Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Uzun zamandır arzuladığım bir projemi geçen günlerde gerçekleştirdim, yerli ve yabancı biraların değerlendirildiği bir “Bira Paneli” organize ettim.
Detaylarını web sitemde bulabileceğiniz bu panelin sonuçlarını okuyucularımla paylaşmak isterim.
Panel jürisi bendeniz ile birlikte altı kişiden oluştu. Panele meslektaşım, bira konusunda gerçek bir uzman ve North Shields pub’larının kurucusu Teoman Hünal bey başkanlık etti. Diğer katılımcılar ise web sitesi üyeleri arasında bira konusunda kendini yetiştirmiş ve yurtdışında çok sayıda bira denemiş olan değerli gençlerden seçildi: Faiz Muhaffel (akademisyen), Alper Gürsoy (yönetici), Ömür Hakyemez (iktisatçı) ve Alper Öztoprak (kimyager).
Paneldeki biraların pek çoğu ülkemizde mevcut ya da North Shields Asmalımescit’te bulunuyor. Bunun dışındakileri ben kendi imkanlarımla tedarik ettim.
22 biranın değerlendirildiği paneli iki bölüme ayırdık. İlk bölümde hepsi ülkemizde bulunan ve lisans anlaşmaları ile bizde üretilen lager tipi dokuz birayı değerlendirdik. Bu panel kör tadım şeklinde gerçekleşti, yani hiçbirimiz önümüze gelen biranın ne olduğunu bilmeden tattık ve 1 ile 5 arası bir not verdik (buçuk notlar da verildi). Değerlendirme yapılırken renk, köpük, koku ve tat gibi dört temel ölçüt dikkate alındı.
Puanları topladıktan sonra ilk dokuz sıra belli oldu. Toplam 21 puanlı Çek lager’i Budweiser rahatlıkla birinci sıraya oturdu. Bol şerbetçiotu kullanılan bu biranın özellikleri son derece temiz ve dengeli oluşu, damakta kalıcı olması ve hoş bir tat bırakması.
Hoş, yumuşak ve hafif baharatımsı nüansları olan Beck ikinci; hafif acımsı, kıvamında ve fazla derinliği olmasa da dengeli bir bira olan Amstel üçüncü; Efes’in ürettiği aromatik, malt karakteri dikkat çeken, hoş ve egzotik bir burnu olan Bomonti birası ise dördüncü sıraya yerleşti. Tuborg Gold ve Heineken beş ve altıncılığı paylaştı. Aynı şekilde, Miller ve Carlsberg de yedi ve sekizinciliği paylaştı.
Ülkemizin en fazla tüketilen birası olan Efes Pilsen maalesef sadece 13 puan toplayarak (yani ortalama üzerine 2 puanda kalarak) son sıraya yerleşti. Bu bira üstüne benim notlarım şöyle: Tek boyutlu, dengesiz bir acılık, kısa bitim, sabun köpüğü gibi.
Demek ki kırık pirinçten ve glikozlu bira üretmek sadece sağlığa değil damağa da zararlı!


Ölçmeyip tadını çıkardığımız liste
İkinci panele aldığımız 13 bira ise tamamen ayrı bir kategori oluşturdular. Dünyanın en ünlü biralarının bulunduğu bu paneli öne alsaydık herhalde, Teoman beyin söylediği gibi, “İlk paneldeki notlar daha da düşük olurdu”.
Bu biralar o kadar güzel ve kompleks biralardı ki, başkanımız Teoman beyin önerisi ile bu biraları not vererek değerlendirmedik, ne içtiğimizi bilerek tadını çıkarmaya baktık. Not verseydik en az 10 tanesinin 5 üstünden
5 alacağı kaçınılmaz olan bu biraları kısaca okuyucuya tanıtmak istiyorum. Tadına baktığımız toplam 13 biradan beni özellikle etkileyen dokuz tanesini aşağıda yazıyorum istedim. Bu sıralama kaliteye göre değil, bizim tadım sıramıza göre düzenlenmiştir:

Haberin Devamı

Schneider Weisse: Münih’te üretilen enfes bir buğday birası. Aromasında muz kokusu olan ve çok özel bir maya ile üretilen bu birayı Teoman bey ithal ediyor.
Schneider Aventinus: Yarı arpa, yarı buğday. Müthiş bir köpük ve tropikal meyve andıran bir aroma. Damakta yayılan, adeta kremamsı bir dokusu olan bir başyapıt. Şerbetçiotu tadı geri planda. Teoman beyin ülkemize getirdiği mükemmel biralardan biri.
Duvel: Yüzde 8,7 gibi yüksek alkollü ama boğaz yakmıyor, zarif ve insanın iştahını açıyor. Dünyada buna benzer bir bira yok. Herhalde çok özel bir maya kullanıyorlar.
Sierra Nevada Pale Ale: Amerika’da üretilen ale tipi biralar arasında en iyilerinden biri. Her zaman güvenilir, kompleks ve adeta baharatımsı bir aroması, orta damakta kendini hissettiren kalıcı lezzeti ve güzel dengesi var.
Brooklyn Brown Ale: Teoman bey hem Brooklyn Lager hem de Brown Ale getiriyor. Eline sağlık. Karamelize bir lezzeti olan, kakao kokulu brown ale bence çiğ istiridye ile enfes bir uyum sağlayacak güzel bir iksir.
Arrogant Bastard Ale: Amerika’da bir bira devrimi yaşanıyor. “Venture capitalist” denen, riskli alanlara yatırım yapan girişimciler zanaatkâr bira üretmek isteyen gençleri destekliyor. Bunun sonunda da hiçbir şekilde kategorize etmesi mümkün olmayan ilginç biralar ortaya çıkıyor. Arrogant Bastard da (“küstah piç” diye çevrilebilir) bunlardan biri. Single malt viski gibi bir bira bu. Acımsı ama çok boyutlu. Aromasında laym ve meyankökü dikkati çekiyor (meşe fıçıda yıllanmış).
Aecht Schlelferia Bamberg: Teoman beyin getirdiği başka bir güzel. Marzen tipi, isli bir bira. Boşnak usulü isli bir etle herhalde ancak cennette bulunacak bir bileşim yaratır.
Saison Imeriale Belgian Farmhouse: İnanılmaz kompleks, sezonluk bir Belçika birası. Her yudumda insanın ağzında değişik bir lezzet kalıyor. Bitim son derece uzun ve zarif. Bira dünyasının Romanee Conti’si!
Chimay Blue: Belçika trappist biralarından. İnsanın içini ısıtan efsanevi bir bira. Saison, Romanee Conti ise bu Petrus.

Bira ve yemek uyumu
Ben de bu konuda yeni şeyler öğreniyor ve uzun yıllar kötü bira içmeye mecbur bırakılmaktan doğan önyargılarımı giderek aşıyorum.
Her türlü brown ale çiğ ve kabuklu deniz ürünleri ile enfes birliktelik sağlıyor. Menemen, sahanda sucuklu ya da pastırmalı yumurta, özellikle de içinde ançuez olan pizzalar lager tipi biralar ile güzel gidiyor. Marzen tipi ve isli biralar, şarküteri ürünleri özellikle de tütsülenmiş etler için uygun. Mangalda pişmiş ve dişi karamelize olmuş etler ile Chimay ya da Duvell gibi biralar ya da bizim tatmaya fırsat bulamadığımız Westmalle ve Orval gibi Belçika trappist biralar fevkalade iyi uyum sağlıyor. Hemen her iyi bira da baharatlı yiyeceklere ve mezelere gayet güzel eşlik ediyor. Keza tempura gibi kızartma balık ve sebzelerle de tüm iyi biralar hoş birliktelikler yaratıyorlar.
Ne diyelim? Madem eski Tekel biralarını artık bulamıyoruz, inşallah bizler de hak ettiğimiz kalitede biralara bir gün kavuşuruz.
Az içelim, öz içelim!