Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Siyasette ittifaklar arası saflar kâğıt üstünde netleşti. Dışarıdan destek arayışları ve karşı tarafa köstek çalışmaları ise tam gaz devam ediyor. Bu anlamda da pazarlık, kapı arkası verilen sözler, ikna olmayana dönük mahalle baskıları ne ararsan var. Her iki taraf da kendi bloğunun destek katsayısını artırmak için her yolu zorluyor. 50 artı bir sisteminden kaynaklanan toplama, çıkarma, çapma, bölme hesapları yani. Hatta bu öyle hal almış durumdaki farklı bir seçeneğe dahi hoşgörü, müsamaha yok. Tarafını seç veya siyaseten ya benimsin ya da kara toprağın! noktasında. Bu da sadece siyasi aktörler ve partiler açısından değil, onlara gönül veren tabanları, taraftarları için de geçerli.. Bunlar madalyonun bir yüzü. Diğerinde de kağıt üstünde ittifaklar içinde görülmese de 50 artı bir sisteminin nimetlerinden! yararlanarak dışarıdan destek vaadiyle milletvekili listelerine dahil olabilme ya da olası iktidara göre birtakım nemalanma hesaplarının devamı söz konusu... Ama artık daha ön planda olan ise ilk yüzü, “bize katıl” baskısı. Tabii bu da yarattığın rüzgâr, psikolojik-sosyolojik etki ve arkandaki olası oy potansiyeliyle bağlantılı olarak. Mesela önce YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan şimdi de dört günde 100 bin imzaya ulaşarak Cumhurbaşkanlığı adaylığına hak kazanan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin durumu... İnce daha önce CHP’nin ve Millet İttifakı’nın radarında değildi, hatta muhalefete yönelik söylemleri nedeniyle masa bileşenlerince ciddi anlamda eleştiriliyordu, tepki görüyordu. Karşılıklı gerilim havası vardı açıkçası. Şimdilerde ise muhalefet projektörleri İnce’nin üzerinde... Özellikle de Kılıçdaroğlu’nun. Yakında da görüşecekler zaten. Dolayısıyla en merak edilen, tartışılan ve yanıt aranan soru da şu:

Haberin Devamı

İnce adaylığını sandığa kadar götürecek mi? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun lehine adaylıktan feragat eder mi, edecek mi?

Bu anlamda da hem ekranlarda, hem sosyal medyada hem de siyaset sahnesinde “çekilmeli” ya da “devam etmeli” üzerine kurgulu öngörüler havada uçuşuyor. Hatta bazen de kavga boyutunda. Bir taraf “oy bölme” ya da “pişmiş aşa su katma” iddialarıyla eleştiride bulunuyor. Diğer taraf “100 bin imzaya ulaşmadan belki olabilirdi, çekilirse imzayı verenlere saygısızlık, bunu anlatamaz” diyor. Bir başka tartışmada İnce’nin oy potansiyeli ve sonucu ne kadar etkileyeceği üzerine odaklı. Orada da “O kadar potansiyeli olsaydı 100 bin imzayı daha ilk günde toplaması gerekirdi” ve “Özellikle toplamadı çünkü AKP’liler imza verdi diyebilirlerdi” gibisinden ikircikli bir durum söz konusu. Dolayısıyla İnce’nin vereceği karara, atacağı adıma göre; bir tarafı mutlu edeceği diğerinin tepkisine neden olacağı da açık ve net. Çünkü bu seçimin sonucunda bir kazanan bir kaybeden olacak. Adaylardan birisi kampanya sürecindeki performansı ve projeleriyle vatandaşı ikna edip ipi göğüsleyecek, diğeri ya da diğerleri hüsrana uğrayacak... Ancak bu seçimde öne çıkan bir başka etken de “kaybettiren” faktörü..

Haberin Devamı

Özellikle de ilk tur acısından. Yani çoklu aday olasılığında bir aday eğer bir taraftan ciddi oranda oy çekerse, alırsa, seçimi ikinci tura taşıyabilir. Ya da ilk turda birinin lehine sonuçlanabilir. O nedenle de siyasette partiler ve onların tabanları arasındaki beklenti, tepki, kızgınlık ve yüksek tansiyon had safhada. Bu da normal, siyasetin gerçekliği. Ancak, sorgulanması gereken daha başka noktalar var... Bunu da deneyimli politikacılar şöyle anlatıyorlar:

Haberin Devamı

“CHP’nin İYİ parti DEVA, SP, DP, Gelecek partiyle bir yapı içinde olması doğru, belki demokratik anlamda eleştirilmeyebilir ama onlarla olup diğer partilerin olmama durumu başka. Hem böyle bir tercihte bulunuyorsunuz ‘ben bu partiler ile beraber yürüyeceğim’ diyorsunuz, sonra da seçime giren aday çıkaran bir partiye “sizin girmeniz AKP’ye yarar vazgeç’ yolunda tepki veriyorsunuz. Bu samimi olmadığı gibi işe yarar da değil. Amaç muhalefetteki rakipleri elemek değil, iktidarı değiştirmek ise rasyonel tercihlerde bulunmanız lazım. Tercihinizi akılcı yapmadığınız, anketleri sadece genel merkezinizde yaptığınız sürece rasyonel akılcı sonuçlar elde edemezsiniz.”

Yani dememiz o ki; eğer siyaset bir satranç oyunu ve ustalığı ise “strateji geliştirme yeteneğini ve alternatif çözüm üretme kapasitesini gösterir” deniliyorsa yapılan her hamle ve özellikle bir adım sonrasını öngörebilmek kritik önemde. Yok siyaset bir tavla oyunudur bakışı varsa da ve ustalığınıza güvenerek, bütün kapılarınızı alıp, hiç kırılmadan pullarınızı kendi köşenize taşımaya çalışıyorsanız size gülen “iyi zar” son kertede rakibinize de gelebilir, bir anda oyunu zora sokabilir. Hatta yenilmenize sebep olabilir... Dolayısıyla siyaset hem satranç hem de tavladır aslında. Bu durumda da aslolan her ikisinde de taşları iyi oynamaktır...