Kapri’nin sadece yemekleri değil, manzarası da harika.
“400 avrodan aşağı günahını bile satmayanların” adası Kapri’ye yolu düşenler lezzetli yemekler ve güzel şaraplar tadabilir
Bu sene Kapri Adası da ekonomik krizin etkilerini hissediyor gibi. Lokantalarda yer bulmak daha kolay. Oteller tam kapasite çalışmıyor.
Belki böylesi daha iyi. Çünkü Kapri’ye günübirlik gelen ve dar ve yokuşlu yollarda soluk soluğa eli bayraklı rehberlerinin arkasından koşuşturan kalabalıklar akşamları kayboluyor. Kapri de size kalıyor. Adanın tüm güzelliklerini doya doya içinize çekiyorsunuz.
İngiliz ve Amerikan grupları gezdiren rehberler hep aynı esprileri yapıyorlar. Daha çok adanın ne kadar pahalı olduğuna ve otellerdeki fiyatlara dair espriler. Örneğin “Falanca otelde 250 avroya da kalınabilir” diyor rehber. Ama sonra ekliyor: “Köpeğinizin gecelik fiyatı bu!”
Kayısı renkli pantolon konusunda şanssızım
İtalyan modasının son ürünlerini teşhir eden dükkanlar genellikle ateş pahası. Öte yandan gerçekten zevkli vitrinler ve güzel şeyler var. Bizim Türklerin gözünden hiçbir şey kaçmıyor. Bir vitrinde ipek-kaşmir karışımı, erkek için bir tişört görüyorum. Birden arkamdan Türkçe bir ses: “Hanım içeri girip fiyatını soruver lütfen”. Öncü kuvvet olarak bayanları yollamak iyi fikir. Ben de durup bekliyorum. “400 avro imiş Orhan!”
“El insaf”, diyor Orhan bey. “400 avrodan ucuza günahlarını bile satmıyor adamlar.”
Alışveriş konusunda dayım daha şanslı. Quisisana otelinin tam karşısında bir butikte benim cep telefonum denize düştüğü zaman üstümde olan kayısı renkli pantolonumun benzerini görüyoruz. Ben sonra öfkemi pantolondan çıkarıp (cepleri güvenilmez) pantolonu fırlatıp attığım için bir yenisini almak istiyorum. Ama herhalde kayısı renkli pantolonlardan yana şanssızım. Bunun da başka sorunları var ve ucuzlukta değil. Dayım ise gök mavisi ve kiremit renkli spor gömleği ile birlikte kendisine pek yakışan bir pantolon buluyor. Ayrıca indirime girmiş pantolon.
Şans insanın yüzüne gülünce tam gülüyor. Zaten yakışıklı olan ve olduğundan genç duran dayım beş kilo verdiğinden beri yaşıtlarının oğlu gibi durmaya başladı. Hatırı sayılır seksapeli olan satıcı kız bana hiç yüz vermiyor ama dayıma amiyane tabiriyle “sarkıyor”.
Çok uyumlu insanlar, seçimi bana bıraktılar
Dayımın aklı ise başka yerde. Biyoloji ve aritmetik ile uğraşıyor. Yani çok ince kalori hesapları yapıyor. Hem o hem de bu konuda ondan da katı olan yengem.
İşin zor tarafı da bana düşüyor. Onların diyetini göz ardı etmeden lokanta ve şarap seçimlerini yapma görevi bana veriliyor.
Bu iş bu sefer iyice zor çünkü iki arkadaşları ile gelmişler. Aydın bey ve Yasemin hanım çifti görünüş olarak mükemmel insanlar ama daha önce başıma geldiği için iki şeyden korkuyorum. Ya şarap içmezlerse? Ya onlar da perhizde ise ve her gittikleri yerde “bir salata bize yeter” derlerse?
Neyse ki korktuğum şey başıma gelmiyor. Aydın bey olsun, Yasemin hanım olsun, dünyanın en uyumlu insanları. Yani tüm seçimi bana bırakıyorlar! Ayrıca Aydın bey içki konusunda tam bir kafa dengi. Yani hiçbir teklife hayır demediği gibi İtalya’da yenen bir yemek “beyaz grappa” ile noktalanır ise o yemeğin hazmının kolay olacağını da iyi biliyor.
Etrafımdaki insanlar bu kadar toleranslı ama rehberleri mükemmel değil. Onları götürdüğüm Michelin iki yıldızlı L’Olivo Del Capri Palace lokantası hiçbirimizin beklentisine cevap vermiyor. Yemekler gösterişli ama lezzet şöyle böyle. Fiyatlar da cep yakıyor.
Buna karşılık iki nedenle beni affediyorlar. Birincisi yemek öncesinde şampanyalarımızı içerken (eşimin yaş gününü kutluyorduk) şefin gönderdiği tadım hoşluklarının mükemmel olması. İkincisi ise şarap seçmeyi bilmem.
Herkesi memnun edecek lokantalar
Şarap tercihlerimi yandaki bölümde okuyabilirsiniz. Ama tabii kendimi affettirmek için iyi şarap yeterli değil, güzel lokantalar da bulmalıyım. Sanırım asağıdaki dört önerim herkesi memnun edecek nitelikte:
1 Bagni Di Tiberio: Benim favorim olan Add O’Riccio kapanalı beri en sevdiğim plaj-lokanta bu. Diğer paralı plajlarda olduğu gibi çalışanların burnu burada bir karış havada değil. Fiyatlar da uygun. Lokantanın girişindeki masada sergilenen ve tabağınıza istediğiniz kadar alacağınız mezeler (antipasti) günlük, balıklar taze, makarnalar bol zeytinyağı ve sarımsaklı!
2 Aurora: İtalya’daki İtalyan lokantasından çok, Londra ya da New York’ta bulacağınız bir üst düzey İtalyan gibi. Taze porcini mantarlı ve parmesanlı roka salatası iyi bir baslangıç. Karidesli ve köri soslu çıtır pilav çok iyi. Ana yemek olarak düşünülebilecek Milano usulü dana eskalop da herkesi memnun eder.
3 La Capannina: Kapri’yi ziyaret eden herkes burada bir kez yiyor ve yemeli. 2008 yazını kast ederek “Fevkalade güzel bir Türk bayan burada idi ve yanında Türk basınının çok tanınmış bir siması olduğu söylenen bir bey vardı” dediler bana ama ben kim olduklarını çıkaramadım. Her kimlerse inşallah ravyoli al caprese ve patates dilimleri ile pişen yöre mercanının (pezzogno) tadına bakmışlardır.
4 Le Grottelle: Yukarıdakiler arasında en ucuz ve romantik olanı. Arco Naturale’in orada ve burada oturduğunuz zaman insanın nefesi kesiliyor çünkü Kapri’nin dayanılmaz cazibesi iliklerinize kadar işliyor. Tam bir Trattoria. Ev yemekleri. Balıklar çok iyi. Ravyoli caprese burada süper ama ondan da önce odun ateşinde ve tarihi bir fırında pişen pizzalarını mutlak denemeniz lazım.
Üç şarap, biri başyapıt!
L’Olivo Del Capri Palace’taki yemekte bana hiçbir şahsiyeti olmayan Campania ve Sicilya şaraplarını tavsiye eden sömeliye ile karşılıklı ve
20 dakika süren bir tangodan sonra liste dışı şaraplar gelmeye başlıyor. İşte size üç tavsiye:
1 Marisa Cuomo. 2006 Furore Fior d’Uva
Bölgenin şüphesiz en iyi beyaz şarabı. Amalfi kıyısında dağlık bir bölgede nesli kurumaya yüz tutmuş ve bu bölge dışında hiçbir yerde ekilmeyen üç yerel üzümden yapılıyor: Fenile, Ginestra ve Ripoli. Soğuk maserasyon ve üç ay süren fermantasyon, doğal maya ile birleşince ortaya dünya çapında bir beyaz çıkıyor. Burunda özellikle tropik meyveler ve karamelli kayısı kokusu var. Damakta da kuru kayısı ve şeftali. Meyveler olgun ama asidite şarabı taze ve diri tutuyor. Mineralite açısından zengin olan bitim uzun.
2 Galardi. 2001 Terra di Lavoro.
Bu da mineral açısından çok zengin volkanik toprakta İtalya’nın önde gelen önologu Riccardo Cotarella’nın Baron Roberto Selvaggi için ürettiği harika şarap.
İnanılmaz düşük verim ve eski asmalar yörenin Piedirosso ve Aglianico üzümlerinden sadece yörenin en iyi kırmızı şarabını yaratmamış. Dünya çapında bir şarap ortaya çıkmış. Zenginlik ve derinlik açısından şarapta “yok yok”. Benim zevkimin pek uyuşmadığı Robert Parker bu sefer haklı çünkü bu şarap gerçekten bir başyapıt. Tabiat yaratmış, insan yardımcı olmuş. Gözüm kapalı içsem “Acaba bu 99 Cheval Blanc olabilir mi?” diyeceğim bir şarap. Cheval Blanc’ın onda biri fiyatına.
3 Le Ortole. 2006 Ubstini Campagnano
Volkanik toprakta ekilmiş asmalardan. Sepaj Pazzagnello. Meyve lezzetleri ikinci planda. Derinliği olan, bitimde damakta çeşitli baharat ve kaya tuzu lezzetleri bırakan çok değişik bir şarap. Bölgenin klasik beyaz üzümleri Falanghina, Greco di Tufo ve Fiano’dan yapılan şaraplardan çok daha değişik ve çok boyutlu.