Washington seyahatimde üç lokantada yemek yedim: Obelisk’in peynir tabağı başımı döndürdü. Rasika’da Hint mutfağından lezzetler tattım. Inn at Little Washington’da ise yediğimiz her şey iyi ve çok iyiydi
Büyüklerin sözünü dinle. Onlar bilir neyin yanlış, neyin doğru olduğunu”... Amerika’nın başkenti Washington taksi cenneti. Taksiler bol, ucuz ve şoförlerinin hepsi efendi. Yukarıdaki sözlerin sahibi Pakistanlı sakallı bir amca. Sözlerin hedefi ise Ceylan. Ben ona hiçbir şekilde “Kızım laf dinlemiyor” demedim. Belli ki adamcağız kendi çocuklarından çekmiş. Benim Türk olduğumu öğrenince kendine göre aile sorunlarımızın çözümüne yardımcı oluyor. Ceylan Handan’ın cevabı harika: “Bunlar çok derinlikli konular. Benim bu konuyu tartışacak kadar entelektüel derinliğim yok. Daha 12 yaşındayım.”
Pedagoji konusunda Pakistanlı amcayla konuşmak geçmiyor içimden. Ona “Kendine iyi bak” deyip taksiden iniyoruz. Washington’da ilk gecemiz. Hedefimiz Dupont Center’daki Obelisk lokantası.
Formunu hâlâ koruyor
Obelisk bir evin ikinci katında. Önü dolu. Dirsekleyip geçiyorum çünkü rezervasyonumuz var.
En son, 20 sene önce, Dünya Bankası’nda çalışırken ziyaret ettiğim bu İtalyan lokantası formundan hiçbir şey kaybetmemiş. Formülleri basit. Herkesin önüne beş antipasti geliyor. Sonra üç pasta arasından seçim. Üç de ana yemek var. Sonra peynir tabağı ve tatlı.
Lokantanın kapasitesi 25-30 kişi ve sıcaklar sipariş sonrası sıfırdan pişiyor. Antipasti olarak önce burada imal edilen burrata peyniri geliyor. Sonra kırmızı yapraklı hindiba, portakal ve pancar salatası. Piemonte usulü vitello tonnata (ton balığı karnından bir sosla söğüş dana bonfile). Kabuğu içinde sunulan taze minik deniz tarağı. Ardından chili biberi yağıyla sarımsaklı karnabahar.
Bence hepsi çok iyi. Hindiba salata ile deniz tarağı harika. Ceylan sadece karnabaharı yiyor. Diğerlerinin tadına bile bakmayı reddediyor. Emrediyorum ama olmuyor. Büyük sözü dinlemiyor!
Pasta olarak seçimim içi taze ricotta ve hindibalı ravioli. Ançüez soslu. Harika. Bundan sonra iki kişilik olan dana biftek de çok çok iyi. Ama asıl başımı döndüren peynir tabağı. Pecorino Fiorello, Abruzzo’dan keçi sütünden Piave Vecchio ve Piemonte’den keçi, koyun, inek karışımı La Tur. Son ikisi dünya çapında. Yanlarında volkanik Etna Dağı’ndaki bağlardan gelen elegan, güçlü asiditeli ve oldukça kompleks bir şarabın son damlalarıyla bu peynirler adamı stratosfere çıkarıyor.
Modern Hint lokantası
İkinci akşam modern bir Hint lokantasını deniyoruz: Rasika. Burada kaçırmamanız gereken üç şey var. Önce ekmekler. Bizim lavaş ve pidelere benzeyen farklı ekmekler. Naan, paratha ve kulcha ekmeklerinden denenmeli. Karışık bir ekmek sepeti de var ama siz ayrıca trüf yağlı naan’ın bir tadına bakın. İkinci olarak kıtır ıspanak, hurma chutney, demirhindi ve tatlımsı bir yoğurtla hazırladıkları palak chaat çok hoş. Son olarak da bal, anason, kırmızı üzüm sirkesiyle marine edilip odun fırınında pişen siyah morina. Bizde bir-iki lokantada var ama fiyatı (ithal edildiği için) 100 lira üzeri. Burada 29 dolar.
Bir-iki öğünün daha tadına baktık ama onları çok kayda değer bulmadım. Şarap listeleri de zengin ama ben çok sevdiğim beyaz bir Bourgogne götürdüm yanımda ve 20 dolar tıpa açma ücreti ödedim. Makul.
En romantik restoran
Belki de en özel lokantayı son güne sakladık: Inn at Little Washington. Arlington’da bir otelde kalıyorduk ve buradan 80 dakika sürdü. Burası hem butik otel hem lokanta ama odalar bizim için çok pahalı. 90’ların başında çok iyi anılarım olan Inn at Little Washington’ı bıraktığım gibi buldum. Amerika’nın en iyi lokantalarından biri ve en romantik olanı. Buraya geldiğinizde sanki geçmişe yolculuk yapıyorsunuz. Daha nazik ve hassas bir geçmişe... Herhalde hiçbir zaman var olmamış, belki Amerika’nın güneyindeki “Rüzgar Gibi Geçti” romanında portresi çizilen seçkin bir kesim için geçerli olmuş bir geçmişe.
Üç menü var. İki tadım hoşluğu. Dört porsiyon ve tatlı, kahve. Menü fiyatı 168 dolar ama kahve, su içinde (ben şarabımı da birlikte götürdüm; 1994 Bourgogne, Richebourg). Bir de vejetaryen menü var, onu da Ceylan ısmarladı. Yediğimiz her şey iyi ve
çok iyiydi.
Özellikle harika diyeceklerim dört tane. Vejetaryen menüden “kış şalgamları gratine, bıldırcın yumurtası ve parmesan peyniri sosu”. Lokantanın klasikleri menüsünden “ot kabuklu süt kuzusu carpaccio ve sezar salatası dondurma” (soğuk bir öğün). Gene bu menüden “yaban mersini ile marine edilmiş güvercin ve kıtır patates galet”. Kış menüsünden ise “New England minik deniz tarakları, şekerlendirilmiş tatlı patates, makademya fındığı ve Hindistan cevizli süt sosu” ile. Bunun dışında tatlılar ve kahve de çok iyi.
Pizza yiyip bira için
Inn at Little Washington’da yemek sonrasında mutfağı da dolaştık ve şef Patrick O’Connell ile sohbet ettik. Mutfakta en az 30 kişi çalışıyor ve O’Connell mutfaktan çıkan her öğünü müşterinin masasına gitmeden kontrol ediyor. Meşhur şeflerin daha çok uçakta yaşadığı ve sadece özel misafirler için çaba sarf ettikleri bir çağda bu kadar başarılı ve Amerika’da efsane olmuş bir şef ve lokanta işletmecisinin iş etiği ve sorumluluk duygusuna insan şapka çıkarır.
Washington’da günü dolu geçiyor insanın. Giderseniz mutlaka Georgetown’da yürüyün, Pizza Paradiso’da iyi bir pizza yiyip
300 çeşit artizanal bira arasından seçim yapın. Müzeler de bedava. National Gallery of Arts çok önemli ve El Greco odası için özel zaman ayırın. 2002’de açılan Spy Museum / Casus Müzesi de sadece çocuklar için değil, herkes için ilginç. Buraya giriş paralı ama değiyor. n