Mabeyin’de kişi başı 90 YTL’lik hesap gelince, “Konak farkı Vedatçığım” diyor arkadaşlarımdan biri. Eşi lokantanın yardımına koşuyor: “Ama yemekler genelde çok iyiydi. Ayrıca biz çok yedik. Bizim oradaki meşhur kebapçıda da bu parayı verirsin bu kadar yersen ama burası çok daha iyi.”
Deneyle sabittir. 40 yıllık arkadaşınız yeni hanımıyla hemfikir olmadığı zaman mutlaka hanımı haklı bulun. Hanımlar bir gıcık kaparsa eski arkadaşların arasına giriverir ve birbirlerinden soğuturlar. Cevabım da bu şaşmaz prensibe uygun:
“Hanım haklı Vahdetçiğim. İsteyince kağıt mendil midir, peçete midir onu götürdüler, yerine doğru dürüst keten peçete getirdiler. 95 YTL’lik şarabı ısmarlayınca görmedin mi önümüze gelen o kova kadar büyük bardakları. Michelin yıldızlı lokantada gelen bardak gibi.”
Vahdet kolay pes etmiyor: “Komikti o bardak. Sanki Petrus içiyorsun. Şarap 95 YTL ama su gibi. Öyle aroması yok. Tanenli de değil. O büyük ağızlı bardaklar tanenli, yoğun ve aromatik şaraplar içindir. Hava alsın, yumuşasın diye. Bunda ne gerek var ki? O yüzden ben geri gönderip normal kadeh istedim.”
Vahdet şarap kurslarına gitmiş, bazı uzmanların rahleitedrisinden geçmiştir. Bu arada uzun süredir ABD’de yaşayan ve senede bir hafta Türkiye’ye gelen Tayyip lafa karışıyor:
“Yahu geçen gün falanca yerde de bu tip bardaklardan getirdiler. Ben farkında değilmişim ve kadehimi yarıya kadar doldurdum, şarap bitti. Başka kimseye kalmadı. Yenisini getirdiler.”
Çiğköfteler sınıfta kaldıTayyip atom alimi olduğu için biraz dalgındır. Masada da kendi su bardağının hangisi olduğunu unutup hep başkasınınkine uzanır. Ancak ayağı yere sağlam basan eşi Mesude lafa giriyor: “Çok şarap satmak için yapıyorlardır bunu. Çabuk bitsin de yenisini açsınlar diye.”
Bizim hanımda ise mühendislik profesörlerine özgü gözlemcilik vardır: “Pek içki satmıyorlar ama. Koca lokantada sadece bizim masa içki içti.”
Bende de Mekteb-i Sultani mezunlarına özgü istihza vardır: “Bazıları günah işleyecek ki temiz olanlar ayrılsın. Cehennem olmasa sadece cennet olur mu hiç?”
Sonra da soruyorum: “Evet fiyat yüksek. Önce getirdikleri şarap kadehi komik. Arkasından getirdikleri adi ve kalın camlı. Normal boyutta ve listedeki şaraplara uygun kristal kadeh almalılar. Ama bunun için adamı asmazlar. Bunlar dışında bir günahı oldu mu lokantanın?”
Vahdet’in eşi Emine ilk cevaplayan: “Künefe enfes ama ben baklavayı kuru buldum. Ayrıca çiğköfteler kötüydü. Su gibi. Bulguru da kalın.”
Vahdet zamanında çiğköfteci açmayı düşünecek kadar bu işin erbabıdır. Hemen açıklamasını yapıyor: “Domatesi iyice rendeleyip su haline getirirsin ve bununla ve biber salçasıyla iki-üç saat yoğurursun. Çok az su ilave edilebilir ama en iyisi hiç koymamak. Sonra eti elle yoğurmak ve döverek adeta pişirmek gerekir. Böyle olunca bulgur ağzına gelmez ve köfte macun gibi olur. Ama çabuk kurur. Yarım saat içinde tüketilmeli. Burada kurumasın diye suyu basmışlar. Bulgur iyice şişmiş. Elle yoğurduklarını da sanmıyorum. O yüzden dokusu su gibi.”
“Peki ama lokanta ne yapmalı, sipariş üzerine yapılacak bir şey değil bu” diyorum ben.
Vahdet cevaplıyor: “Hamdi’deki gibi olmalı. Bir kişi bunu gecede iki kez hazırlar. Hazır olunca da getirir isteyen masalara, hemen oracıkta köftelere şekil vererek dağıtır. Mabeyin’de de ben bunu beklerim.”
Lahmacun çok iyiydi“Tamam. Bunun dışında yemekleri nasıl buldunuz?” diyorum.
“Yuvarlama denen yemeği ben ilk kez yiyorum ama çok sevdim” diyor aslen Kastamonulu Mesude.
“Közde patlıcanla sunulan lahmacun çok iyiydi, fırınları sıcak, lahmacun kıtır ve patlıcan lezzet vermiş” diyor genelde benden zor beğenen Vahdet.
“Kufik (kuru patlıcan dolma) çok iyiydi. Bizim orada bunu pirinçle yapmaz, bulgur kullanırlar. Ama gerdan ve ilik tadı vardı, çok nefisti” diyor Emine.
Bizim hanım Kaliforniyalı olduğu için içliköfte ve alinazik kebabı uzmanıdır! Lafa giriyor: “Bu kadar ince kabuklu ve leziz ‘içli’ yememiştim. Küçük kuşbaşılı alinazik de çok iyiydi. Ayrıca küşnemeyi de çok sevdim.”
Son lafı hanıma bırakmamak lazım. Burada atlıyorum: “Küşneme her kuzudan iki parça çıkar. Çok özeldir. İyi marine edip bekletmişler ama azıcık çok pişirmişler.”
Kastamonulular kuzudan anlar tabii. Mesude noktalıyor değerlendirmemizi: “Ben fazla yiyemedim ama domates ezmeli kebapla patlıcanlı kebap kıvamında pişmişti ve çok iyilerdi. Domates de iyiydi ama ister inan ister inanma bu mevsimde Amerika’da daha iyisi var.”
“İnanırım” diyorum.
Tel: (0216) 422 55 80
DEĞERLENDİRME: * * * *