarımı ödemiyorum kampanyası başlatırlarsa hapı yutarız” derdi.
Çünkü bu işin gideceği yer eninde sonunda orasıdır. Siz siyasi hesaplarla devlet otoritesini ortadan kaldırmaya yeltenirseniz o iş eninde sonunda gelir sizi de vurur.
Bu coğrafyada devlet otoritesinin zarar görmesi telafisi zor sonuçlar doğurur. Protesto da eleştiri de muhalefetin hakkı ve görevidir. Ama sorumlu siyaset yapmak şartıyla...
Başkanlara zor soru
CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanı “Hizmet etmekte zorlanıyoruz. Belediyelerimiz üzerindeki yük taşınabilir olmaktan çıkmıştır” diyerek hükümete “Bizi destekleyin” çağrısında bulundu!
Seçim öncesi “İstanbul, Ankara nimet. Tasarruf yaparak belediyeleri gül gibi idare ederiz” diye attıkları nutukları, verdikleri metro, kreş, altyapı sözlerini falan unutun...
Adamlar 2.5 yılda topu attıklarını gizlemek için “Hizmet üretemiyoruz ama bir sorun niye?” aşamasına gelmişler! Lisanı münasiple onu ilan ediyorlar.
Niyeymiş? Elektrik fiyatları, benzin giderleri artmış. E, siz de İstanbul’da Ankara’da, İzmir’de toplu taşımadan suya kadar her şeye astronomik zamlar yapmadınız mı? İsteseniz yönettiğiniz kentlerde suyun beşte birini vatandaşa bedava verebilirsiniz. Allah’ın suyu bu. Elektrik ve doğal gaz gibi maliyeti bir yılda 4-5 kat artmadı ve yurt dışından ithal edilmiyor üstelik. Ama yapmıyorsunuz. Aldığınız borçlar, sattığınız arsa ve gayrimenkuller de cabası.
İşin garip tarafı, “Battık, bittik” edebiyatı yapan belediyelere hükümetin İller Bankası’ndan aktardığı kaynak miktarı son iki yılda iki katına çıktı. Buna rağmen suçlu yine hükümet! Tabii yersen...
Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Belediyeleri batağa sürükleyen faktörlerin başında yüksek personel giderleri geliyor. Kabul etmiyorlar ama kadroları yandaşlarıyla şişirdiler. Kanuna göre bir belediyenin personel giderleri bütçesinin yüzde 30’unu geçemez. Ama birçok belediyede bu oran yüzde 50’leri zorluyor. Yatırıma, hizmete bu yüzden sıra gelmiyor.
Bu 11 büyükşehir başta olmak üzere tüm belediyelere çağrımdır. Herkes bütçesinden personele ayırdığı payı açıklasın. Bakalım kimler yüzde 30 sınırını aşmış? Kimler hizmet üretmek yerine yandaşını maaşa bağlamış? Hani şeffaf belediyeciliğe geçtik ya... Artık hesap verilebilir bir yönetimle kentler idare ediliyor ya... Vatandaş bilsin neyin, ne olduğunu.