Bu yıl üniversiteler ve yüksek okullar bir tanıtım yarışına girdiler. Amaç, hem en iyi öğrencileri çekebilmek hem de öğretim kurumlarını tanıtmaktı. Biz de bu sayede, hem üniversitelerimizin ulaştığı başarıları öğrendik; hem de öğretim üyelerinden, ders konularına kadar eğitim sistemimiz hakkında detaylı bilgi elde ettik. Öğrenciler de daha sağlıklı seçim yapabildi.
Ülkemizde, yalnız üniversitelerde değil, orta öğretimde de “mesleki eğitim” önem kazanmaya başladı. Küreselleşen dünyada ihtisaslaşmanın önemi gittikçe artıyor. İhtisaslaşmaya giden yolun en önemle aşaması ise “mesleki eğitim”. Artık, “mesleki eğitim” veren üniversitelerin yüzbinlerce çözüm ortağı var. İş dünyası, bu sayede daha üniversite sırasında çalışanlarını seçip; onlara eğitim verebiliyor. Bu sayede, öğrencilerin neredeyse % 85’i daha üniversiteyi bitirmeden iş sahibi oluyor.
Yeni bir aşama
Kitaptan ve öğretmenden elde edilen bilgiye, yazılı ve görsel medya araçlarından elde edilen bilgi de eklendi. Artık, uzaktan eğitimin, “e-üniversite”nin, okul öncesi eğitimin, teknoparkların eğitim sistemi içinde büyük önemi var.
Ancak, şimdi öğrencilerin yakın çevrelerinden, arkadaşlarından, katıldıkları sosyal etkinliklerden, yaptıkları seyahatlerden öğrendikleri bilginin yukarıda sayılanların hepsinden daha fazla ve etkili olduğu anlaşıldı. Öğrenme kültürü, yeni bir aşamaya ulaştı. Üniversiteler de, bu aşamaya ayak uyduruyorlar.
Rekabetle eğitim kalitesi artıyor
Üniversiteler, daha kurumsal, akademik yayınlarda daha etkili, spor dallarında daha başarılı olmak için yarışıyorlar. Mümkün olan en yüksek sayıda burslu öğrenci okutuyorlar. Vakıf üniversitelerindeki öğrencilerin neredeyse 1/3’ü burslu okuyor.
Toplumun ihtiyacı olan eğitim alanları tespit edilip, yeni dersler ve kürsüler oluşturuluyor. Doktora, uzaktan eğitim ve yüksek lisans verilen eğitim dalları gittikçe çeşitleniyor. Örneğin, Türkiye’de perakende sektöründe çalışacak 150.000 kişiye ihtiyaç varsa; adalet sistemimizde yeterli hukuk fakültesi mezunu var ama mübaşirlik, katiplik gibi konularda çalışacak kişilere gereksinim duyuluyorsa; bir itfaiyecilik okulu yoksa; Üniversiteler kolları sıvayıp, satış elemanı, mübaşir, katip, itfaiyeci yetiştirecek yollar arıyorlar. Ekonomiye katkı böyle olur.
Üniversiteler, girdinin kalitesi arttıkça, çıktının kalitesinin artacağının bilincindeler. Uluslararası arenada da tanınmak istiyorlar. Bu nedenle yabancı üniversitelerle iş birliği yapıyor; yabancı öğrenci ve eğitim elemanı alıyorlar. Uluslararası eğitim fuarlarına katılıyorlar. Yabancı öğretim üyesi ve öğrenci gelince üniversitelerimiz de dünya ile rekabet etmek zorunda kalıyor.
Dünyada 3.2 milyon yabancı öğrenci var. Bunların yaklaşık 750.000’i ABD’de, 500.000’i İngiltere’de, 400.000’i Almanya’da öğrenim görüyor. Türkiye’de öğrenim gören yabancı öğrenci sayısı ise sadece 25.000.
Dünyada 280 milyar dolarlık bir değere ulaşan “yabancı öğrenci sektörü”nden Türkiye’nin giderek daha çok pay alması için üniversiteleri özendirmeliyiz.