Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kuzu şiş kusursuzdu


Kuzu şiş kusursuzdu


Yazın hafta sonlarında falan İstanbul’dan çıkıp daha sakin bir yere ailece gitmeyi çeker mi canınız? Cevap evetse, çoluk çocuk güzel bir yemek yiyebileceğiniz ve bahçesinde çocukların oynayabileceği bir lokanta önereyim size: Trakyum. Tekirdağ il sınırı içinde, Çerkezköy-Kızılpınar’da. Yeşilköy’den 1,5 saat uzaklıkta.
Bizi buraya yönelten, burada yaşayan Kenan bey ile Nurce hanımın nazik davetleri. Sevgili Nurce “Hep İstanbul’u yazıyorsun, biraz da bizim buraları yaz Vedat abi” diyor (“Kızım ben senin abin görünümünde miyim?” deyip protesto ettiğim için, artık Vedat diyecek), biz de Sema hanım gibi güvenilir ve bir kadehten fazla içmeyecek bir şoför bulunca kalkıp gidiyoruz.
Ancak sadece bir kadeh içmek mümkün mü? Hele yanınızda 6 bin şişe üretilmiş Kayra Imperial’in 1600’üncü şişesi varsa. Gerçi biraz alındım. Tour D’Argent gibi Paris’in en “avanak turist” lokantasında, özel preste hazırlanmış ördeği yerken eline verilen resmi sertifikada “Tebrikler, 627 bin 529’uncu adamsınız bu ördeği ısmarlayan” yazan insana ilk 10 şişeden biri gönderilmeliydi diye düşündüm. Öte yandan iyi kebap ile iyi Syrah gider fikri ağır bastığından bu şişeyi lokantaya getirdim işte.
Öte yandan düşünmedim de değil hani. İstanbul’da bile güya someliye eğitimi almış garsonlar doğru dürüst şarap açıp servisini yapamıyor. Acaba İstanbul dışında becerebilirler mi bu işi?
Hem de ne biçim becerirler! Şarap elimden aynı bir bebek nasıl kucağa alınırsa o kadar incelikle alınıyor. Son derece dikkatli ve hiç sarsmadan açılıp dikkatle dekant ediliyor, yani özel sürahiye boşaltılıyor.

Sıcak mezeler nefis
Yanımda Ogan Soysal gibi hem yemekten hem de şaraptan anlayan, ülkeye epey emeği geçmiş, hâlâ da geçmekte olan bir büyüğüm var. Bu şaraptan önce bir de lokantanın listesinden 2004 Doluca Öküzgözü / Boğazkere Kav içelim diyoruz ve Kayra Imperial havalanırken Kav ile başlıyoruz yemeğe.
2004 Doluca maalesef gerekli yoğunluğa ve derinliğe sahip değil. Ben önüme dizili mezeleri görünce bunun yerine rakıyla ıslatayım ağzımı diyorum.
Közlenmiş biber, soğan ve nar ekşisi ile başlıyoruz. Başlangıç için enfes bir iştah açıcı.
Çiğköfte biber salçasına ağırlık vermiş ve fazla yumuşak. Ogan abi Tarsusludur ve diplomatik kariyeri kullandığı lisana yansır. “Bu vasat” demiyor. “Çocukluğumuzun elle açılan çiğköfteleri artık pek kalmadı” diyor.
İçi yöresel peynirle doldurulmuş küçük biber turşusu ise herkesi memnun ediyor. Herhalde bir de Van’ın otlu peyniri olsa içinde, bu turşuyla doyarız.
Közlenmiş patlıcan, haydari, börülce. Hepsi belli bir standardın üstünde. Sızma yoğurdun özellikle lezzetli olduğunu kafamın köşesine not ediyorum.
Sonra önümüze üç enfes sıcak meze geliyor. Birincisi fındık lahmacun. Eti iyi ve sarmısaklı. İkincisi  her yerde bulunan içliköfte. Ama her yerde bu kadar mükemmeli bulunmuyor. Kabuğu incecik. İç kısmı kıvamında doldurulmuş, aşırı değil. İçi yağlı ve lezzetli ama vıcık vıcık yağlı değil. Nurce “Vedat, başka güzel şeyler de var, iki tane yeme” demese, üç tane yiyebilirim. Keyfim iyice yerine geldiği için Nurce’ye kızmıyorum büyük abisi yaşında adama adıyla hitap ettiği için!
“Başka güzel şeyler”den bir tanesi diğer sıcak meze. Kendi yapımları odun fırını lavaş ekmeği küçük parçalara bölünüp fritözde çıtır hâle getirilmiş. Üstünde de süzme yoğurt, sote mantar ve tereyağı. Rafine bir yemek mi? Hayır. Lezzetli mi? Hem de ne biçim!
Öte yandan insan düşünmeden edemiyor. Yöre yabani mantar yöresi değil mi? İhraç edilen yabani mantar türleri ile hazırlansa daha da muhteşem olmaz mı bu yemek? Acaba benim geçtiğimiz salı günkü yazımda kendisinden bahsettiğim, Türkiye’de yaşayan tek “mikolog” yani “mantar uzmanı” Jilber Barutciyan bu bölgeye gelip tespitlerde bulunsa yöre halkı bu konuda bilgilenip kendi değerlerine sahip çıkamaz mı?

Özen gösterilmiş bir lokanta
Sırada etler var. Tabii şimdi Kayra Imperial’i açmanın tam zamanı.
Kuzu şiş çok enfes. İçi hafif pembe kalmış. Kuzu belli ki iyi terbiye edilmiş.
Sonra lokantanın “Trakyum spesiyal” dediği bir spesiyalitesini deniyoruz. Kuzu pirzola satırla kesilip rende kaşarla yoğrulmuş. Yufkayla dürüm gibi sarılıp kızartılmış. Kusursuz.
Bir tek kuzu tandır hayal kırıklığı yaratıyor bende. Biraz yağsız ve haşlama tadı var. Belli ki önceden pişmiş, sipariş sonrası tekrar ısıtılmış.
Daha önce tasvir ettiğim Kayra Imperial ülkemizde Syrah ya da Şiraz denen üzümden yapılan en iyi şaraplardan biri. Yumuşak tanenleri ve kadifemsi dokusuyla kuzu yemekleriyle ideal uyum sağlıyor. Ayrıca lokantanın odun fırınında pişen hafif is kokulu etler Syrah üzümünün baharatlı bitimini ve ağızda kalan (daha çok kullanılan fıçılardan gelen) meyankökü lezzetini iyi dengeliyor.
Yemekten sonra lokantanın sahibi kardeşlerden biriyle sohbet ediyoruz. “Acaba daha körpe ve küçük, örneğin 12 kiloluk kuzu eti bulmak mümkün mü?” diye soruyorum. Anladığım kadarıyla mümkün değil. Kullanılan kuzular dokuz aylık.
Bu sohbetten sonra tatlıların tadına bakıyoruz. Künefe aşırı tatlı. Buna karşılık katmer oldukça iyi.
Doymanın da ötesinde zor nefes alır durumda ve kemerlerimizi gevşeterek lokantadan ayrılıyoruz. Gene de etrafa göz atıp buranın gerçekten özen gösterilmiş bir yer olduğunu görüyorum. Salon ve mutfak tertemiz. Odun fırını mükemmel. Bahçe tanzim edilmiş. Çalışanlar güler yüzlü ve temiz. Fiyatlar makul.
Karar veriyorum. Ailece geleceğiz bir dahaki sefere.
Tel: (0282) 727 47 73

DEĞERLENDİRME: * * *