Koronanın dokunmadığı, değiştirmediği hiçbir şey kalmıyor. Kalmayacak. Dünya düzeni, alışkanlıklarımız, ekonomik sistem, her şey ve hepimiz dönüşüyoruz. Yeni bizler, yeni sistemler, yeni ideolojiler doğuyor. Bu derin kırılmadan elbette siyaset de etkileniyor. Bahsettiğim, merkez ve yerel siyaset.
***
Salı akşamı Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin ile Instagram sayfasında canlı yayında bir söyleşi yaptık. Korona sonrası yeni dönemde belediyelerin rolünü ve önemini konuştuk. Zira şimdi “yeni nesil belediyecilik” doğuyor. Bu doğumu da, Gaziantep’te üst üste iki kez yüzde 55’lik oranla Belediye Başkanı seçilen ve aynı zamanda 1700 belediyeden oluşan Türkiye Belediyeler Birliği’nin Başkanı olan Fatma Hanım’la konuşmak istedim elbette.
Fatma Hanım hem bu salgın döneminde tüm Türkiye için “örnek belediyecilik” ortaya koydu. Mesela tüm Türkiye’nin maskelerinin yüzde 95’ini üreterek memlekete resmen nefes oldu. Hem de daha önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptığı için, merkez ile yerel yönetim arasındaki ilişkiyi konuşmak için en doğru isim.
Sorun da çözüm de ortak
Her şeyden önce, bugün dayanışma günü. Herkesin elinden geldiğince elini taşın altına koyması gereken gün. Tedaviden, tıbbi yardıma, alınan önlemlerden yardım paketlerine kadar, özellikle yerel yönetimlerden destek almak hayati önemde.
Mesela Gaziantep Güneydoğu’nun en büyük nüfuslu ili olmasına rağmen, en düşük riskli sayılan şehirler arasında. Türkiye’de vaka ve ölü sayısında ortalamanın çok altında, 67. sırada. Bunun asıl sebebi de, Fatma Hanım’ın bu sürece hızla adapte olup azami seviyede önlem alması. Sohbetimiz sırasında belediye çalışanlarının nasıl sokaklarda tek tek gezip insanları uyardıklarını, sürekli anonslar yaptıklarını, ev ev dolaşıp yardım paketleri ve tıbbi malzeme dağıttıklarını anlattı. Şu an sahada olmak ve insanlara bire bir ulaşmak her şeyden önemli. Bu da belediyelerin işi.
Zaten tam da bu ihtiyaçtan dolayı; şu an dünyada tüm devletler -en kapitalist ekonomiye sahip olanlar dahil- sosyal politikalara sarılmış durumdalar. Hastane hizmetlerinin ücretsiz olması, açıklanan yardım paketleri, maaşların kamulaştırılması vs hepsi “sosyal devlet” anlayışının geri döndüğünü gösteriyor. Bu da bundan böyle belediyelere çok daha fazla iş düşeceği anlamına geliyor.
Merkez-yerel ilişkisi
Başkentler ise bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Bizde Ankara ve İstanbul belediyeleriyle yaşanan sıkıntı gibi, birçok ülkede merkez ile yerel arasında şu an yetki ve güç paylaşımında sürtüşme yaşanıyor. Mesela Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro, valilere ve belediye başkanlarına “Önlemleri çok abartıyorsunuz” diyerek resmen savaş açtı. ABD Başkanı Trump da eyalet valileriyle bu konuda sürekli çatışıyor.
Fatma Şahin “Hepimizin sorunu ortak, o yüzden şimdi ortak çözüm lazım” diyor. Kendi bir AK Partili eski bakan olarak Ankara ile güçlü ilişkilerini ve Belediyeler Birliği Başkanı olarak tüm belediyelerle kurduğu güçlü ağı, merkez ile yerel arasında yapıcı bir rol oynamak üzere kullanıyor. Bu krizde sadece Ankara ile yerel yönetim arasında değil, belediyeler arasında da koordinasyonun yaşamsal olduğunu vurguluyor. “Şimdi partizanlık yapma zamanı değil. Söz konusu memleketse, tüm partiler bir araya gelmeli. Gün, milli seferberlik günü” diyor.
***
Bununla birlikte, ben bu salgın boyunca birçoğumuzun doğanın, toprağın, açık havanın kıymetini anladığını, bu yüzden sonrasında kırsala ve şehir dışına “ters göç”ün başlayacağını düşünüyorum. Bu da daha küçük ve kırsal şehirlerin, köylerin ve kasabaların nüfusunun artması demek. Ki buralara yerleşen insanların büyük bir kısmı da yeniden toprağa, tarıma, hayvancılığa yönelecektir. Dolayısıyla, yeni dönemde yerel yönetimlerin önemi ve rolü çok daha artacak. Sunacakları hizmetler ve sorumlulukları çoğalacak.
Merkez iktidarlar da ister istemez belediyelerin yükselen önemine uyum sağlayacak. Yetkilerinin, güçlerinin bir kısmını yerele devredecekler. Daha az merkezi, daha çok âdemimerkeziyetçi olma yoluna gidilecek.
***
Unutmayın, bu salgında en çok küresel iş birliğinin ve koordinasyonun yokluğunu çektik. Hep uluslararası kurumların yetersiz kaldığından, uluslararası dayanışmanın artması gerektiğinden bahsettik. Peki, ülkeler daha kendi içlerinde ulusal birliği ve dayanışmayı sağlayamazlarsa, küresel ölçekte bunu nasıl yapacağız?
NOT: Youtube kanalımda yeni videomda daha fazlasını bulabilirsiniz.