Ülkece aklımız ve yüreğimiz İzmir’de… Büyük geçmiş olsun… Enkaz altında kalanların en kısa zamanda kurtarılmalarını umuyor, ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralananlara da acil şifalar diliyoruz …
Cumhuriyet Bayramı arifesinde ABD ile Fransa büyükelçiliklerinin vatandaşlarına dönük güvenlik uyarıları ve İskenderun’daki terör saldırısıyla hem alınan kararların niyeti hem de istihbarat paylaşımı konusuna odaklandık. Evet, Amanos Dağları’ndan Türkiye’ye eylem amaçlı gelen iki PKK’lı terörist zaten sürekli teyakkuzdaki güvenlik güçlerince fark edilip etkisiz hale getirildi ama o sırada yaşanan patlama da yüreğimizi ağzımıza getirdi. Dolayısıyla da “ABD ve Fransa’nın bu tür eylemlerden haberi var mıydı, vardı da neden bunun bilgisini Türk güvenlik birimlerinden esirgediler ya da vatandaşlarına bu uyarıları yaparken niyet ve maksatları neydi?” gibisinden sorularla kafalar karıştı. Çünkü Türkiye’ye dönük kirli tezgâhların yanı sıra özellikle ABD açısından seçim arifesinde sandığı etkilemeye dönük manipülasyon öngörüleri de söz konusu. Yaşanan bu gelişmeleri MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ile konuştum. Öncelikle tespiti dünyadaki çıkar savaşına dönüktü:
“Ülkeler arası ilişkiler biliyoruz artık çıkar ilişkileri ama aynı zamanda yöneticiler arası bir iletişim meselesi de. Şimdi ortada yeniden bir paylaşım savaşı, güç dengelerinin kendi çıkarları istikametinde şekillendirilmesi meselesi var. Bu bakımdan, ABD ile Çin, ABD ile Rusya arasında karşılıklı çıkarlarını koruma savaşı var. Ve bir de maalesef korona sebebiyle oluşan, derinleşen ekonomik krizin etkileri var. Böylesine karmaşık, geleceği puslu bir dünyada iktidar savaşlarıyla meselelere bakan, dolayısıyla problemleri çözemeyen oportünist liderler de var maalesef.”
Tartışılan istihbarat paylaşımı konusu da bu bağlamda mı?
“Karşılıklı siyasi gerginlik ve söylem çirkinliği ortamında bilgi saklandığı yorumları da yapılıyor. Verdi mi, vermedi mi, onu dahi bilemiyoruz. Böylesine ülkeler arası ilişkilerin gergin olduğu, yönetilemediği bir meselede tabii ki istihbarat örgütleri de kendi çıkarları istikametinde hareket ederler, farklı davranışlar içine girebilirler. Ülkeler arası ilişkiler normal seyrinde gitmezse istihbarat örgütlerinin kullanımı da farklı şekilde gelişebilir. Bunların hepsi farklı konjonktürlere, gelişmelere göre değerlendirilecek şeyler.”
İstihbarat paylaşımında zaten zorunluluk diye bir şey olamayacağını belirten Öneş, devam ediyor:
“Bu sadece ülkeler arası iş birliğinin kullanım niteliğiyle bağlantılı bir olaydır. Ülkeler arası ilişkiler iyiyse, güven sorunu sağlanmışsa, istihbarat alışveriş iş birliği de nitelikli olur ama karşılıklı güven kaybı olmuşsa, ilişkiler zedelenmişse ve tırmanış gösteriyorsa, istihbarat iş birliği de zayıflar ve ortadan kalkar. Bu her zaman böyle.”
Terör küresel bir sorun, tehdit değil mi?
“Terör küresel sorun ama terörün kullanımı meselesi de küresel ilişkiler arası gelişmelere bağlı bir olay. Ülkelerin ilişkilerine, çıkarlarına göre araçsallaştırılan bir olay terör meselesi. O bakımdan ülkeler arası ilişkilerdeki gelişme böylesine yıkıcı faaliyetleri, terör olaylarının kullanım derecesini de etkiler.”
Terör kartının açılacağı, terör örgütlerinin yine yoğun kullanılacağı bir dönem mi geliyor?
“Ülkeler arası ilişkiler, çıkar ilişkilerindeki çatışmanın seyrine göre terör olaylarının tırmanışı meselesi de ciddiyetle değerlendirilmesi gereken bir konu. Ama terör olayları zaten bizim bölgemizin başat sorunu ve terör örgütlerinin kullanılışını da ülkeler hem bölgesel güçler hem küresel güçler çıkarlarına göre şekillendiren, araçsallaştıran bir yapıda ortaya çıkarıyorlar. Bu zaten canlılığını koruyan bir mesele. O bakımdan şu anda Türkiye-ABD, Türkiye-AB, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gelişmeler, ayrıca Suriye sorunu, radikal İslamcı örgütler sorununu gündeme koyduğumuz zaman zaten sıcak bir ortam, sıcak bir bataklık var ve bu bataklık devamlı canlılığını koruyor. Türkiye’nin ülkeler arası ilişkileri de bu derece yaygın olduğu zaman her ülke kendi çıkarına göre bağlantı kurduğu, kurabileceği terör örgütlerini kullanır, kullanmak ister. Yani bu zaten sürekliliği olan bir mesele ve Ortadoğu’daki gelişmeler de bu terör örgütlerinin kullanılması meselesinin sürekliliğini koruyacağını gösteriyor...”