Türkiye’de son bir yılda… Üniversite sınavına saatler kala Katarlı öğrencilerin tıp fakültelerine sınavsız alınacağını iddia ettiler.
İngiltere Savunma Bakanı’nın ağzından Avrupa’daki bütün sığınmacıların Türkiye’de kurulacak kamplarda toplanacağını yazdılar.
İki sene önce İran-Afganistan sınırını geçmeye çalışan Afganların görüntüsünü sanki yeniymiş ve Türkiye’de çekilmiş gibi haberleştirdiler.
Üçü de yalan olan bu haberler yayımlandıktan kısa süre sonra bizzat haberi yazanlar tarafından “Pardon” denilerek geri çekildi! Maksat hâsıl olmuştu çünkü. Yalan haber organize bir şekilde siyaset kurumu tarafından sahiplenilmiş, sosyal medya marifetiyle geniş kesimlere ulaştırılmış ve toplumun sinir uçlarıyla oynanmıştı. Arkadan gelen mahcup pardonların bir önemi yoktu. Nasılsa doğru ayağa kalkana kadar yalan dünyayı dolaşıyordu.
Bu örnekleri niye hatırlattık? Malum, “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kısa bir süre içinde TBMM’ye gelecek ve yasalaşacak. Teklife karşı çıkanlara göre, Türkiye’de ifade özgürlüğü kısıtlanıyor. Yalan haber, tahrif edilmiş bilgi ve dezenformasyon, asılsız bilgi gibi kavramlarla özgür medya susturulmak isteniyor. Çünkü bu kavramların neye göre ve kime göre suç kapsamına alınacağı belli değil. Teklifi hazırlayanlar bu eleştirileri dile getirenlerden ‘samimi’ olanların görüş ve önerilerini dinlemeli. Sansür ya da medyanın baskı altına alınması gibi yorumlanacak düzenlemeler tekliften çıkarılmalı. Buna kimsenin bir itirazı olamaz.
Ancak bizim medyada meselelere sadece kendi mahallesinin penceresinden bakmak gibi ciddi bir sorun var. Getirilen düzenlemeyi basın özgürlüğüne müdahale olarak gösterenlerin köşelerinde, televizyon ekranlarında yukarıdaki yalan haberlerle ilgili en ufak bir eleştiri ya da özeleştiride bulunduklarını gördünüz mü?
Göremezsiniz, çünkü samimi değiller. Çünkü yalan haberden değil, bu haberlerin engellenecek olmasından rahatsızlar. Acı ama gerçek. Bu haberlerin topluma, insanlara, gençlere verdiği zararı umursamıyorlar bile. İktidar bu haberlerle yıpransın, gerisinin bir önemi yok!
40 maddeden oluşan ve 24 ayrı kanunun 63 maddesinde değişiklik getiren teklifin detaylarını AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile konuştum. Teklifin en dikkat çekici kısmı ilk kez çocuklara ilişkin yeni bir düzenleme getirilmesi. Ünal’ın verdiği bilgili göre ağ sağlayıcılarına çocuklara özgü ayrıştırılmış hizmet sunma konusunda gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü getiriliyor. Sosyal ağ sağlayıcılara, çocukların cinsel istismarı, devletin birliğine, ülke bütünlüğüne dönük suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma gibi suçlara ilişkin adli mercilere bilgi vermemesi halinde yüzde 90 bant daraltma yaptırımı getiriliyor. İçeriği kaldırmayan, erişimli engellemeyeni ise reklam yasağı ve bant daraltma yaptırımı bekliyor.
Bu ve benzeri yaptırımlar Avrupa Birliği Dijital Hizmetler Yasası ve dünyadaki benzer örnekler incelenerek teklife konulmuş. Yani bu teklifi eleştirenlerin “Özgür dünya” dedikleri ülkelerde de uygulanan modele benzer bir düzenleme geliyor. Ünal’ın “Dezenformasyonu, kamu barışını tehdit eden suçlar kapsamına aldık” ifadesi önemli. Yalan haber ve dezenformasyon günümüzde toplumsal barışı hedef alan en ciddi riskler olarak öne çıkıyor. Bir devletin buna karşı tedbir alması, vatandaşlarını, gençleri, çocukları korumaya çalışmasına karşı çıkmak niye? Avrupa’nın, ABD’nin yaptığını Türkiye’nin gecikmeli de olsa yapması kimi, niye rahatsız ediyor?
Var mı bu soruların bir cevabı? Bilen varsa yazsın…
Gel bakalım Haluk Hoca!
Muhalefetin artık kabak tadı veren “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” arayışlarında her gün yeni bir isim düşüyor kulislere...
En son bomba Haluk Koç. Kemal Kılıçdaroğlu’nun altılı masayı kendi adaylığına ikna edememesi durumunda Koç’u gündeme getireceği konuşuluyor şu sıralar Ankara’da.
Haluk Koç, bir dönem CHP’de Baykal’a bile rakip olmuştu.
Profesör. Üç dil biliyor. Temsili kabiliyeti ve hitabeti güçlü. İyi Parti ve Saadet’in de itiraz etmeyeceği bir aday olabilir.
Popüler iki belediye başkanının hafta sonunda Van’da lastiği nasıl patlattığını gördük.
Tecrübe, nerede, nasıl konuşacağını bilmek önemli. Hele de siyasette.
O nedenle, bir de bakmışsınız Kılıçdaroğlu “Gel bakalım Haluk Hoca” diye Koç’u kürsüye davet edebilir!
Olmaz demeyin. Burası Ankara. Dengeler bir anda değişiverir.