Geçtiğimiz yıllarda, Fleet Bank, Countrywide Financial ve Merrill Lynch’i satın alarak, “varlıklar” esas alındığında ABD’nin en büyük bankası haline gelen Bank of America yine kaynak ihtiyacı içinde. Ocak 2009’da ABD Hükümeti’nin, Banka’nın 118 milyar dolarlık potansiyel zararlarına garanti vermesi ve 25 milyar dolarlık bir taze kaynak sağlamasının ardından, bir kaç gün önce Warren Buffett’a 5 milyar dolarlık hisse senedi satıldı.
Bank of America, Meksika’lı bir göçmen olan Amadeo Peter Giannini tarafından 1904 yılında “Bank of Italy” adıyla kurulmuştu. 1949 yılında vefat eden Giannini, 1929 yılında akrabaları ile bir ortaklık yaparak Banka’nın adını “Bank of America”ya çevirdi. Uzun süre sadece ABD’nin “Batı” bölgesinde çalışmasına izin verilen Bank of America, eyalet dışı banka kurma yasağının kalkmasıyla 1980 yılından itibaren, ABD’nin “Doğu” bölgesinde de faaliyet göstermeye başladı.
John Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanında, “Batının Bankası” adıyla anılan Banka, “Bank of America” idi. California Eyaleti’nin tarımsal alanda harikalar yaratması, Bank of America’nın çiftçilere verdiği krediler sayesinde oldu. San Francisco’daki “Golden Gate” köprüsünün finansmanı da bu banka tarafından sağlandı. Bütün tarihlerin en iyi filmi seçilen “İnsanlar Yaşadıkça” filminin çekimi de, Giannini tarafından sağlanan kaynakla gerçekleşti. Giannini, 1932 başkanlık seçimlerinde Franklin Roosevelt’i destekledi ve rekor oyla Başkan seçilmesinde rol oynadı. Çünkü, önceki ABD Başkanı Hoover, Giannini’nin diğer büyük şirketi olan Transamerica Corporation’a el koyma girişiminde bulunmuştu.
Giannini, elinde ne var ne yoksa şirketleri ve toplum için harcadı. Öldüğünde, varislerine bıraktığı gayrimenkulün değeri yarım milyon dolardan azdı. Tüm gücünü, ABD’de orta sınıfın güçlenmesi için sarf etti.
Halen, Bank of America’nın 5.900’den fazla şubesi, ABD’nin 57 milyon kişisine hizmet veriyor. Ancak, bazı yayınlarda(Devil’s Dictionary of Business) şubelerinde “servisin zayıf-komisyonların yüksek” olduğuna değiniliyor.
Bank of America, ABD dışında çoğu “emerging nation” sayılan 40’dan fazla ülkede de faaliyet gösteriyor.
Emerging markets
Önceleri “ilkel”, “basit”, “fakir” denilen ülkelere, daha sonra “üçüncü dünya ülkeleri”, “geri kalmış ülkeler” veya “kalkınmasını tamamlayamamış ülkeler” denilmeye başlandı. Zaman içinde bu deyimlerin yerine “kalkınmakta olan ülkeler”, uçmaya hazır ülkeler” v.s. gibi deyimler kullanılmaya başlandı.
Son yıllarda, daha sevimli görünmesi bakımından bu ülkelere artık, “büyüyen-filizlenen piyasalar (emerging markets)” veya “büyüyen-gelişme yolundaki ülkeler (emerging nations)” deniliyor.
Az gelişmiş ülkeleri hangi isimle anarsanız anın, bir yabancı yatırımcı ya da iş adamı için “emerging” kelimesi, “problemlerin çok olduğu”, “prensiplerden çok, kişilerin sözünün geçtiği” ülkeler anlamına geliyor. Bu ülkelerde, sık sık enflasyon ve döviz problemleri, devalüasyonlar, kamulaştırmalar yapılıyor; standart dışı muhasebe işlemleri uygulanıyor. Bu ülkeler çoğunlukla, terörizmle ve iç ayaklanmalarla mücadele ediyor. Bu ülkelerin komşuları da genellikle “emerging”ler arasında.
Bütün gelişmelerimize rağmen, ülkemiz “emerging nation” olmaktan hâlâ kurtulamadı. Kurtulmak için ise tek çıkar yolumuz “istikrar”dan ödün vermemek.