Yaptığı açıklamalardan anlaşılacağı üzere Başbakan, Mali Kural’ın belirlenmesini IMF’den bağımsızlık olarak anlıyor. Anlaşılan, Babacan yapılmak istenilen şeyi kendisine iyice anlatamamış. Oysa, Mali Kural’ın olması, IMF gözetiminde hazırlanmış olsa bile IMF’ye bağımlılık anlamına gelmiyor. Sadece, uygulanması düşünülen ekonomik programın hedef büyüklükleri belirlenmiş oluyor. Hedef rakamlar beğenilmiyorsa, daha geniş parasal büyüklükler esas alınabilirdi.
Mali Kural olmayınca, Merkez Bankası dışındaki hiçbir kurumun ekonomik hedefi olmuyor. Ne gelirler, ne harcamalar ve ne de bütçe dengesinin kontrolü yapılamıyor. Mali Kural, Maliye ve Hazine’nin de Merkez Bankası hedefleri ile uyum içinde birer parasal hedefi olmasını ve bu hedefin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı tarafından kontrol altında tutulmasını gerektiriyordu. Tabii ki, Mali Kural’ın ille de Meclis tarafından belirlenmesi şart değil. Hükümet, kendi içinde uyulması zorunlu olan belli bir parasal kural belirler ve buna uyarsa, sorun çözülmüş olur. Çünkü, halen ekonomi politikasında esas olacak herhangi bir dayanak noktası (çıpa) yok.
Nihayet yayımlanan IMF raporu da bu konuya ciddi önem veriyor. Ancak, yayımlanan raporun IMF’in resmi görüşü olmadığını, oradaki bürokratlar tarafından bizim bürokratların görüşü de alınarak hazırlanmış olduğunu bilmek gerekiyor. IMF raporu kısaca şu sorunları gündeme getiriyor:
- Bütçedeki gelir artışı, gider artışını tam olarak karşılayamıyor.
- Mali Kural’ın getirilmemesi, gelecek yılki seçimlerde mali disiplinin kaybolabileceği izlenimi veriyor.
- Döviz rezervlerinin yükseliyor olması, IMF’in yönlendirmelerine uygun.
- İşçi ücretlerinin yükseltilmemesi gerekiyor. Enerji fiyatları göz önünde tutularak, özel sektör ve kamunun verimlilik seviyesi gözetilecek biçimde ücretlerin ayarlanması gerekiyor.
- Küresel likidite artışı, ülkeye sıcak para girişini hızlandırdı. Ama, dış cari açık da hızla büyüyor.
- İşsizlik seviyesi % 10’un altına düşürülemiyor. Üstelik, bu rakama mevsimsel iş sağlanması ve gizli işsizlik dahil değil.
- Enflasyon ve büyüme beklentileri ekonomiye sorun yaratmıyor.
- Bankacılık sektörü sağlıklı ama krediler daha kontrolsüz veriliyor.
- Döviz rezervlerinin borçları karşılama oranı benzer ülkelerin hepsinden iyi.
- Merkez Bankası ve BDDK politikaları yerinde. Türk bankaları için de stres testleri yapılması lazım.
- Ücretler üzerindeki vergilerin düşürülmesi ve emeklilik yaşının yükseltilmesi yerinde olur.
- Ülkenin dış borç ödeme kapasitesi yerinde.
Sanıldığının aksine, ekonomik gelişmenin referandum sonuçlarına bağlı olmayacağı anlaşılıyor. Bundan sonra, seçim ekonomisi uygulanmaması, bütçe disiplinine uyulması gerekiyor.