Farkında mısınız bilmiyorum ama bu hafta internet 30. yaşını doldurdu. Daha doğrusu, bilgisayarlarımızdan ve telefonlarımızdan bizi internete bağlayan web (yani www) 30 yılı geride bıraktı. Ama bugünkü yaşamımıza bakınca, sanki anne rahmine düştüğümüzden beri hayatımızdaymış gibi geliyor.
Web’in hâkimiyeti
Aslında “world wide web’in (yani “dünyayı saran ağ”) baş harflerinden oluşan www, bizi internete bağlayan araç. Dün okuduğum bir makalede, “İnternet görünmeyen bir otobansa, web, bu otobanda seyahat etmenizi sağlayan sihirli halı” diyordu. Zira ancak “www”yu tuşlayınca bir adrese varıyorsunuz.
Web’in icat edildiği 1989’u ise hep Soğuk Savaş’ın bitişi olarak anarız. 2. Sanayi Devrimi’nin damgasını vurduğu 20. yüzyıl penceresinden bakınca, evet, 1989 yılı bu anlamda çok önemli. Ama başka bir düzlemde 1989’un anlamı çok başka ve çok daha geniş. Yapay zekâ ve dijitalleşmenin damgasını vurduğu ve “Dijital Devrim” ya da “Enformasyon Çağı” denilen 21. yüzyılda, bugün 1989 deyince aklımıza artık ilk “Soğuk Savaş’ın bitişi” değil, “web’in doğum günü” gelmeli.
***
Hakeza internet hepimizi ve her bir yanımızı çepeçevre kuşatmış durumda. Yaptığımız alışverişlerden devletlerin güvenlik politikalarına, her şey onun hâkimiyeti altında. WWW Konsorsiyumu’nun CEO’su Jeff Jaffe demiş ki: “Her şeyi birden ve gerçekten değiştiren çok az yenilik vardır. Web, insanlık tarihinin uzun zamandır en etkili yeniliğidir”. İnternette gitgide gelişen algoritmalar da bizi giderek daha fazla gözetliyor.
Ne alacağımıza, okuyacağımıza, göreceğimize, yiyeceğimize neredeyse artık onlar karar veriyor.
Hem de tüm yerküre üzerinde... Pew Araştırma Merkezi’nin son anketine göre, bugün dünyada 5 milyardan fazla kişinin cep telefonu var. Bunların yarısından fazlası da internete bağlı. Dahası, bugün dünyada internete bağlı insan sayısı bağlı olmayandan daha fazla.
Handikaplar
Ancak nasıl ki her değişim sancılı oluyorsa, bu çağ da sancıdan azade değil. Web’in yaratıcısı İngiliz bilim adamı Tim Berners-Lee, icadının 30. yılında geçtiğimiz salı günü yayımladığı mektupta, bu “sancılara” dikkat çekiyor: Bilgi güvenliğinin olmaması, özel hayatın ihlali, siber güvenlik tehditleri ve özel hayatlarımızda cep telefonlarının işgal ettiği alan... Bunlar handikaplardan sadece birkaçı.
Yine de Lee diyor ki: “Eğer bu sebeplerden dolayı daha iyi bir web oluşturmaktan vazgeçersek, web başarısızlığa uğramış olmayacak. Bizler başarısızlığa uğramış olacağız.” Gerçekten de zaman içinde internetin tüm yerkürede sadece iletişime ve iş birliğine vesile olması için hâlâ ümit var.
Yeni eko-sistem
İşte böyle bir dönemde dünyada teknolojiyi iyi kullanan ve üreten devletler yeni çağın güçleri olacak. Diğerleri ise onlara ve bu yeni teknolojilere tabi... Tıpkı küreselleşme dalgasının dünyada kazananları ve kaybedenleri olduğu gibi. Evvelki yıl Danimarka’nın Silikon Vadisi’ne atadığı dünyanın ilk “Teknoloji Büyükelçisi” Casper Klynge ile konuştuğumda, “Artık teknoloji politikası bir devletin hem sanayi politikası, hem de ticaret politikası, finans politikası ve güvenlik politikası. Çünkü artık teknoloji, ülkeler arası ilişkileri ve bir ülkenin uluslararası platformdaki yerini de etkiliyor” demişti.
İşte Türkiye de yavaş yavaş bu yeni gerçekliğe yöneliyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı altında kurulan Türkiye Uzay Ajansı (TUA) gibi yeni oluşumlarla, bu çağa uyumlu eko-sistemi yaratmaya çalışıyor. Ancak bu çabada hızlanmalı. Bu hızı kesen -Wikipedia gibi bir dijital mecrayı toptan kapatma gibi- kararlardan da kaçınmalı.Zira teknoloji çağını hafife almanın maliyeti, bu yüzyılın kaybedeni olmaktan başka bir şey değil.