Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Damağınızı usulca gıdıklıyor


Kayra Imperial 2005 çok iyi bir şaraptı, onun başarısını tekrarlamak zordu. Imperial 2006 ondan bile iyi. Bütün duyularınızı uyarıyor


Şarap da insan gibi. İlk bakışta sizi yanıltabilir. İlk izlenim doğru olmayabilir. Bazıları vardır, gösterişli ve etkileyici tiplerdir. Ama onları tanıdıkça pek fazla derinlikleri olmadığını ve biraz kof olduklarını anlarsınız.
Belki biraz sıkılgan ya da çekingen oldukları için de ilk bakışta kuvvetli bir izlenim bırakmayan bazı insanları ise tanıdıkça seversiniz. İçlerindeki gizli cevherler onları tanıdıkça ortaya çıkar.
Ülkemizde Shiraz, Cabernet ve Merlot gibi Frenk üzümlerinden birçok şarap yapılıyor.
Bence bunların pek çoğu yukarıdaki ilk kategoriye giriyor. Yani gösterişli ama içi biraz boş.
Bu şarapların pek çoğunda temel bir kusur var. Sıcak iklimlerde yetişmişler ve hasat sırasında şeker oranları yüksek olmasına rağmen fenolik olgunluğa erişmemişler. Bu yüzden damakta aynı anda pek makbul olmayan iki tat bırakıyorlar. Bir yandan damaktaki kırmızı orman meyveleri lezzeti diri ve canlı değil. Tersine sanki pörsümüş ve adeta pişmiş meyve gibi. Diğer yandan da şarabı yudumladıktan sonra genzinizde adeta yakıcı, “astringent” denen ve pek hoş olmayan bir tat kalıyor.
Birçok insan temel bir kusura işaret eden bu lezzeti “burukluk” gibi çok geniş bir kavram ile karıştırıyor.
Şarapçılar da bu temel kusurları örtmek için bazen doğal bir şekilde yani meşe fıçıda yıllandırarak bazen de meşe yongaları atarak cilalı tahta aroması aşılıyorlar şaraba.
Deneyimli olmayan şarap tadımcıları bu tip şarapları ilk denedikleri zaman kusurları fark etmeyip beğenebiliyorlar.
Öte yandan bu şaraplar 12 saat açık kalınca tüm kusurları ortaya çıkıyor ve şarap lavaboya boşaltılmayı hak ediyor.

Hem güzel hem zarif
Bir de bu durumun tersi var tabii. İlk bakışta fark edilmeyen güzellik misali bazı şarapların da tüm özellikleri ilk yudumda fark edilmiyor.
Özellikle de yıllanmaya uygun, derinliği olan şaraplarda bu böyle.
Yani tüm dünyada üretilen şarapların yüzde biri hatta yüzde birden bile düşük bir oranından bahsediyorum.
Ülkemizde maalesef bu tip belli bir derinliği olan, kompleks yani çeşitli katmanları olan ve her yudumda değişik bir tat aldığınız şaraplar yok denecek kadar az.
Kayra’nın Imperial serisi yok denecek sayıdaki istisnalardan biri.
2005 Imperial, Denizli’nin Güney ilçesinde yetişen Syrah üzümlerinden imal edilen ilk Imperial şarabı idi. Ben bu şarabı ilk kez bir sene önce tatmıştım.
Hani bazı kız çocukları vardır. Geçen seneki çocuk bir senede resmen bir genç kız olmuştur.
Bu şarap da öyle. Halen gençlik döneminde. Ama hem güzel hem de zarif bir genç kız olmuş.
İşin zarafet kısmı özellikle vurgulanmalı. Şarabın genel yapısı ve dokusu ile ilintili olan bu özellik ülkemiz kırmızı şaraplarının pek çoğunda mevcut değil.
Bu şarabın da zarafetini anlamak için şişeyi içmeden bir süre önce açmak gerekiyor.
Bir saat. Hatta 24 saat önce!

Önce bonfileden bir lokma
24 saat önce açılan 2005 Imperial denge ve zarafet açısından etkileyici. Adeta kadifemsi bir dokusu var. Damakta bıraktığı taze kırmızı orman meyveleri lezzeti ve bitimdeki egzotik baharatlar birbirini tamamlıyor.
Şarabın açıldıktan sonra bir günde zirveye çıkması bunun yıllanacağını gösteriyor.
Böyle bir şarabı Emre Mermer’in Nişantaşı’ndaki Dükkan’ında yudumlamak ayrı bir zevk. Şarap özellikle de yumuşak bir et olan bonfile ile uyumlu. Ancak bu ikisini aynı anda tatmamak lazım. Önce bonfileden bir lokma almak ve sonra bunu çiğnedikten hemen sonra şaraptan bir yudum almak gerekiyor işin zevkini çıkarmak için.
Bir saat önce açılan şarap ise burunda çok zengin. Böğürtlen, mürdüm eriği, kahve, tafi (toffee) ve bitter çikolata aromalı. Damakta ise siyah orman meyvelerinden çok kırmızı meyve lezzetleri ağırlıkta ve tanenler, rahatsız etmese de hissediliyor.
Bu şarabı bonfile ile aynı anda yudumlayabilirsiniz.
Yemek sırasında açılan 2005 Imperial ise saatli bomba gibi. Henüz patlama yapmamış ama yıkıcı, pardon damak çatlatıcı, potansiyeli belli. Yoğun ve gövdeli ama aynı zamanda dengeli ve tek boyutlu değil.
Bu şarabı ise Emre Mermer’in dört hafta dinlendirilmiş tam yağlı dana pirzolası
(rib eye) ile eşleştirmek lazım. Bir yandan pirzolayı çiğnerken diğer yandan şarabı yudumlayabilirsiniz.
Böyle bir şarabın arkasını getirmek zor Kayra için. Yani Kayra’nın bir numara şarabı olan Imperial serisini bu düzeyde devam ettirmek kolay iş değil.

Başarılı bir izdivaç
Nitekim yakında piyasaya çıkacak olan 2006 Kayra Imperial, 2005 ile aynı düzeyde değil. Daha bile iyi.
Bir açıdan kıyaslamak biraz haksız. Çünkü 2006 sadece Syrah değil. Kupajda Öküzgözü, Boğazkere ve Petit Verdot gibi yerli-yabancı sepajlar da var.
Tamamen orijinal ve ülkemize özgü bir kupaj bu.
Ama eklektik ya da rasgele değil. Yumuşak ve hoş içimli Öküzgözü ile bana biraz ünlü Barolo ve Barbaresco şaraplarının yapıldığı Nebbiolo üzümünü hatırlatan ve benim rustik olarak nitelediğim sert tanenli Boğazkere’nin birbirleri ile iyi bütünleştiği yadsınamaz.
İşin içine bir de kendine özgü baharatımsı lezzetleri olan ve damağınızı dolduran Syrah ile Aydın’da iyi sonuç veren Petit Verdot girince ortaya başarılı bir Türk-Fransız izdivacı çıkmış.
Her başarılı izdivaç gibi yakıcı bir tutku ve karşılıklı armoni bir arada.
Önce damağınızı bir geyşanın usulca okşamaları gibi gıdıklıyor bu şarap. Daha sonra bütün duyularınız uyarılıyor ve şarabın zengin bir yapıya sahip ve oldukça kompleks olduğunu fark ediyorsunuz.
Yani tek boyutlu bir şarap değil. Bu kadar genç bir şarap için aromatik profili gelişmiş. Taze nane, soya sosu, çikolata ve meyankökü tipi aromalar ayırt edilebiliyor.

Turist kalitesini yükseltir
Ama asıl etkileyici olan damak. Adeta içinde ceviz ve yaban böğürtleni olan üzüm pekmezi gibi bir lezzet. Ama iç bayıltıcı değil. Asiditesi yerinde. Yüzde 14 alkolü iyi taşıyan bir şarap.
Mineralite açısından zengin olduğunu söyleyemem. Ama herhalde Boğazkere üzümlerinin elde edildiği asmalar yeni dikilmiş değil çünkü eski asmalara özgü kremamsı bir dokusu var. Benim “kaşmir gibi” dediğim bir doku. Kadifemsi diye de adlandırılabilir.
Yeni Dünya stilinin ülkemizde gördüğüm en başarılı örneklerinden biri bu şarap.
Kanımca 10-15 sene yıllandırılabilir. Ama şu anda da haz veriyor.
Yanında tam yağlı ve kuru dinlendirilmiş biftekler ile de
nefis gidiyor.
Bu şarabın batıdaki ünlü birçok lokantanın şarap listesine gireceğini tahmin ediyorum. Bu çok önemli çünkü şaraplarımızın batıda meşruluk kazanması demek bize olan ilginin artması ve ülkemize gelen turistlerin kalitesinin bir basamak yükselmesi gibi sonuçlar doğurabilir.