Birbirlerini hiç sevmeyen, güvenmeyen ve muhtemelen bu yüzden Erdoğan’ın karşısına çıkaracakları adayı bir türlü belirleyemeyen altılı masanın sakinleri toplantı üstüne toplantı yapmaya devam etsin... Londra-İstanbul-Ankara hattında başka bir dinamik işliyor.
Süreç tam da “Cumhurbaşkanı adayını, ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği bir insanı yapacaklar” diyen Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın işaret ettiği gibi ilerliyor. Tartışmalı Karadeniz gezisinden sonra kabuğuna çekilen İmamoğlu’nun yeniden hareketlenmesi uluslararası karar vericilerin Cumhurbaşkanı adaylığı ısrarından vazgeçmeyen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu durdurmak için sahaya indiğinin bir işareti aslında.
Siyaset kulislerinde şu sıralar en popüler söylenti bazı siyasilerin İstanbul’daki lüks otel ve iş merkezlerinin arka kapılarından girilen ve bir dinlemeye takılma ihtimaline karşı olağanüstü güvenlik önlemlerinin alındığı kapalı odalarda yabancılarla yaptıkları görüşmeler. Sadece bu söylentiler değil, Türkiye’ye iş adamı kimliğiyle gelip siyaseti dizayn etmeye çalışan uluslararası karar vericilerin faaliyetlerinin son dönemde hız kazandığına dair çok sayıda somut gelişme de yaşanıyor.
Bütün bunların üzerine İmamoğlu’nun İngiliz basınına “Erdoğan bir kez daha seçilirse beni görevden alabilir” demesi haliyle farklı yorumlanıyor. Kimilerine göre bu sözler Londra üzerinden altılı masaya gönderilen bir mesajdan başka bir anlam taşımıyor. Yabancılar Cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu’nu değil İmamoğlu’nu görmek istiyor. İmamoğlu’nun hamlesini sezen CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın “Erdoğan önümüzdeki seçimi kazanamayacağı için başkanımız görevine gönül rahatlığıyla devam edebilir” açıklaması ise CHP Genel Merkezi’nin Londra’ya verdiği “Seçimi Kılıçdaroğlu ile de alabiliriz, İmamoğlu için bu kadar bastırmayın” ricasından başka bir şey değil. Bu görüşü savunanların haklı olma ihtimalleri yüksek. Bitti denilen İmamoğlu’na birilerinin yürü dediğini görmemek için siyaset körü olmak lazım.
Bu tartışmayla yeniden adını gündeme taşıyan İmamoğlu’nun 3 Haziran 2022 tarihli Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nin kendisinin büyükelçilerle görüşmesini engellemek için çıkarıldığını iddia etmesi de ayrıca dikkat çekici. Bir belediye başkanının yabancılarla kamuoyunun bilmediği ya da gizlemeye çalıştığı bir görüşmesi yoksa bu genelgeye tepki göstermesi son derece anlamsız. Devlet hiçbir belediye başkanına kimseyle görüşme yapma demiyor. Sadece Dışişleri Bakanlığı’ndan izin almalarını istiyor. Ama bütün belediye başkanları içinde sadece İmamoğlu buna tepki gösteriyor. Genelgeyi bir çürümüşlük göstergesi olarak yorumluyor!
İşte o zaman akıllara başka şeyler geliyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İmamoğlu’na cevap verirken sarf ettiği “Çadır devleti değiliz” açıklaması var ya... O sözlerin muhatabı sanki İmamoğlu değil... Türkiye’de siyaseti dizayn etmeye çalışan yabancılar gibi geldi bana. Seçim yaklaştıkça bu uluslararası karar vericiler daha bir görünür olacak gibi. Sıcak bir yaz bizi bekliyor.
İyi bayramlar...