Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

Koronayla birlikte hayatlarımızda, sistemlerde, dünyada birçok değişiklik olduğunu yazıp çiziyoruz sürekli. Ne var ki bu değişikliklerden çoğu bir anda ortaya çıkmadı. Zaten bir süredir gelmekte olan, hissettiğimiz, yaşadığımız dönüşümlerdi. Bu salgınla birlikte sadece çok daha hızlandılar. O nedenle daha gözle görülür, elle tutulur oldular.

Çin-ABD soğuk savaşı

Tanık olduğumuz değişimlerden biri, Çin’in dünya sahnesine çıkışı. Her ne kadar virüs Çin’den kaynaklanıp dünyaya yayılmış, bu yüzden de önce Çin’i vuracakmış gibi görünmüş olsa da... Salgınla mücadelede iyi bir sınav vermesi, ekonomik çarkını da hızla yeniden döndürmeye başlaması Çin’in gücünü artırmış görünüyor. Kaldı ki artırmamış bile olsa, sonuçta bugün dünyada en çok konuşulan ülke haline gelmiş durumda. ABD Başkanı Trump’ın ve ekibinin Çin’i hedef tahtasına koyması bunun göstergesi. Dolayısıyla, zaten gelmekte olan ABD-Çin soğuk savaşının içinde bulduk aniden kendimizi.

Haberin Devamı

Kısacası, ABD hegemonyası altındaki tek kutuplu dünya düzeni bitti. Şimdiki çift kutuplu yeni bir düzenin ayak sesleri...

***

Yine dünya siyaset sahnesinde gördüğümüz bir diğer gelmekte olup da hızlanan değişim, Avrupa’da. Avrupa Birliği (AB) zaten zayıflıyordu. İngiltere’nin Brexit süreciyle ciddi yara almıştı. ABD ile arasında açılan uçurum da elini zayıflatmıştı. Kendi içinde de zaten tutarsız, dağınık bir politika izliyordu. Şimdi korona salgınında bütünlüklü bir siyaset izlememesi, üyelerine sahip çıkamaması ve hatta İtalya örneğinde görüldüğü gibi yalnız bırakması, AB’nin dağılma sürecine girdiğine delalet sayılabilir.

Hakeza Fransa Cumhurbaşkanı Macron da evvelki hafta Financial Times’a verdiği mülakatta, önümüzdeki dönem AB’nin dağılıp Euro’nun da ortadan kalkabileceğini söyledi. Böylelikle ilk kez AB’nin kurucu üyelerinden birinin ağzından bu gerçek çıkmış oldu.

Teknoloji çağı

Yine bir diğer hızlanan dönüşüm de teknolojiyle ilgili. Zaten özellikle son 10 yıldır teknolojinin hayatlarımız üzerinde kurduğu tahakküm ortadaydı. Gitgide daha bağımlı hale geliyorduk kendisine. Ancak şu an geldiğimiz noktada hayatlarımızın tam anlamıyla merkezine oturdu. Bugün evde bilgisayarı olmayan bir çocuğun eğitim görmesi mümkün değil. Birbirimizle iletişimimiz de tamamen teknolojiye bağlı. Resmen artık bizler için hayati önemde.

Haberin Devamı

Devletlerin de teknolojiyi kullanmaları bugün yaşamsal. Zira virüsün yayılma hızından tedavi sürecine kadar her aşamasında teknolojik altyapılarına dayanıyorlar. Çin, Singapur, Güney Kore gibi koronayla mücadelede başarılı sayılan çoğu ülkenin bu başarısı teknolojik altyapılarının güçlü olmasına bağlanıyor. Özellikle Çin’de kullanılan drone’lar, insanlara takılan bilezikler, verilen dijital kodlar, vs devletin insanların en mahrem bilgilerine ulaşmasını sağladı. Şimdi sırada insan derisi altına çiplerin takılması olduğu söyleniyor.

Yani zaten gelmekte olan “teknoloji çağı”nın bir anda içine girmiş bulduk kendimizi. Dünyanın son gördüğü küresel dalga olan “küreselleşme” şimdi “teknoloji çağı”na el vermiş görünüyor. İşte bu yüzden önümüzdeki dönemde dünyada öne çıkan devletler, teknolojiyi iyi kullananlar olacaklar. Bu dalganın üzerinde yükselen ülkeler, bu çağın kazananları olacak.

Haberin Devamı

Değişen kapitalizm

Bir diğer hızlanan değişim de ekonomik düzende. Zaten dünya artık mevcut kapitalist düzeni kaldırmıyordu. Nasıl büyüdüğüyle ilgilenmeyen, sadece gayri safi milli hasıla (GSMH) odaklı büyümeye dayalı, salt tüketim üzerine kurulu bu düzeni taşıyamıyordu. Ülkelerin birbirlerine bu kadar bağımlı olup kendi üretimlerini bu derece arka plana atmış olmalarının da ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı, küresel tedarik zincirleri ve sanayi bir anda durunca.

Dolayısıyla, bundan böyle -ekonominin daralmasıyla da birlikte- refahın eşit dağılımına önem veren, daha paylaşımcı ve kendi öz kaynaklarını güçlendiren devletler öne çıkacak. Tarım-hayvancılığını, toprağını, yerli ve yerel üretimi önemseyen ülkeler yeni dönemin kazananı olacak.

***

Son olarak: Değişimi hızlanan bir diğer süreç de bilgiyle ilgili. Daha doğrusu, gerçeklik algımız... Özellikle bu salgınla ilgili devletinden, hükümetinden temiz ve gerçek bilgi almak isteyen vatandaşlar için gerçeğin kıymeti yeniden açığa çıktı. Yıllardır internet üzerinden yalan yanlış bilgilere boğulan insanlar, “sanal gerçeklik” denilen bir saçmalığın peşinden sürükleniyordu. Oysaki gerçeğin sanalı mı olur? Şimdi şeffaflığın, gerçek bilginin değeri yeniden keşfedildi. Yanlış bilginin insanın canına mal olabileceği anlaşılınca...