MESA (uzun adıyla 'Kuzey Amerika Orta Doğu Çalışmaları Derneği') bölgemiz üzerine akademik çalışma yapan ve eğitim verenlerin buluştuğu en büyük uluslararası şemsiye kuruluş. 2700'den fazla bireysel, 60'tan fazla kurumsal üyesi var; Ortadoğu konusunda, dünya çapındaki en önemli akademik dergi olan 'Journal of Middle East Studies'in yayımcısı.MESA Başkanı Zachary Lockman'ın imzasını taşıyan mektup, Taner Akçam hakkındaki cezai soruşturmayı protesto ediyor.Soruşturmanın, Akçam'ın 6 Ekim 2006 tarihli Agos'ta yazdığı, Hrant Dink'e sahip çıkan ve Ermeni meselesinin özgürce tartışılabilmesi gereğini savunan makalesi üzerine açıldığını hatırlatan Lockman'ın mektubundan bir bölüm şöyle: "Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesi, Dink'in yayın yönetmenliğindeki gazeteye düzenli katkı yapan Dr. Taner Akçam hakkındaki cezai soruşturmanın ciddiyetinin altını çiziyor. Akçam, ve Ermeni/Türk meselesini araştıran, yazan diğer akademisyen ve entelektüeller, giderek artan bir gözdağı atmosferinde, akademik ve yurttaşlık haklarının yanı sıra güvenlikleri de tehdit edilerek çalışıyorlar. MESA Türkiye'deki akademik özgürlüğün belirgin biçimde gerilemesinden kaygılı. Akademisyenler aleyhine 301'inci madde çerçevesinde açılmış davaların düşürülmesi için, size son 18 ayda dört mektup yazdık. Türk hükümetini, 301'in TCK'dan çıkartılması için gerekli adımları atmaya Türk tarihi konusundaki görüşleri yetkililerinkinden farklılık gösteren akademisyen, yayıncı, entelektüel ve diğer Türk vatandaşlarını 301'i kullanarak cezalandırmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz."***Hrant Dink, MESA'nın Erdoğan'a mektubunda değindiği gözdağı atmosferinin bedelini canıyla ödediğinden beri, ABD'de, akademik özgürlükle, insan haklarıyla ve basınla doğrudan ilgili kurumların yanı sıra, yönetimin de dikkati yeniden 301'e çevrildi.Dink'in ardından, Türkiye'nin bir kesimiyle, kendisine bakmaya, kendisini sorgulamaya yönelmesi, Beyaz Saray'da ve ABD Dışişleri'nde, Türkiye'yi takip eden yetkililere aynı soruyu sordurtuyor: "AKP hükümeti gereğini yapacak mı?" Dink'in cenazesine on binlerin katılmasından çok etkilendiğini söyleyen, Ankara-Washington diyaloğunda söz sahibi, üst düzey bir ABD'li diplomata göre, bu sorunun yanıtı, iki şeye bağlı olacak: "Türkiye'nin içinden yükselen değişim talebinin gücü ile AKP'nin cesareti." Aynı diplomat, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün "acımızı paylaşın" diyerek, Ermenistan'dan yetkilileri cenazeye davet etmesini çok olumlu karşıladıklarını, ancak bu davetten sonra, Gül'ün kendisinin törene katılmamasını garipsediklerini söylüyor. "Ama," diye ekliyor, "doğrusu, çok da şaşırmadık. Çünkü Ak Parti liderleri, Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesinden Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasına, 301'inci maddenin değiştirilmesine kadar bir dizi konuda bize hep aynı şeyi söylüyorlar.'Niyetliyiz ama engeller var' deyip, adım atmama gerekçesi olarak kah orduyu, kah milliyetçi atmosferi gösteriyorlar. Hükümet, 2004'teki Kıbrıs açılımında cesur davranmıştı. Aynı cesarete bugün sahip mi, bundan emin değiliz."***Abdullah Gül, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda, TCK'nın 301'inci maddesinde değişikliğin her an gündeme gelebileceğini söylemiş. Umarız AKP hükümeti, Hrant Dink cinayetinin muhasebesini iyi yapar; 301 konusunda daha fazla ayak sürümez; maddenin tümden iptali yerine, yeni sorunları beraberinde getirecek kozmetik değişikliklere gitme hatasına düşmez.Devletin resmi tezleri dışında konuşup yazanları "Türklüğü aşağıladığı" için cezalandırıp "vatan haini" ilan etmeye meyilli zihniyet ile Dink'in öldürülmesi arasındaki ilişkiyi görmek istemeyenler var.Oysa zihniyet aynı olunca, siyasetçilerin, hukukçuların elindeki yasa maddesiyle, işsiz bir gencin elindeki tabancanın işlevi de birbirine benziyor. Bu zihniyeti aşmanın, Türkiye'yi gözdağı atmosferinden kurtarmanın ilk adımı, yasaları, susturucu silah olmaktan çıkartmak. Cesaret zamanı. ycongar@erols.com Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 25 Ocak'ta MESA'dan bir mektup aldı.