Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Soru 1) Merkez Bankası’nın en az 100 milyar Dolar döviz rezervine sahip olması doğru mu?
Bu dönemde Merkez Bankası döviz rezervlerini artırdıkça, tuttuğu döviz rezervi cinsinin oranına göre ya ABD ya da Avrupa ekonomisini destekliyor demektir. Çünkü, Merkez Bankası rezervleri bu ülkelere çok düşük faiz oranları ile veya faizsiz olarak yatırılabilmektedir. Üstelik, önümüzdeki dönemde hem Dolar’ın hem de Euro’nun bizim paramız karşılığındaki değeri düşmek zorundadır. Çünkü, bu ülkeler kriz nedeniyle gittikçe daha çok Dolar ve Euro basmak durumundadırlar. Yani, Merkez Bankası bir taraftan faizden zarar görürken diğer taraftan da malın değerinden kaybedecektir. Öte yandan, döviz rezervlerinin artırılması, ABD ve Euro Bölgesi ülkelerini mutlu edecektir. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ABD ziyareti öncesinde bu artışın sağlanması, bizimkilerin ABD karşısındaki güvenilirliğini pekiştirecektir. Ben olsam: Rezervleri artırmaya mecbur olduğumu bilir ve yavaş yavaş 100, hatta 120 milyar dolar seviyesine çıkarırdım.
Soru 2) Merkez Bankası döviz almak için verdiği Türk Liralarını nereden buluyor?
Cevabı basit. Banknot Matbaası’nı çalıştırıyor; parayı basıyor. Ancak, basılan para enflasyona neden olacağı ve Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi bulunduğu için, döviz almak için bastığı parayı(en azından, bu paranın büyük bir bölümünü) piyasadan çekmek zorunda. Yani, döviz almak için piyasaya verdiği Türk Liralarını faiz ödeyerek Açık Piyasa İşlemleri ile geri çekiyor. Merkez Bankası geri çektiği para için, bankalara % 6.5 civarında faiz ödemek durumunda. Geçen hafta yaptığı gibi, faiz oranlarında indirim yaptıkça, bankalara ödediği faiz miktarı da düşüyor. Ben olsam: Faiz oranlarını yavaş yavaş daha da indirir; % 5 civarına kadar geriletirdim.
Soru 3) Merkez Banka sı neden Hükümet’in önerdiği politikaları uygulamakta zorlanıyor?
Çünkü, sonuçta Merkez Bankası yaklaşık % 6.5 faiz oranıyla aldığı parayı, yaklaşık % 0.5 faizle yatırabiliyor. Yaptığı her operasyon tutarı için yaklaşık % 6 kaybediyor. Bu operasyonlar sonucu elinde tuttuğu dövizlerin değer yitireceği de düşünülürse, zararı % 10-15 civarına yükseliyor. Yani, Merkez Bankası 100 milyar Dolar döviz rezervi tuttuğunda, yılda 10-15 milyar Dolar civarında zarar ediyor. Üstelik, bu zararı karşılığında da Türk Lirası basması ve bastığı bu ilave parayı piyasadan çekmesi lazım. Yani, Merkez Bankası’nın yıllık zararı 20 milyar dolar civarına bile çıkabilir. Ben olsam: Bütün bunlara rağmen, “yüksek döviz rezervi-düşük faiz” politikasını uygulardım.
Soru 4) Merkez Bankası istese, ihracatçıları memnun edebilmek adına döviz kurunu yükseltebilir mi?
Ancak, dalgalı kur rejiminden vazgeçilirse bu mümkün olur. O zaman da paralel piyasa oluşur. İstikrarsız kur nedeniyle, ihracatçı bu uygulamadan daha çok zarar görür. Öte yandan, Merkez Bankası Dolar veya Euro’nun değil, sadece Türk Lirası’nın miktarını kontrol edebilme olanağına sahiptir. Hatta, bazen onu bile yapamayabilir. Kriz nedeniyle gittikçe artan döviz likiditesini ise, ancak Dolar ve Euro basabilen ülkelerin Merkez Bankaları kontrol edebilirler. Yani, Merkez Bankamızın bu kriz ortamında umursamaksızın döviz almaya kalkması, “Don Kişot’un Yel değirmeni ile savaşması”na benzer.
Soru 5) Merkez Bankası’nın uygulamaya çalıştığı politika doğru mu?
Politika doğru. Dalgalı kur rejimi korunmalı. Ancak, döviz rezervlerimiz 100-120 milyar Dolar seviyesine yükseltilirken, paralel zaman dilimi içinde, Merkez Bankası’na bankaların borç verme faizi de % 5 civarına çekilmeli. Uluslar arası para otoritelerinin ve yabancı hükümetlerin bu politikanın sürdürülmesi için baskıları varken, zaten döviz rezervini artırmak zorunluluğu var. Düşük faiz politikası ile ise, ülkemizde kredilerin çok ucuzlamasını, daha hızlı büyümeyi, işsizliğin azalmasını, kredi notumuzun yükseltilmesini ve yabancı yatırımların çok artmasını sağlarız.
Kritik nokta: Faizlerin düşürülmesine izin var mı?