Yerel seçim yaklaşır- ken her parti öncelikle kimi aday göstereceğinden ziyade rakip partilerin adayları üzerine odaklanmış durumda. Özellikle de İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerde. Dolayısıyla da ortada konuşulan ya da aday adayı olarak resmen ortaya çıkan isimler var ama her birinin olabilirliği kendi popülerliğiyle değil, olası rakiplerinin kim olacağıyla bağlantılı. Kim kimin önünü keser ya da kim karşı mahallenin oylarını alır gibi... Yani hangi ilde,
ilçede kimin belediye başkan adayı gösterileceği konusunda tam anlamıyla çok bilinmeyenli bir sandık denklemi söz konusu... Tabii bu denklemin bir de oy oranı düşük olan partilerin hamleleriyle ilgili boyutu da var. Ki o cenahta da henüz adaylar zikredilmese de sandığın dengesini bozacak pek çok isim konuşuluyor. Dahası, diğer partilerdeki gelişmelerle bağlantılı sürpriz adayların ortaya çıkacağı da malum... Örneğin kamuoyu araştırmacısı
Adil Gür diyor ki:
“Popüler, medyatik bir adam küçük bir partiden niye aday olsun? Ama şu var; büyük partiler adaylarını göstersinler, her şey netleşsin, göreceksiniz ki küçük partilerden de popüler adamlar, bir belediye başkanı partisi tarafından aday gösterilmemişse kızgınlıkla gidip aday olabilir. Mesela İstanbul’da SP’nin Ali Müfit Gürtuna’yı aday göstereceği söyleniyor. Küçük partilerin popüler adayları büyük partilerin adayları açıklandıktan sonra olur. Çünkü o popüler adaylar şimdi büyük partilerden adaylık beklentisi
içindeler.”
Yine denklemin bir başka tartışması da adayların açıklanmasının zamanlamasıyla ilgili... Bir kesim, isimler ne kadar erken açıklanırsa, adayların kendini ve projelerini anlatma fırsatı yakalayacağını savunuyor. Buna örnek olarak da geçen yerel seçimdeki gecikme nedeniyle yaşanan sıkıntıları gösteriyor. Bu görüşe karşı olanlar ise genellikle parti genel merkezlerinin teşkilatları diri tutmak, heyecanı artırmak için aday adaylığı sürecini uzattıklarını söylüyorlar. Peki, doğru zaman nedir? Soruyu
Gür yanıtlıyor:
“Seçim kampanyalarının dünyada belli süreleri var. Çok kısa süre tutarsanız seçim kampanyasında seçmene iletmek istediğiniz, mesajı ulaştıramazsınız ama çok uzun tutarsanız da bıktırırsınız. Örneğin, 2002 seçimlerinde Cem Uzan seçim kampanyasına 10 gün sonra başlasaydı veya seçim 10 gün önce yapılmış olsaydı, Cem Uzan yüzde 99 Meclis’teydi. Çünkü insanlar lahmacununu, köfte ekmeğini yedi, ayranını içti, şarkısını dinledi, her gün aynı laftan sıkıldı bir müddet sonra. Yerel seçimlerde başka açmazlar da var. Diyelim ki siz partinize ait olan bir belediyede başkanı değiştirecekseniz. Yerine yeni bir aday gösterdiniz ve iş başındaki belediye başkanı da dört beş ay daha görevine devam edecek. Adam dünyanın en iyi insanı olsa, en sadık insanı olsa bile kesinlikle motivasyonu bozulacak, son dört beş ay belediyecilik hizmetlerinde başarısızlığa doğru gidecek ve partisine zarar verecek istese de istemese de...
Onun için partiler seçime en yakın zamanda aday gösterirler.”
Özetle, her seçimde aday önemli ama Mart 2019’da doğrudan sonuca etkili. O nedenle de adaylar netleşmeden bugünden seçim sonuçlarına dönük öngörü ya da tahmin anlamsız. Çünkü hangi parti olursa olsun hiçbir yerin garantisi yok...