Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yunanistan iç savaş ve karışıklıklar sebebiyle ülkelerinden ayrılarak daha iyi bir hayat kurmak için Avrupa’ya gitmek isteyenlere müdahalede hak, hukuk, kural takmıyor. Vicdan, acıma falan da asla söz konusu olmuyor. Kaçak göçmenler Yunan kara sularına girdikleri anda Yunan Sahil Güvenlik unsurları tarafından Türk kara sularına doğru geri itilerek, motorları bozularak-alınarak ya da botları patlatılarak denizin ortasında çaresiz durumda bırakılıyor. Yani karadan kapısına dayanan göçmenleri insan haklarını ve uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak döven, soyan, öldüren Yunanistan, denizde de bebekleri, kadınları acımasızca ölüme terk ediyor. Bunun son örneğini de daha yeni yaşadık. İpsala ilçesi Paşaköy Köyü Mandakoru mevkisinde Yunan sınır birlikleri tarafından geri itilen 22 göçmenden 12’si donarak öldü. Birkaç gün önce de Çeşme Karaada açıklarında Yunan Sahil Güvenliği’nin denize attığı 3 göçmenden 2’si kurtarılmış, bir göçmen hayatını kaybetmişti... Ama aynı Yunanistan’ın Türkiye’den kaçarak kendisine sığınan teröristlere yaptığı muameleye baktığınızda ise durum çok farklı. Onlara kucak açıyor, kol kanat geriyor. Hatta iadesini talep etsen dahi vermiyor. Bu bağlamda da çok sayıda PKK’lı ve FETÖ’cü terörist söz konusu. Son günlerde kaçmak isterken sınırda Türk güvenlik güçlerince yakalanan PKK’lı ve FETÖ’cüler de malum. Kısacası, düzensiz göçmenlerin Avrupa’ya varmak üzere çıktıkları “umut yolculuğu”nu “kabus”a çeviren Yunanistan, Türkiye’den firar eden terör örgütü üyelerine ise tam anlamıyla VIP muamelesi yapıyor. Hem de yıllardır terör örgütü PKK’nın Avrupa’ya giriş kapısı olarak bilinen ve “Mülteci Kampı” yutturmacasıyla hâlâ da aktif olarak kullanılan Atina yakınlarındaki Lavrion Kampı’nda. Dolayısıyla, aslında buna, ta 40 yıldan, hatta daha eskilerden bu yana süregelen, Yunan’ın alçak kirli oyunu da denebilir. Çünkü o terörist yuvasında Yunanistan özellikle Türkiye’ye tehdit teşkil eden ASALA, PKK, DHKP-C, MLKP teröristlerini himaye etti, onları yetiştirdi, eğitti. Şimdilerde de o alçaklığı aynı pervasızlıkla sürdürüyor. Nasılını geçmişte kritik görevlerde bulunan eski istihbaratçı Metin Ersöz anlatıyor:

Haberin Devamı

“Yunanistan’a üst düzey, esas teröristler VIP kaçış yapar, VIP muamelesi görürler. Sempatizan gibi kendisini gösterenler de böyle kamplardan geçerler. Lavrion Kampı’nda mesela çeşitli test yaparlar. Orada PKK, Dev-Sol, TDKP gibi bir sürü fraksiyon vardır, gidenler onlardan birine girmek zorundadır. O fraksiyonun yöneticileriyle de Yunan devletinin ilişkisi vardır. Dolayısıyla gelen yeni adamın kimliğini tespit etmeye çalışırlar. Düzeyine göre de muamele görür ve kullanabilecekleri adamları da kullanmaya çalışırlar.”

Haberin Devamı

Lavrion’da eleme var yani?

“Tabii, orada elerler. Lavrion’daki kampta bölümler vardır. O örgütsel yapı içerisinde hemen geleni oraya transfer ederler. Ondan sonra o örgütsel yapı içerisinde gelenin durumuna bakarlar ve kıymetlendirirler. Yani Türkiye’ye karşı kullanılış durumuna göre değer kazanırsın. Daha önceden bilinenler tabii bu kıymetlendirmelere, testlere tabi tutulmazlar, onlar bilinir ve VIP muamelesi görürler. Mesela adamı daha önce Suriye’deki kamplarda eğittilerse, o teröristin Yunanistan’da bir altyapısı olduğu için orada karşılanması daha farklı olur. Burada teröristin nerede kullanılacağı konusunda da karar verilir. PKK’nın Avrupa yapılanmasından kırsala da aktarımları oluyor. Transferleri örgüt yapıyor. Avrupa’dan adamı Kuzey Irak’a veya Suriye’ye gönderiyor ya da tam tersi oluyor, kırsaldan getirilen Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde görevlendiriyor. Yani Lavrion toplanma, örgütsel anlamda sınıflandırılma ve dağıtım yeri. Tabii ideolojik yapısı zayıf olanlara eğitim yeri aynı zamanda. Dolayısıyla, Lavrion aslında bir geçiş kampı da denilebilir.”

Haberin Devamı

Avrupa’nın göbeğinde terör yuvası yani?

“Aynen. Avrupa ülkeleri de buna gizli ya da açık destek veriyor. Adı da Mülteci Kampı. Bunu maskelemek de çok kolay. İki tane Afrikalı koyup işte bunlarda mülteci demek çok basit. Zaten Yunanistan bütün Türkiye’ye yönelik sürdürülen faaliyetlerde taşeron bir ülkedir. Kendisi de bu taşeronluğu gönüllü olarak yapıyor. Verilen bu görevi ne kadar iyi yaparsa da o kadar destek alıyor. Yani Yunan bir maşadır sonuç itibarıyla, onlar da maşa olarak PKK, DHKP-C’yi, FETÖ’yü kullanırlar. Günümüzde en çok kullandıkları argüman da Pontus konusu. Türkiye’den bir dönem bir sürü Karadenizli çocuğu alıp orada eğittiler, sonra tekrar Türkiye’ye gönderdiler. Pontusluluk bilinci aşılamak için çalışıyorlar.”

Özetle, Yunanistan kafasındaki hesaplar ve buna dönük yaptığı kirli ilişkiler, kalleşliklerle tam anlamıyla her fırsatta dostluk iklimine ve komşuluk ilişkilerine yakışmayan davranışlarda bulunuyor. Aynı Yunanistan şimdilerde de çılgın bir silahlanma ve savaş çığırtkanlığı yapıyor. Ama bir yandan da tehdit altındaymış algısı yaratarak mağdur palavrasını yutturmaya çalışıyor. Yani tezgâhta, kumpasta sınır tanımıyor.