Fırat Kalkanı harekâtı, ABD destekli YPG/PKK’nın terör koridoru hayalini engellemek ve güvenli bir bölge oluşturmak adına çok stratejik bir hamleydi. Bugün Cerablus ve El Bab’daki huzur ortamı da bunun somut kanıtı... Ancak bu Kalkan’ın olması gereken bir de ikinci bacağı vardı. O da boşaltılan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun eski yerine taşınması, dolayısıyla Menbiç’in de kontrol altına alınmasıydı. Ki böylece Fırat’ın batısı tamamen emniyete alınacak ve hâlâ var olan El Bab’ın güneyinden Afrin’le terör koridorunu birleştirme tehdidi hepten ortadan kalkacaktı. Ama bu, ABD’nin ikiyüzlülüğü nedeniyle olmadı, daha doğrusu ABD, terör örgütü YPG/PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde oluşturmak istediği koridorun önünü açabilmek için Türkiye’yi oyaladı, yanılttı. Aynen Türkiye’yi Şah Fırat Operasyonu’na zorlayan süreçte yaşananlar gibi. O nedenle de Başbakan’ın Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun eski yerine ya da Türkiye’nin Suriye’deki toprağına taşınacağına dönük son sözleri gecikmiş olsa da çok kritik yeni bir hamlenin habercisi. Tabii yine gecikmemek kaydıyla. Çünkü kirli tezgâhlar ve değişen dengeler nedeniyle şartlar zorlaşıyor. Örneğin, emekli tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu 10 ay önceki konuşmamızda (15.02.2017 tarihli yazımız) “Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu yerinden taşınmamalıydı, bu bir hataydı. Ama tahliye edildi. Şimdi tekrar çok ivedi olarak eski yerine taşınması lazım” diye uyarmıştı. Ve bunun ABD’ye rağmen nasıl yapılabileceğini anlatmıştı:
“Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu nokta Türk toprağı, BM 51. maddesi de meşru müdafaa hakkına cevaz veriyor. Zaten geçici olarak taşımıştık. Şimdi orada durumlar değişti. El Bab harekâtı bitti, koşullar oluştu ve olgunlaştıysa, Türkiye olarak vatan toprağımıza tekrar sahip çıkacağız. Oraya Süleyman Şah Türbesi’ni konuşlandırırsak zaten PYD/YPG bölgesine girmek zorundayız. ABD burada fazla bir şey söyleyemez.”
Peki ya şimdi? Babüroğlu’nun bu soruya bugün verdiği yanıt ise şöyle:
“Tabii ki BM’nin 51. maddesi geçerli ancak kısa dönemde taşınması ABD’yle yapılacak uzlaşmaya bağlı. Çünkü Fırat’ın doğusunda ve batısında, yani Saygı Karakolu’nun bulunduğu yerde ABD ve YPG/PKK var. Ama uzun dönemde bakarsınız ABD oradan çekilir ya da ‘Suriye’de problem bitti, herkes eski yerine gelebilir’ dendiğinde taşınır ve Türkiye orada emniyetini alır. Yoksa şu anda ABD ile uzlaşma olmadan çok riskli bir hareket olur.”
Daha önce de ABD oradaydı?
“Vardı ama ABD ile uzlaşmak daha kolaydı. YPG/PKK bu kadar silahlandırılmamıştı, Zarrab davası yaygınlaşmamıştı, S-400 durumu belirginleşmemişti, Kudüs sorunu yoktu. Yani ABD ile ipler bu kadar gerilmemişti.”
Yani?
“En doğrusu, Fırat Kalkanı harekâtıyla beraber yapılmasıydı. O zaman biraz risk alınırdı ama hem Fırat’ın doğusundaki YPG/PKK bölgesi Telabyad hattından bir kama gibi bölünürdü hem de Türk toprağı tekrar orada konuşlanmış olurdu. Yani başta o bölgenin boşaltılması hataydı, sonrasında da stratejiye göre uygun zamanda eski yerine taşınmamakla hata yapıldı. Ve şimdi tamamen ABD’nin inisiyatifine kaldı...”