Her şeye siyah ya da beyaz bakmaya o kadar alışmışız ki... Sorduğumuz sorular da hep bu eksende oluyor.
Bahsettiğim, son zamanlarda en çok sorulan soru: Korona salgınıyla birlikte küreselleşme bitiyor mu? Şimdi devletler içlerine kapanacak ve milliyetçilik artacak; dolayısıyla küreselleşmenin sonuna mı geliyoruz?
Oysa, görünen o ki ne küreselleşme bitecek ne de devletlerin gücünü tamamen ele geçirecek. İkisi bir arada gidecek. Bazı alanlarda küreselleşmenin, bazı alanlarda ise ülkelerin gücü ve yetkisi artacak. Yani ortaya yeni bir küreselleşme çıkacak.
Eksik düzen
Her şeyden önce şunu hatırlamakta fayda var: Özellikle 80’lerden itibaren tüm dünyayı saran ve gittikçe büyüyen küreselleşme dalgası, yani ülkelerin birbiriyle bağlantılı olması hali zaten artık tavan yapmıştı. Özellikle de internet ve fiziksel mobilite sayesinde. Ancak diğer yandan da son yıllarda aşırı sağ ve popülizm de hız kazandı. Trump gibi liderleri ortaya çıkaran da zaten bu atmosferdi.
Bu yüzden “Ya küreselcisin ya milliyetçi” gibi son derece suni bir denklem ortaya çıktı. Ya “Vergileri arttır, ticaret savaşları yap, göçmenleri at, duvarları kaldır ve içine kapan” diyen anti-küreselciler. Ki Trump bunların başında geliyor. Ya da iklim değişikliği ve küresel ekonomi gibi başlıkları öne çıkaran, ülkeler arası iş birliğini vurgulayan liderler. Almanya Şansölyesi Merkel bunların başında geldi. Koşulları el verdiğince bölgesel ve küresel mekanizmaları öne çıkardı.
Hatta hatırlarsanız, Haziran 2018’da Kanada’da toplanan G7 (ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya) zirvesinde bu küresel-antiküresel çatışması iyice ayyuka çıkmıştı. Merkel resimde gördüğünüz gibi Avrupalı müttefiklerini sağına soluna dizip Amerikan Başkanına bir nevi “Akıllı ol, aklını alırım” edası takınmıştı. Trump’ın Avrupalı müttefiklerine koyduğu gümrük vergileri, onların da söz sahibi olduğu İran anlaşmasını yırtıp atması, Paris İklim Anlaşması’na burun kıvırması... Hepsi Merkel’in tepesini attıran adımlardı.
***
Ne var ki bu düzen zaten artık yürümüyordu. Bir avuç ülkenin aldığı kararlarla götürülmeye çalışılan küresel sistem arıza sinyali veriyordu. Mesela küresel ekonominin yüzde 25’ini oluşturan BRICS ülkelerini (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) dışlayarak tüm dünyayı ilgilendiren bir kararı nasıl alabilirsiniz? Koronadan önce Price Waterhouse Coopers, 2030’da Çin’in ABD ekonomisini geçeceğini öngörüyordu. Yani salgından önce de zaten G7’nin artık kendi kendine çalıp söyleyemeyeceği, Amerikan hegemonyasındaki tek kutuplu dünya düzeninin sona ermekte olduğu açığa çıkmıştı.
Bununla birlikte, aynı düzen ülkelerin içindeki ve ülkeler arası eşitsizlikleri had safhaya çıkardı. Bir avuç ülke dışında diğer tüm ülkeleri hor kullanan bir küresel sistem hakim olageldi.
Yeni yönetim modeli
İşte bu salgında ülkeler kendi başlarına kalınca hem düzendeki bu eşitsizliklerle ilk kez bu kadar çıplak yüzleştiler. Hem de teşhisten tedaviye, tıbbi yardımdan istihbarat paylaşımına kadar birbirlerine ne kadar muhtaç olduklarını anladılar. Tek başlarına bir arpa boyu yol gidemediklerini gördüler.
Ancak yine de, nasıl ki bizler sokaklarda şimdi birbirimizden kaçıyorsak, bundan sonra bir süre ülkeler de birbirlerine karşı daha korunaklı olacaklar. Salgın baş gösterdiğinde ilk tepki olarak sınırları kapatmaları, uçuşları durdurmaları bunun göstergesiydi.
Ama diğer yandan küreselleşmeden kaçamayacaklarını da gördüler. Virüsün yeryüzüne yayılmasından kaçamamaları da zaten bunun tezahürü, değil mi? Koronadan önce küreselleşme sanki devletlerin lokantada menüden seçtikleri bir opsiyon gibiydi. Yani bir ülke isterse onu seçiyor, isterse içine kapanıyordu. Şimdi ise virüsün bulaşmasından alınan önlemlere kadar ülkelerin birbirlerine ne kadar muhtaç olduğu açığa çıktı. Küreselleşmenin onlara tabi bir olgu olmadığı görüldü.
***
İşte devlet ile küreselleşmenin ilişkisi değiştiği için, küreselleşme de artık değişmek zorunda. Bundan böyle bazı alanlarda ulus-devletlerin yetkisi ve gücü artacak. Teknolojiyi kullanarak vatandaşlarını (sağlık bahanesi/vesilesiyle) kontrol etmeleri, kamulaştırmanın yaygınlaşması, ulusal güvenliği sağlama gibi konular bunların başında geliyor. Ancak diğer yandan bu salgınla birlikte özellikle sağlık, çevre ve iklim değişikliği başlıklarında ülkelerin iş birliği yapmalarının yaşamsal olduğu ortaya çıktı.
Kısacası, bazı alanlarda devletler güçlenirken, bazılarında gücü küreselleşmeye devredecekler. Yeni yönetim modeline hazır olun.