Türkiye Afrin’i işgale gitmediğini, tam tersine orayı terör örgütlerinden temizleyerek asli sahipleri için yaşanabilir bir yer haline getirmeye çalıştığını ısrarla vurguladı, vurguluyor. Ki bunun örneğini daha önceki Fırat Kalkanı Harekatı’yla ortaya koydu da. Yani söze geldiğinde Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda ahkam kesen küresel- bölgesel tüm aktörler fiiliyatta parçalama ve pay kapma kavgası verirken, Türkiye tek başına 2 bin kilometrekarelik bir güven ortamı yarattı. Ve bugün orada ülkesine geri dönenler huzur içinde yaşıyorlar. Şimdiki hedef de Afrin ve İdlib’i de güvenli hale getirerek hem Türkiye’nin bekasına yönelik tehditleri ortadan kaldırmak hem de 3,5 milyona yakın Suriyeli mülteciye eve dönüş yolunu açmak. Dolayısıyla Zeytin Dalı Harekatı ve sonrasına dönük hamleler kadar yaklaşık 7 yıldır misafir edilen Suriyeli mülteciler döner mi tartışması da gündemde. Çünkü İstanbul, İzmir, başta olmak üzere Türkiye’nin 81 vilayetine yayılan Suriyelilerin kendilerine tanınan olanaklar nedeniyle artık zorlasan da dönmeyeceklerini iddia edenler olduğu gibi dönmeye hazır olduklarını savunanlar da var. Örneğin mülteciler ve göç konularında en yetkin isimlerden Metin Çorabatır (İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı) çok büyük bir kısmının geri döneceğini söylüyor. Tabi gerekli koşulların oluşması kaydıyla. Nasılını Çorabatır anlatıyor:
“Öncelikle savaşın bitmesi gerekiyor, bütün ülkede olmayabilir ama en azından bir anlaşmaya dayanması lazım. Gönüllülük ve insanların bilgilendirilmesi de lazım. Çünkü savaş bitse de kalıntısı mayınlar falan sivillerin hayatını riske edebilir. Bir de tabi geri dönüş için yardımların yapılması gerekiyor şehirlerin yıkıldığını yerle bir olduğunu düşünürsek. Yani mülteci olmalarına neden olan koşullar ortadan kalktıktan sonra onlara verilen statüler, geçici korumalar kalkar ve geri gönderilebilirler, devletlerin böyle bir hakkı var.”
İşte bugün Türkiye’nin de hem sahada hem de masada tam anlamıyla yaptığı, yapmak istediği de bu. Hem de canı, kanı pahasına.. Peki ya Suriyeliler gitmem derse? Çorabatır, devam ediyor:
“O keyfi değil. Gitmem demesi için şunu belgelemesi lazım. Benim bireysel olarak hala korkum var, tamam Esad yok yeni bir yönetim geldi ama asıl kaçma sebebim şuydu deyip ikna ederse bireysel sığınma başvurusunda bulunabilir. Örneğin 1991’de Irak’tan büyük göç oldu, sonra Kuzey Irak’ta güvenli bölge kuruldu ve Saddam tehdidi kalmadı diye 500 bin kişinin çoğu hızlı bir şekilde geri gönderildi. Ama yaklaşık bir 10-15 bin kişi dedilerki biz dönemeyız yollamayın. O zaman bunlar Silopi’deki Hac Tesisleri’ne yerleştirilerek tek tek dinlendi. Bir kısmının haklı sebepleri olduğu ortaya çıktı ve onları o zamanki sistem üçüncü bir ülkeye yerleştirdi. Ama iddiasını iyi anlatamayanlar da geri gönderildiler.”
Neticede dönerler yani?
“Mültecilik zor geçici bir statü aslında. Bir lider geliyor Trump gibi hepsini geri göndereceğim diyor duvarlar örüyor. Neticede herkesin kendi ülkesi kendi toprağında yaşama hakkı var ve en güvenli yer orası yeterki o ülke dağılmasın...”