Cevap basit. Ülkemizde bankaların para bulma maliyeti yüksek de ondan. Bankaların mevduat bulma maliyeti Avrupa ve Amerikan bankaları seviyesinde olsa, kredi faizleri Merkez Bankamızın belirlediği borç verme faiz oranının bir kaç puan üzerinde olur.
Bu da, kredi faizlerinin neredeyse yarı yarıya düşmesi anlamındadır. Kredi faizleri düşünce de şirketlerin bilançolarındaki yükler de geri dönmeyen krediler de azalır; yatırımlar artar. Büyüme de,
ihracat artışı da bu sayede sağlanır.
Vergi gelirleri de giderek artar.
Daha çok kredi vermeleri için, bankalar ya daha çok mevduat toplayacaklar ya da içerden veya dışardan ucuz kredi alacaklardır. Mevduat için istenilen yüksek oranlı “kanuni karşılıklar” kredi maliyetini artırıyor.
Öte yandan, bankaların dışardan buldukları paralardan (dışardaki şubeleri için bile verilmiş olsa) da, Merkez Bankamızca “kanuni karşılık” isteniyor. Sonuçta, paranın maliyeti neredeyse ikiye katlanıyor. Aslında, zararı gören banka değil artan maliyet yansıtılacağı için, krediyi kullanacak olan şirketler oluyor.
“Kanuni karşılıklar” ile ilgili bir sorun daha var. Bilerek ve kasten karşılık yatırmayan bankalar ile, kasıt olmaksızın eksik yatırmalar aynı biçimde cezalandırılıyor. Bir bankanın sicilinde hiç bir kusur olmasa bile, “hafifletici bir sebep” kabul edilmiyor. “Kanuni karşılıklar” ceza vernek için değil, piyasadaki likiditeyi düzenlemek için kullanılmalıydı.
Doğmayan çocuğa kefen
Maliye ise şimdiye kadar hiç uygulaması olmayan işlemler için bile vergi koymuş. Bilindiği gibi, bankalarımız artık 5 yıl vadeye kadar borç bulabiliyorlar. Uzun vadeli bu kredi “tahvil ihracı” yapılarak sağlanıyor. Ama, bu
5 yıllık parayı veren yabancı bankalar sıkışırlarsa veya kâr edebilirlerse, bize verdikleri bu borcu piyasada satmak istiyorlar. Bu nedenle, daha derin olan Avrupa ve Amerikan piyasalarında
ihraç yapılıyor.
Şimdiye kadar, bankalarımız bu denli uzun vade ile işlem yapamamışlardı.
İlk kez bir kaç ay önce yabancı piyasaları kullanarak “tahvil ihracı” yapan bankalarımız, şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar:
- Şimdiye kadar hiç bir örneği bulunmayan “yurt dışı piyasalarda tahvil ihracı” işleminde, “vergi stopajı” vardı.
- Ama, “tahvil ihracı” Türk piyasasında yapılsa idi, “vergi stopajı” olmayacaktı.
- Bu “vergi stopajı” gelişmiş hiç bir ülkede yoktu. Dolayısıyla, Türk bankalarını yabancılarla rekabet edemez hale getiriyordu.
- İşlem ilk kez olduğu için, Maliye’nin bu işlemle ilgili şimdiye kadar aldığı bir vergi de yoktu.
-Üstelik, dar mükellef kurumsal yatırımcılar için, vergi stopajı “sıfır” olarak öngörülmüştü.
Görüldüğü gibi, bizim akıllı maliyecilerimiz tesadüfen de olsa, daha hiç örneği olmayan işlemlere bile vergi koymuşlar. Yani, doğmayan çocuğa...