Eğer bu felaket olmasaydı dün Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluş bayramıydı...
Bundan tam 103 yıl önce 21 Ocak 1920’de Pazarcık ve Türkoğlu taraflarında yaşanan ve 22 gün 22 gece süren Maraş İstiklal Mücadelesinde eksi 20 derecede yaklaşık bir metre yüksekliğindeki karda, tipide açlık ve yokluğa rağmen “Maraş Bize Mezar Olmadan Düşman Gülzar Olmaz!” diyen Maraşlılar, “Ya İstiklal Ya ölüm” parolasıyla devrin en iyi silah ve cephanesiyle donanmış düşmana teslim olmak yerine kendi evlerini yakarak yurtlarını düşmana dar ettiler. Düşman, soğuğa, açlığa rağmen elindeki kıt kanat imkanlarla savaşan Maraşlılara karşı yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. Maraş halkının kazandığı bu büyük zafer, kahramanlık destanı Anadolu’da başlatılan Kurtuluş Mücadelesi’nin ilk zaferi olarak diğer şehirlere de örnek oldu. Maraşlılar, şehirlerini düşman işgalinden kurtardıktan sonra Antep’in kurtuluşu için yardıma koştular. Antep’in kurtuluşundan sonra Osmaniye’ye yardım ettiler. Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Meydan Savaşı’nda Maraşlı askerler canla başla vatanları için savaştılar.
TBMM, 1925 yılında Maraş Belediyesi’ne gönderdiği bir yazı ile kurtuluş mücadelesine katılanların isimlerini istedi. Maraş Belediye reisi ve Maraşlı ileri gelenler yaptıkları toplantıda, “Maraş’ın kurtuluşunda tüm Maraşlılar savaşmıştır! Maraş’ın her ferdi kahramandır!” cevabını verilmesi kararı alındı. Bunun üzerine TBMM, 5 Nisan 1925 tarihinde Maraş şehrine İstiklal Madalyası verdi.
Maraş’ın Kahramanlık destanı unutulmadı ve daha sonra yine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde Maraş’a “Kahraman” unvanı verildi...
Her yılda haklı olarak Kahramanmaraş bu gururlu ve onurlu günü büyük bir coşkuyla kutluyor. Dolayısıyla bu acılar, kahreden görüntüler yaşanmasaydı yine öyle olacaktı. Her yıl yinelendiği gibi bir hafta süren kutlama etkinlikleri ardından dün sabah önce Kahramanmaraş Kalesi’nde İstiklal Madalyası’nın Türk Bayrağı’na takılması töreni yapılacaktı. Ardından da Vilayet Meydanı’nda saygı duruşu, İstiklal Marşı Kuran’ı Kerim Tilaveti ve “Aynı Gururla” temalı kısa bir film gösterimi olacaktı. Protokol konuşmaları sonrasında da “Kurtuluş Destanı” tiyatro gösterisi sahnelenecekti. Abdal Halil Ağa Torunları davul zurna ve Jandarma Komando Tüfekli Hareketler gösterileri ile geçit töreninin ardından da Necip Fazıl Kısakürek Merkezi’ndeki “Ateşler İçinde Maraş” belgeseli galasıyla kutlamalar son bulacaktı.
Ama olmadı olamadı. Yüzyıl önce yazdığı kahramanlık destanıyla mazlum milletlere de örnek olan Kahramanmaraş’ta yüz yıl sonra Pazarcık ve Elbistan merkezli, yani yüzyıl önceki yoğun çatışmaların yaşandığı yerde meydana gelen iki ayrı deprem kenti yeni bir savaş alanına çevirdi. Kutlama yapılacak, kaleler, binalar yerle bir oldu. Bayramda al bayrağımızı gururla sallayacak binlerce insan yaşamını yitirdi, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler enkaz altında kaldı. Onlara ulaşmak içinde geçen yıl ve daha öncekilerdeki davul seslerinin aksine kentte tam bir ölüm sessizliği var. Askerler de vatandaş da hepsi kutlama olması gereken haftada enkaz başında. Arada bir sadece duyulan da o ürpertici nakarat:
“Sesimi duyan var mı...”
Soğuk ise tıpkı yüzyıl önceki gibi eksi 20’lerde. Özellikle ilk günlerdeki açlık ve yokluk da. Ama bu kimsenin umurunda bile değil, herkes enkaz altındaki “can”ları kurtarmaya odaklanmış durumda. Yani binalar yıkıldı ama tüm olumsuzluklara, acılara rağmen Maraşlılar “kahramanca” ve büyük bir sabırla direniyor. Yüzyıl öncesinde olduğu gibi tam bir dayanışma ve kararlılık içinde. Ama Kahramanmaraş belki de ilk kez komşu illere yardıma koşamadı...Başımız sağ olsun, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Hatay, Osmaniye ve Adana… Acınız hepimizin acısı. Tüm Türkiye olarak içimiz yanıyor...