Bu konu bizim için de önemli olduğundan önceki yazıma devam ediyorum:
- Son 2 yıllık dönemde Avrupa Merkez Bankası (ECB), Yunanistan’a 100 milyar Euro, Fransa, İspanya ve İrlanda’ya yaklaşık 60’ar milyar Euro, Portekiz’e 50 milyar Euro civarında likidite yardımında bulundu. Öte yandan, ECB tarafından uygulanan sıkı para politikası da devam ediyor.
- 91 bankaya uygulanan “stres testi”nin ülkelerin hazine bonoları ve bankaların uzun vadedeki gelecekleri yönünden bir şey ifade etmediği belli oldu. Hükümetlerin borçlarını ödeyememesi halinde, stres testindeki başarıya rağmen, bankacılık sektörleri de kolayca sıkıntıya düşebilecek.
- Krizden çıkış trendi, 2009 yılının 2. yarısından itibaren başladı. Gelişmekte olan ülkelerin tümünün krizden çıkışta daha hızlı bir ivme kazandığı anlaşılıyor. Yeni alım emirleri, stoklar, üretim, talep ve işsizlik seviyesi gibi verileri içinde bulunduran PMI’e (Purchasing Manager Indices) göre, krizin etkilerindeki düzelme hızı son 3 aydır yavaşladı. Öte yandan, ABD’de yılbaşından beri görülen hızlı kredi artışı ve işsizlik seviyesindeki düşüş, krizden çıkışın süreceğini ve ikinci bir diple karşılaşılmayacağını gösteriyor. Gelişmiş ülkelerde devlet borçlarının Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) oranının artması, buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde bu oranın düşmesi, önümüzdeki yıllarda gelişmiş ülkelerin ve özellikle Avrupa ülkelerin büyük sıkıntılarla karşılaşacağını gösteriyor.
Yabancıların denetimi
- Bu gelişmeden Türkiye, büyük kârla çıkacak. İşte bu nedenle Türkiye, sosyal ve politik dalgalanmalardan kurtulabilirse, dünyanın yükselen yıldızlarından birisi olacak. Ülkemizde, toptan ve perakende sektördeki bu yılın ilk 3 ayında görülen % 22’lik yükseliş, iç pazarın ihracata bağlı pazardan daha yüksek oranda büyüdüğünü gösteriyor. İç talep de haziran sonu itibariyle % 14 civarında büyüdü. Bu büyümede aynı dönemde % 16 civarında büyüyen tüketici kredilerinin rolü var. Tüketici kredileri dâhil toplam kredilerdeki büyüme ise 460 milyar TL’ye yükselerek % 23’lük bir büyümeyi işaret ediyor.
Öte yandan, ilk 5 ayda 17.4 milyar dolara ulaşan ve geçen yılın aynı dönemine göre 3 kattan fazla artan cari işlemler açığımız hâlâ ekonomideki en büyük risklerden biri olmaya devam ediyor. Bu gidişle cari işlemler açığımız yılsonunda GSMH’nın % 4.5’ine ulaşacak. Geçen yıl bu oran % 2.3 idi.
- Krizden çıkış stratejileri irdelenirken, başka ülkelerde iş yapan bankaların durumu da soruşturuluyor. Bazı ülkeler, kendi ülkelerindeki yabancı bankaların ana bankalarından tamamen ayrı düşünülmesini ve denetlenmesini istiyorlar. Böylece, ana bankayı kurtarmak için kardeşler tarafından yapılabilecek olası transferler de önlenmiş olacak. Özellikle, İngiltere Merkez Bankası ve FSA bu konuda ısrarcı görünüyor. Konunun BDDK tarafından da gözlem altında tutulmasında fayda var.
AB düzenlemesi yolda
- Krizle ciddi biçimde karşılaşan ülkelerin alacakları vergi önlemleri arasında, bankacılık sektöründen alınan vergilerin yükseltilmesi de var. Buradan elde edilecek fonlar, esas itibariyle “kurtarma paketleri”nin desteklenmesinde kullanılacak. ABD’de bu verginin bankalara 50 milyar dolar ilave yük getireceği hesaplanıyor. İngiltere’de yeni hükümetin bu konuda getirdiği 2 milyar Pound’luk verginin daha da artırılması düşünülüyor. Öte yandan, Avrupa Maliye Bakanlarının bu konuda bir ortak görüş belirleyemedikleri anlaşılıyor.
- Gelişmiş ülkeler, yatırımcılar üzerindeki sistemik risklerin giderilmesi konusunda standart geliştirmeye çalışıyorlar. G-20, “hedge fon” yöneticilerinin kayıt altına alınması ve daha sıkı denetlenmesini kabul etti. SEC (ABD’nin SPK’sı) bu konuda bir düzenleme yaptı. Avrupa Birliği’nin düzenlemesi de yolda. Bilgisayar ve internet üzerinden çalışan piyasa ve borsaların da daha şeffaf ve manipülasyona kapalı olması konusunda görüş birliği var. Bu borsalardaki alım satımın asgari % 85’inin, bizdeki Takasbank gibi takas platformlarından geçirilmesi ve alım satım marjlarının daraltılması kabul edildi. G-20, 2012 yılı başına kadar bu tedbirlerin alınmasını istiyor.