Türkiye’nin ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle birlikte kuzeyden Irak’a girmesini öngören 1 Mart tezkeresinin (2003) Meclis’te reddedilmesinin üzerinden 18 yıl geçti ama hâlâ hata mıydı, değil miydi tartışması sonlanmadı. Özellikle de bugün Irak ve Suriye’deki gelişmeler açısından. Çünkü terör örgütü PKK/YPG/PYD’nin bu kadar güçlenip palazlanması ya da oyalama-yutturmaca taktikleriyle bir sürü kirli tezgâh kovalayan ve bu yolda terör örgütleriyle omuz omuza veren ABD’nin bölgede kendine bağımlı bir Kürt Devleti kurdurma planının tezkereyle bağlantılı olarak tetiklendiği gibi bir iddia söz konusu. Hatta bunu bedel ödetme gibi yorumlayanlar dahi var. Dolayısıyla, hâlâ konuşulanların odağında 1 Mart tezkeresi o gün geçseydi bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan noktaya gelinir miydi? Ya da ABD’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD’ye bakışı veya ABD-Türkiye ilişkileri daha farklı mı olurdu gibisinden fazlasıyla soru var. Dün bunları o dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Yanıtı şuydu:
“Tezkere meselesinde birlikte hareket etseydik zaten Türkiye’nin sınırlı hareket edebileceği bir ortamdı. Türkiye istediği gibi hareket edemeyecekti. ABD’nin bu konuda sınırları vardı. Kaç kilometreye kadar gidebileceği harekât hedefleri meselesi bu görüşmelerde açıkça var. Ve ABD’nin Ortadoğu’ya gelirken Irak’ı parçalama ve orada Kürtlere bir statü kazandırma hedefleri, planları biliniyordu zaten. Türkiye’nin bu planları bozucu şekilde hareket etmesi imkânı da yoktu. Bunların detayları da çıktı yayınlandı, biliniyor. O bakımdan ben bu tartışmaları çok doğru bulmuyorum.”
Geçseydi de farklı olmazdı anlamında mı?
“Hiçbir şey değişmezdi. ABD’nin izin verdiği ölçüde giderdi Türkiye, bugün nasıl Irak’taki özellikle hava harekâtlarına ABD’nin sınırlı yetkisiyle ulaşabiliyoruz o günde aynı şekildeydi. ABD’nin sınırları vardı ve Türkiye’nin hedeflerine, yani oradaki PKK ve Kürt sorununu çözümleyici adımlara imkân vermiyordu. Bu gerçek bilinirken bugün hala bunu tartışmak doğru bir yaklaşım tarzı değil. Ayrıca sanıyorum ki böylesine bir Irak’ın parçalanmasını Türkiye önlemezken bugün kurulan Irak Kürdistan bölgesel yapısının oluşumuna da fiilen katılmış olurdu… Hem geçmedi de ne oldu? Sonrasında 36’ıncı paralel, Çekiç Güç meseleleri ABD yine Irak’a yönelik hedeflerini gerçekleştirdi.”
ABD’nin kafasındaki plan değişmezdi yani?
“Değişmezdi tabii. O günkü planının bugün değişmediğini görüyoruz zaten. Afganistan’dan sonra Irak’a yönelişi ardından Suriye’ye yönelişi aynı projenin sürekliliğe sahip parçalarıydı. İşte bugünde Suriye’de Fırat’ın doğusunda PYD’nin kontrolündeki Suriye Demokratik Güçleri adındaki bir yapıya statü kazandırmaya çalışıyor. ABD, dolaylı şekilde Türkiye’nin harekâtlarından da yararlanarak Suriye’yi parçalama gibi önemli adımlar atmış durumda. Ve bugünde PYD güçlerinin destekleneceğini ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı açıkça ifade etti.”
Tezkere kararının Türkiye -ABD ilişkilerinde bir kırılma noktası olduğunu ama Irak ve Suriye’deki gelişmelerin ABD’nin öfke ya da kızgınlığından kaynaklandığı düşüncesinin yanlış olduğunu belirten Öneş, devam ediyor:
“Süper güç, emperyalist güç Ortadoğu hedefleri istikametinde kurguladığı planları çerçevesinde hareket etti. Türkiye ilişkilerini, Ortadoğu’daki ülkelerle ilişkilerini, İsrail’le ilişkilerini bu istikamette şekillendirdi. Burada Türkiye’nin hatası başlangıçta ABD’nin çıkarları istikametinde birlikte hareket etmesiydi.”
Geçse de geçmese de aynısı olacaktı yani?
“Evet, aynısı olacaktı. Önemli olan Türkiye’nin bu gelişmeleri önceden görerek kendi milli bütünlüğünü toprak bütünlüğünü koruyabilmek için ABD hedefleri karşısında bölgesel ilişkilerini daha sağlıklı temellere oturtabilmesi meselesiydi. Bu yapılamadı, sıkıntı burada...”